Türkiye’de en az başarılan şeylerden biri kurallı ve dolayısıyla uygar ve yararlı tartışmalar yapmak. Tartışma yaptığımızı zannedip bağırıp çağırıyoruz. Atıp tutuyoruz. Yargılıyor ve infaz ediyoruz. Karşı tezleri dinlemiyor, kendi tezlerimizi tartışmaya açık görmüyoruz. Tartışma yumrukların değil sözlerin kapışması ve yarışması ise, her tartışma fikirler etrafında dönmeli. Ne var ki, bu, olması gerekenden çok daha az vuku bulunuyor. Yaşı, tahsili ve statüsü bakımından öyle olmaması beklenen –umut edilen- birçok kimse küfretmeyi, aşağılamayı, karalamayı tartışma sanıyor. “Bunu nereden biliyorsun?” diye sorarsanız, cevabım, “Özellikle son beş altı senede bizzat yaşadığım tecrübelerden” olur.
Usulüne uygun, medenî, faydalı tartışmalar yapabilmek için kaçınılması gereken çeşitli hatalar var. Bunlardan biri ve belki de en çok karşılaşılanı, tartışmalarda ad hominem argümanlara sığınmak.
Latince bir terim olan ad hominem kelime olarak “Bir kimsenin ön yargılarına ve tutkularına hitap eden” manasını taşıyor. Tartışma tarzı ve kültürü çerçevesinde ise, “kişinin eleştiri oklarını muarızının fikirlerine değil şahsına ve şahsiyetine yönelterek, tartışmada üstün çıkmaya çalışmak” anlamına geliyor. Ad hominem tezler ileri sürenler, karşı çıktıkları fikirleri rakip fikirlerle veya o fikrin iç çelişki, tutarsızlık ve fiilî yanlışlık ve yetersizlikleriyle çürütmeye çalışmıyor. Onun yerine, o fikri dile getiren kişinin kötü, işe yaramaz, şahsiyetsiz, satılık-kiralık vs. olduğunu söyleyerek söz konusu fikri geçersiz kılmaya çalışıyor.
Tartışmalarda ad hominem argümanlara başvurmanın yanlış olduğunu ve haksızlık teşkil ettiğini her iyi niyetli, selim akıl sahibi insan teslim edecektir. Ancak, yine de, ad hominem argümanlardan kaçınmayı gerektiren en mühim sebepleri açıklamakta fayda var. İnternet ortamında rastladığım hoş bir yazıda ad hominem argümanlardan kaçınmak için beş sebep sıralıyor.
1.Kullanılması sizi ve akılsız çiğ gösterilebilir.
Ad hominem argümanların akıllı, zeki insanlar tarafından kullanıldığı da olur. Fakat ad hominem saldırılar genelde düşük zekânın bir işareti olarak görülür. Argo sözcüklerde (urban dictionary gibi) bile ad hominem argümanların genel olarak “muhaliflerine mantık ve zekâ kullanarak cevap vermeye muktedir olmadıkları için ham/toy /olgunlaşmamış ve akıllı olmayan kimseler tarafından kullanıldığı” yazılmaktadır. Zeki ve olgun insanların da ad hominem argümanlar kullandığı zaman zaman görülmektedir ama insanların fikirleri onların sahiplerini aşağılamakla ve karalamakla değil, usulüne uygun karşı argümanlar geliştirmekle çürütmeyi öğrenmesi gerekir.
- Sivil diyalogu tahrip eder.
Bireysel davranışlar kültürü şekillendirir. Yani bizim bireysel tercihlerimiz önemlidir ve aynı ve benzer tercihlerle birlikte kaçınılmaz olarak toplumsal sonuçlar yaratır. Birini “çirkin”, “cinsiyetçi”, “Nazi” vs. diye adlandırmak duygulara hitap edebilir. Hatta bunlar doğru da olabilir. Fakat bu tür bir söylem toplum üzerinde zararlı, çürütücü bir etki bırakabilir. Psikolog Glenn Geher’e göre, “Ad hominem saldırılardan kaçınmak uygar diyalogun bir temel unsurudur. Çok zor görünüyor olsa da, çoğu insan, politik olarak nerede dururlarsa dursunlar, dünyayı daha iyi bir yer hâline getirme hedefini paylaşır. Aynı fikirde olmamakla kuşatılmış iklimde, bütün söylemlerin saygılı ve uygar olması gerektiğini hatırlamalıyız. Ad hominem saldırılardan kaçınmak (son seçim sürecinin bir kere daha gösterdiği üzere) politik söylemde de en iyi pratiklerden biridir.
