Adam Smith, Faust ve Mises Karşılıksız Kâğıt Paranın Peşinde

Hayatımın farklı dönemlerinde klasik eserleri yeniden okumaya başlarım. Her defasında yeni bir ayrıntıyı keşfetme macerası içinde bulurum kendimi. Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği kitabını defalarca okudum. Bir iktisatçı tarafından (Mustafa Acar) yeni bir çevirisinin yapıldığını fark edince tekrar okuma kararı verdim. Bu sefer kavramları karşılaştırarak daha dikkatli okumaya başladım. İlginç bir ifade ile karşılaştım. Konu üzerine düşünmeye başlayınca da bu yazı ortaya çıktı.

Yıl: 1776

Adam Smith şöyle demiş; “… memleket ticareti ve endüstrisi, kâğıt paranın adeta Daedal’inkileri andıran kanatlarına takılıp gittiğinde, som altınla gümüşün o sarsılmak bilmeyen toprakları üstünde gezerken olduğu kadar tam bir emniyet içinde bulunmaz.” Bu cümleyi okuyunca “Daedal’in kanatları” nedir diye düşündüm. Bu ifade daha önceki okumalarımda hiç dikkatimi çekmemişti. Çevirmen bunun Yunan mitolojisindeki bir olaya gönderme olduğunu not düşmüş. Kâğıt para ile Daedal’ın kanatları arasındaki ilişkinin ne olduğunu çok merak etmeye başladım. Bunun üzerine Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü kitabını açıp baktım. Gönderme yapılan mitolojik olay şöyle gerçekleşiyor; Daedal ve oğlu İcaros, Kral Minos’un emriyle Girit’de bir labirente kapatılıyor. Daedal, buradan kaçmak için balmumu ve tüylerden kanatlar yapıyor. Daedal, yaptığı bir çift kanadı oğlu İcaros’a verirken ona çok alçaktan uçarsa denize düşeceğini, çok yüksekten uçarsa da güneş ışınları yüzünden balmumunun eriyeceğini ve kanatlarını kaybedeceğini söylüyor. Yani baba oğluna bir dengeyi tutturmasını tavsiye ediyor. İcarus uçuş sırasında babasının verdiği öğüdü unutur ve uçmanın verdiği özgürlük hissine kapılarak daha yükseğe uçmaya başlar. Bunun üzerine Güneş Tanrısı bunu kendisine bir saygısızlık olarak algılar ve güneş ışınları balmumunu eriterek İcarus’u denize düşürür. İcaros boğularak ölür. Bu hikâye üzerinden tekrar kâğıt para üzerindeki düşüncesine baktığımda artık anlam daha net hale gelir. Adam Smith bizleri 1776 yılında uyarır ve der ki; kâğıt para dengenin dışına çıkarsa, kontrolsüz ilerlerse ekonomi emniyet sınırlarının dışına çıkar. Yani istikrarsızlığa sebebiyet verme ihtimalini düşünür. Tarih kendisini bu konuda defalarca haklı çıkarmıştır ve bunu mitolojik bir hikâye ile tasvir eder. Adam Smith’in anlatım gücü hakikaten hayranlık vericidir.

