Acının tokluğu: Siyah

Avrupa’nın tarihi boyunca yaşadığı en derin krizlerden biri, Bosna-Hersek ve Sırbistan arasındaki savaş, en utanç verici tavırlarından biri de o süreçte takındığı tavırdı. Savaş esnasında 1356 gün süren kuşatma şüphesiz sadece Avrupa’nın değil, başta BM ülkeleri olmak üzere, tüm insanlığın meselesiydi; yine de yakın komşuların sorumluluğu bir çizgi ile değişen ülke topraklarına sahip olunduğu için, daha fazlaydı.

Dünya’nın “en medeni” ülkeleri, gözlerinin önünde ve kapılarının hemen dışında yaşanan vahşete göz yumdular. Bosna kuşatması esnasında Sırp keskin nişancılar sokağa çıkan herkesi vurdu, çocuklar dâhil… Fakat bu acı tablonun iyice kana bulandığı ve Dünya’nın vicdansızlığını ortaya koyan olay, 8,000 insanın katledildiği Srebrenitsa katliamıydı.

İrili ufaklı katliamların birkaç yıla yayıldığı bu dönem yaşanan acılar arşa yol olur. Şimdilerde acıları hatırlayan çok az, fakat o acıları unutamayanların sayısı hiç de az değil.

Savaş’ın Çocukları

Sejla Kameric, savaş yıllarında sokakta bir keskin nişancının hedefi olmayan şanslı çocuklardan. “Haziran Her Yerde Haziran” isimli eseri, çektiği siyah beyaz fotoğraflardan oluşuyor. Bu fotoğrafların ortak özelliği hepsinin aşağı yukarı aynı açıyla aynı kareyi göstermesi. Fotoğrafta bir duvarın küçük bir kısmında yer alan mermi izleri var. Duvarın bu kısmı, Sejla’nın başını koyduğu yastığın olduğu yerin, dış duvar tarafına denk gelen kısmı. Bu eseri görünce ilk başta kurduğum cümleden utanıyorum, zira “keskin nişancıdan kaçmış şanslı çocuk” cümlesindeki “şans” kelimesini bu eser manasız kılıyor, neyin şansı? Çok keskin bir gözü olan sanatçı, çocukluk yıllarına denk gelen acıları resmen insanlığın geri kalanının yüzüne vurmuyor, fırlatıyor.

Selja’nın üslubu, modern sanat eserlerine alışkın biri için biraz sert, hesap soran, yerine göre itham eden, hırpalayıcı bir tarz. Fakat itham ederken dahi sonuna kadar haklı.

Bir BM askerinin Bosna sokaklarında bir caddeye yazdığı imlası bozuk birkaç cümleyi kendi otoportresiyle sergiliyor Kameric. Askerin “Dişsiz, Bıyıklı, B*k Gibi Kokan, Bosnalı Kız” yazısını, güzel yüzünde hesap soran bir bakışla tüm insanlıktan alacağı olduğunu ima ediyor ki bunda da çok haklı.

Nefret’in Çocukları

Bosnalı kadınların yaşadığı en büyük dram ne ölmekti, ne de öldürülmek. Birçok Bosnalı kadın savaş sırasında tecavüze uğradı. O tecavüz bebeklerini doğurmak zorunda kaldılar. Meseleyi tahlil bile insanı zorlarken o kadınlar o bebeklerin büyümesini sağladı, onları korudu, kolladı. Kendi çocukları olduğu için sevdi, nefret ettikleri birinden bir parça taşıdığı için belki bazı anlarda onlardan nefret etti…

Sejla’nın “Embarazada” isimli eserini görünce bu meseleye dair söylenecek pek fazla bir şey kalmadığını düşündüm. İspanyolca’da “hamilelik” anlamına gelen bu kelimenin İngilizce’de “utanmak” kökeninden türemesi önemli. Zira dünyadaki pek çok hamile kadından farklı olarak bu utanç yıllarında Bosnalı kadınlar hamileliklerinden utandılar. Hamileyken çektiği otoportresinde sanatçının yüzünde bir siyah damla yaş var. Kitaplar dolusu bir kütüphanenin anlatamayacağı bir durumu Sejla bir otoportre ile çok sarsıcı bir şekilde özetliyor.

Tecavüz sonucu doğan çocukların kurban üzerindeki etkileri sayfalarca uzmanlar tarafından anlatılabilir. Tecavüz sonucu doğan çocukların nasıl bir yaşamı olabileceği günlerce tartışılabilir. Ama hiçbiri Kameric’in gözünden akan siyah gözyaşı kadar toklukla o meşhur hissi, “acı”yı bize bağıramazdı. Olguların bize anlatılması pek çok yolla olsa da, omuzlarımızı tutup bizi sarsan şey o acı. O acıyı bize anlatan da işte o minik gözyaşı.

Eğer gerçeklerle yüzleşecek kadar cesursanız, sanatçının kişisel sergisi 28 Şubat 2016’ya kadar ARTER’de.

Yeni Yüzyıl, 20.01.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/acinin-toklugu-siyah-1005

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et