- Kabadır.
Tabiatları gereği ad hominem argümanlar insanları, tabiri caizse, keser, biçer, doğrar. Hepimizin kızdığı zamanlar olur ve o anlarda sert çıkışlar yapmak istememiz doğaldır. Bunu yaptığımızda, çoğu zaman, en azından geçici olarak, kendimizi iyi hissederiz. “Oh ne güzel oldu!”, “Haddini bildirdim!”, “Dersini verdim!”. Unutmamamız gerekir ki, kelimeler bıçak gibi kesici olabilir, kapanması zor, derin yaralar açabilir. Beğenmediğimiz, paylaşmadığımız fikirleri dile getirenlerin fiziksel özelliklerine, içki içmesine, dindar veya dinsiz olmasına, kılıbık olmasına veya eşini aldatmasına atıf yapmak, onların fikirlerine cevap vermiş olmak anlamına gelmez. Bunu yaparsanız, yorumlarınız ne kadar çok “beğeni” almış ve “retweetlenmiş” olursa olsun, adi ve rezil görünmenize yol açarsınız.
- Faydalı fikir tartışmalarını bitirir.
Fikirler ve gerçeği arayışlar önemlidir. Düşünme kapasitemizi geliştirmenin ve gerçeğe yaklaşmanın en iyi yollarından biri kişinin kendi görüşlerini başka görüşlerle test etmesidir. Bunun iyi bir yolu farklı düşünen kimselerle diyalog içine girmektir. İnsanlar nadiren tıpkısının aynısını düşünürler. İnsanlar arasında anlaşmazlıklar olur. Bu olağandır. Tartışmanın meyve verici olması genel olarak insanların birbirini kibarca ve nezaketle dinlemede ve fikir alışverişinde ne kadar iyi olduğuna bağlıdır. Tartışmanın hararetlenmesi faydalı düşünce değiş-tokuşunu zorlaştırır. Ad hominem argümanların belirmeye başlaması, genellikle, artık sağlıklı bir fikir tartışması yapılamayacağının işaretedir. Bu gibi durumlarda yapılacak en iyi şey tartışmadan çekilmektir, çünkü o tartışmadan kazanılabilecek bir şey yoktur.
- Sizi zor duruma düşürebilir.
Ad hominem argümanlara başvurmak size karşı da ad hominem argümanların ileri sürülmesini hem gerekli hem meşru kılabilir. Bu yüzden, birine ad hominem argümanlarla saldırmak, kendinize ad hominem argümanlarla saldırılması için davetiye çıkarmaktır. Kendini ad hominem saldırılarından korumak isteyenler, başkalarına ad hominem saldırılardan kaçınmalıdır, kaçmalıdır. Sizin kullandığınız tarz, muhatabınızı da size aynı tarzla yönelmeye teşvik eder.
Ad hominem saldırıların bu mahzurlarına, en az onlar kadar etkili ve anlamlı birini daha eklemek gerekir. Ad hominem argümanın ortaya çıkması tartışmanın muhtemel sonucuyla, kazananıyla ilgili bir işaret verir. Ad hominem argümana başvuran kişi muhtemelen tartışmayı kaybediyor, bu tür bir argümana maruz kalan kişi muhtemelen tartışmayı kazanıyordur.
Bütün bunlardan çıkartılacak sonuç belli. Uygar, kibar ve akıllı bir insanın yapması gereken, ad hominem argümanlardan tamamen uzak kalmaktır. Argümanlarımızı başkalarının şahıslarına karşı değil geliştirdiği argümanlara karşı biçimlendirmeyi öğrenmeliyiz. İnsanların şahsî özelliklerine ve durumlarına değil fikirlerine yönelmeliyiz. Bu, aklımızı geliştirmeye, daha sağlıklı bir fikir piyasasın oluşmasına ve dolayısıyla fikir hayatının gelişmesine yardım eder. Aynı zamanda, kuşkusuz, hepsinden önemlisi, bizi daha iyi insan yapar.
Yeniyüzyıl, 30 Mart 2019