Yıl: 1832

Bu konudaki ikinci örneğim Goethe’dendir. Yine hayatımın farklı dönemlerinde Faust’u açıp tekrar tekrar okurum. Faust’u tercih etmemin sebebi; Goethe’nin bu eserini 60 yılda yazmış olmasıdır. Goethe bu kitabı ancak ölümünden kısa bir süre önce bitirebilir. Düşünün ki; bütün hayatınızı bir kitap yazmaya verseydiniz muhtemelen en güçlü fikrinizi yazardınız. Bu kitabı lise öğrencisi olduğum zamanlarda okumuştum fakat çok sonraları fark ettim ki benim okuduğum kitap aslında bu öykünün birinci cildi imiş. Meğer bu öykünün ikinci cildi de varmış. Temin edip öykünün devamını da okudum. İkinci cildin birinci perdesinde “Zevk Bahçesi” isimli bölümü okuyunca inanamadım. Çünkü konu kâğıt paraya bağlanmıştı. Manzum şekilde yazılmış bu eserde konu şöyle gerçekleşiyor; Saray’ın altına dayalı hazinesi sıkıntıda, askerler maaşlarını alamamışlar, ekonomi dönmüyor ve halk isyanın eşiğinde. İmparator ne yapacağını bilemez bir durumdadır. O anda Mefistofeles ve yardımcısı Faust imparatora bir öneri sunarlar. Yerin altında bulunan ve henüz çıkarılmamış altınların sahibi sizsiniz (imparator). O zaman bunun yerine sizin mührünüz bulunan kâğıtlardan verelim. Bunlar altının yerine geçsin. Altınlar çıkarılınca bu kâğıtlarla değiştirilir diyor. İmparator konuyu tam anlayamasa da kabul etmek zorunda kalıyor.
Defterdar şöyle diyor:
Bastık mührü bütün belgelere,
Hazırdır şimdi onluk, otuzluk, ellilik ve yüzlük desteler.
İmparator şöyle diyor;
Sayıyor halkım bunu altın para öyle mi?
Yetiyor mu ordunun ve sarayın maaşlarını ödemeye?
Ne kadar şaşırtsa da beni, mecburum kabul etmeye.
Başbakan şöyle diyor;
Duysun ilgili herkes: Bin kron değerindedir bu belge.
Güvencedir, bir tür teminat olarak imparatorun topraklarında sayısız gömülü hazine.
Çıkarılması için bu definelerin gün ışığına,
Geçecektir para yerine bu belge.
Goethe, hayatı boyunca çalıştığı ve muhtemelen en kuvvetli fikrini anlattığı Faust isimli eserinde karşılıksız kâğıt para basma sürecini anlatıyor. Karşılıksız dağıtılan bu kâğıt paralar sanal bir zenginlik durumu yaratıyor ve bu durumdan sadece Saray’ın soytarısı şüpheleniyor. Soytarı şöyle diyor;
Bakın şuraya: Para mı bunların karşılığı?
Alabilecek miyim yani şimdi tarla, ev ve sığır?
Ve av sahası, balıklı havuzu, korusu olan bir köşk de mi?
Kurulacağım bu akşam kendi malikânemde!
Bu işte bir iş olduğunu sadece sarayın soytarısı fark eder ve elindeki parayı hemen elinden çıkarıp ev, köşk tarla almaya kalkar! Aynı, hakikati Don Kişot gibi akıl sağlığını kaybeden bir karakter üzerinden gösteren Cervantes gibi, Goethe de hakikati bir soytarı üzerinden bizlere gösterir. Kitabın sonlarına doğru Faust şöyle diyecektir; hissediyoruz yoksunlukları zenginlik içinde! Goethe, iktisatçı Adam Smith’in mitolojik göndermesini daha ileri seviyeye taşır ve kontrolsüz büyüyen kâğıt paranın ekonomiyi emniyetten çıkaracağını öyküleştirir. Bu öyküyü okumak ise bir iktisatçı için büyüleyicidir.

Yıl: 1923

Goethe, Faust’un ikinci cildini yayımladığında sene 1832’dir. Bu dönemler henüz büyük enflasyonların yaşandığı bir dönem değildir. Aksine, Eric Hobsbawm’a göre; 19. yüzyıl deflasyonlar çağıdır. Tarihin garip bir cilvesi ile Alman bir romancının tahmin ettiği hiperenflasyon durumunu, ilk kez Alman ekonomisi Faust’un yayımlanmasından yaklaşık 90 yıl sonra yaşar. 1923 yılının ilk 6. ayından sonra fiyat artışlarının %6865’e ulaştığı söylenir. Avusturya’da bulunan iktisatçı Hayek, otobiyografik eserinde Ekim 1921’de maaşının 5000 krondan 15000 krona çıktığını, Temmuz 1922’de 1 milyon krona yükseldiğini yazar. Muhtemelen Faust’u okumamış olan dönemin yöneticileri fiyatlardaki şiddetli artışların neden kaynaklandığını bir türlü anlayamazlar. Bir grup yönetici para-kredi konularında uzmanlaşan iktisatçı Ludvig von Mises’i ziyaret ederek bu korkunç enflasyona nasıl son verileceğini sorarlar. Mises’in verdiği cevap son derece ilginçtir. Bu binada benimle gece 12’de buluşun, size o zaman söyleyeceğim der. Görevliler şaşırır ve kabul eder. Gece yarısı aynı binada tekrar buluşurlar ve aynı soruyu yöneltirler. Bu enflasyonu nasıl durdurabiliriz? Mises şöyle cevap verir; şu gürültüyü duyuyor musunuz? Bu sesi kesin der. Meğer bu bina devletin kâğıt para matbaasına dönüşmüştür ve geceleri sabaha kadar karşılıksız para basılmaktadır. Problemin çözülmesi için bu sesin kesilmesi gerekmektedir.

Yıl: 2022

Bugün artık karşılıksız kâğıt paranın tedavüle sürülmesinin yüksek enflasyona sebep olduğunu net bir şekilde biliyoruz. Hayatta bunun gibi bazı doğrular vardır. Yıllarca farklı kişiler tarafından ifade edilir. Birileri bu doğruları alır, daha da geliştirir. Birileri de görmezden gelir ve acı bir şekilde tecrübe eder.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et