Kapitalizm hakkında yazmak, konuşmak sıradan bir iş. Önüne gelen kapitalizm hakkında ahkâm kesiyor, iddialı lâflar ediyor, eleştiriler geliştiriyor. Tabiî, çoğu zaman saçmalayarak. Kapitalizmin bu kadar kolayca hedef hâline getirilebilmesinin ilk sebebi kapitalizmin ne olduğu hakkında ciddîye almaya değer kaynakların miktarının solcu ve sağcı versiyonlarıyla kapitalizm karşıtı kaynaklara nispetle okyanusta damla gibi kalması. İkincisi, bir günah keçisi bulup tüm sorumlulukları ona yıkmanın rahatlatıcılığı.
Panama’daki hukuk firması Mossack Foncesa’nın internete sızan, 40 yıldır tutulan, 11,5 milyondan fazla belgesiyle ilgili bilgiler büyük şaşkınlığa yol açtı. Dünyanın hemen her yerinden siyasetçilerin, siyasetçi yakınlarının, iş adamlarının ve firmaların off-shore şirketleri ve bu şirketlerde önemli miktarda paraları olduğu ortaya çıktı. Bu olay üzerine kapitalizmin ne olduğunu bilmeyen ama kapitalizmden ölesiye nefret eden tipler her şeyin kapitalizm yüzünden vuku bulduğunu iddia etmeye başladı.
Henüz tüm ayrıntılarını bilmiyoruz. Adı geçen firma üzerinden kurulan off-shore şirketlerdeki paraların tamamının otomatikman gayri meşru -yani çalınmış, dolandırıcılıktan ve gayri meşru faaliyetlerden elde edilmiş- olduğunu söyleyemeyiz. Bu nitelikte paralar olabilir, bu ayrı bir konu, ancak, hiç tereddüt etmeden söylemek gerekir ki, muhtemelen, o şirketlere yatırılan paraların bir bölümü olağan ekonomik faaliyetlerden kazanılmıştır ve meşrudur, temizdir. Off-shore hesaplara gönderilmiş olmaları onların bu vasfını ortadan kaldırmaz.
O zaman sorulması gereken soru şu: İnsanlar neden ülkelerinin dışına para çıkarma, bu tür hesaplar açma, şirketler kurarak para yatırma yoluna gidiyor? Bunun sebebi kapitalizm midir? “Evet, kapitalizmdir” diyenlere gülerim. Kapitalizmin ne olduğunu bilmedikleri gibi dünyanın ekonomik-politik manzarasını doğru dürüst okuyamadıklarını anlarım. Off-shore ortamların sebebi liberal kapitalizm değil onun yokluğudur, eksikliğidir, çarpıtılmasıdır. Kapitalizm diye takdim edilen eş-dost kapitalizmi, başka bir adlandırmayla siyasî elitlerle ekonomik elitlerin iç içe geçtiği politik kapitalizmdir. Serbest piyasa kapitalizminin müdahaleye uğratılmadan işlemesine müsaade edilse bu tür vakalar ya hiç olmaz ya da çok az olurdu.
Liberal ekonominin tüm dünyayı işgal ettiği masalına rağmen ekonomilerdeki ana aktörler devletler. Her ülkede en büyük ekonomik güç olan devletler ekonomik faaliyetleri mütemadiyen ağır biçimde regüle etmekte, siyasî motivasyonlu gelir ve kaynak transferleri yapmakta, meşru gelirleri, kazançları keyfî biçimde bazen zulme, gaspa ve hırsızlığa varacak ölçüde vergilendirmekte. Ağır vergileme, para kazanmak için büyük çabalar sarf etmiş ve servetlerini gasplara karşı korumak isteyen insanları haklı olarak tedirgin etmekte. İnsanlar ve firmalar buna maruz kalmaktan kurtulma, kaçma, kaçınma yolları aramakta. Vergi cenneti denilen yerler -off-shore ve benzeri uygulamalar- bir bakıma bu yüzden ortaya çıkmakta.
Bu kötü tabloya son yıllarda bir de terörizm ile mücadele adıyla ve gerekçesiyle ABD’nin ve yakın müttefiklerinin tüm dünyadaki para hareketlerini kontrol etmeye kalkışması eklendi. Dünyanın egemen gücü ABD kendi dış politikasına paralel olarak ticaret alanlarını ve türlerini meşru ve gayri meşru, yasal ve yasa dışı diye etiketlemeye başladı. Amerika’nın bu tavrı da engelleri aşmak isteyenleri yeni ve gizli yollar bulmaya teşvik etmekte.
Benim derdim meşru kazançların, servetlerin ağır vergilerle gasp edilmesi. Bunun adâlete aykırı olduğunu da ekonomik gelişmeye zarar verdiğini de biliyorum. Uzun söze hâcet yok. Herkes kendi nefsinde soyguna varan devlet vergilendirmelerinden kaçınmaya çalışmanın meşru ve gerekli olup olmadığını test edebilir. Milyonlarınız olsa, devlet paranızın çoğunu (meselâ yüzde 80’ini, 90’ını) vergi adıyla elinizden almak istese, bundan kaçma yollarını aramaz mısınız?
Yeni Yüzyıl, 08.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/panama-ve-kapitalizm-1925