Öyle anlaşılıyor ki, hükümetin “Kürt Açılımı” önümüzdeki haftalarda resmen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de gündemine girecek. Bu da gayet normal. Bir demokraside kamu hayatını ilgilendiren meseleler elbette her türlü meşru platformda tartışılır ama kamu işlerinin nihai müzakere ve karar yeri elbette parlamentodur.
Ben bu türden yazı ve konuşmaların samimiyetinden ciddi olarak kuşku duyuyorum. Kuşku duyuyorum; çünkü şunca zamandır hem Türklere hem de Kürtlere devasa insani maliyetler yüklemiş olan bu büyük yangını söndürme niyet ve iradesini ortaya koymanın neresinin “anlaşılmaz” olduğunu anlayamıyorum.
Bu Açılımın amacı belli değilmiş!… Eğer siz Kürt sorununun her tarafa saçtığı yangın ateşi karşısında kayıtsız değilseniz, amacın bu yangını söndürmek olduğunu anlarsınız! Eğer bu büyük insani maliyet sizin yüreğinizi de bir parça acıtıyorsa, bu Açılımla ne yapılmak istendiğini anlamanız işten bile değildir.
“Silâhlar sussun”, barış olsun, çocuklar ve gençler ölmesin istemek anlaşılması zor mu yoksa kötü bir şey midir? Fail-i meçhuller, kayıplar, aile dramları, maddi ve manevi yıkımlar son bulsun istemek kötü müdür?
Ülkenin hatırı sayılır büyüklükteki bir bölümü askeri garnizon görüntüsünden kurtulsun, insanlar normal hayatlarına dönsün, Kürt çocukları dağa çıkmasın, Türk çocukları esenlikle terhis olsun için uğraşmak sizce kötü bir şey midir?
Silâha yapılan yatırımı artık insanlara -eğitime, sağlığa, refaha- yapsak sizce daha iyi olmaz mı?…
Evet, hükümet bu ateşi söndürme konusunda niyetini belli etti. Eksiğiyle gediğiyle, bu meselede bir çıkış yolu bulmak için uğraşıyor. Evet, kısa vadede bu yangını tamamen söndürmenin mümkün olmadığını herkes biliyor. Terör de büsbütün sona ermeyebilir. Ama bu, ölmek ve öldürmek dışında, hiçbir şey yapmadan devam etmemizi haklı kılar mı?
Eğer haklı kılmazsa ve sizin de endişeniz sorunun nihayet halledilecek olması değil de hükümetin bu yolda büyük hatalar yapma ihtimali ise, o zaman bu işe el verin de yangını birlikte söndürün ki muhtemel hatalar asgariye indirilsin. Ortada hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya halâ nasıl devam edebilirsiniz?
Yangını görmezlikten gelmek erdem değildir. Yangını iyi-kötü söndürmeye çalışan ve “gelin siz de bu işe el verin” diyenleri karalamak da öyle…
Yoksa, yapılmasından korktuğunuz “hata”, zaten bu yangını hazırlamış olan sistemin kimi yapı taşlarına dokunulması ihtimali midir? Eğer, ‘yangın sönsün ama kurulu düzene dokunulmasın’ diye düşünüyorsanız, “düzen”i olduğu gibi muhafaza ederek bu büyük yangını söndürmenin mümkün olmadığını halâ nasıl anlamamış olabilirsiniz?
“Ülkenin bölünmesi”nden korktuğunuzu söylemeyin lütfen. Ortada ciddi olarak böyle bir talebin olmadığı yerde, bölünme korkusunu da nerden çıkarıyorsunuz? Ve daha önemlisi, ülkeyi asıl bölmekte olan şeyin, çözümsüzlüğün devam etmesi olduğunu görememekte artık mazur da sayılmazsınız.
Nihayet, Kürt Açılımı’nı desteklemeyi “hükümet yandaşlığı” olarak göstermeye çalışmanın aslında kendi çözümsüzlük yandaşlığınızı kamufle etme girişimi olduğunu kimsenin anlamadığını mı sanıyorsunuz?…
Star, 24.09.2009