Rusya’nın Suriye’ye yerleştikten sonra Irak’a “destek” vermeye başlaması ve ardından Yemen’e yönelmesi yeni bir dönemin başlangıcına mı işaret ediyor?
Soğuk savaş yıllarındaki gibi ABD ve Rusya’nın güdümündeki devletlerin birbiriyle kontrollü bir şekilde savaştırılmasına dayanacak yeni bir denge mi bekleyen bizi? Etnisite ve inanç üzerinden çatışan toplumlar, birbirini sürekli hırpalayan ve burnunu çamurdan kaldıramayan ülkeler mi olacak geleceğimiz?
Makasın Öbür Ucu mu?
Batıdan esen rüzgârlar her zaman kötü olmadı elbette. Demokrasinin yelkenini şişirdiği zamanlar da oldu. Ama bugün kötü.
Bölgesel bir “olağanüstü hal” düzenine gidişi andırıyor gelişmeler. Bu kez kürenin bir kısmında, ağırlıklı olarak da coğrafyamızda geçerli olacak bir kontrollü çatışma bölgesinin oluşmaya başladığını düşündürüyor bütün yaşadıklarımız.
Suriye ve Yemen örneklerinde, bazen rejimlere, bazen de muhaliflerine verilen kontrollü bir destekle, çatışmaları sürekli kılacak öğütücü bir denge politikasının belirginleşmekte olduğuna dair işaretleri var. Eğer bu işaretler genel bir politikanın yansımasıysa, yaşadığımız coğrafya için -dolayısıyla bizim için de- tasarlanan geleceğin iç açıcı görünmediğini fark etmek zorundayız.
Mezhep gerilimi, etnik çatışma veya IŞİD tehdidi, sebepten çok sonucu ifade ediyor. Putin’in ihtiraslarıyla açıklanabilir de değil yaşananlar. Türkiye’nin yapıp ettikleriyle de doğrudan ilgisi yok bu durumun. Çünkü Yemen ve Mısır’a yönelik yaklaşım da bu öğütücü denge politikasını bütünlüyor.
“Makasın öbür ucu” olarak Rusya’yı görebiliriz yeni dönemde. Onun işlevsel önemi veya farkı, herhangi bir demokrasi iddiasının da olmamasından geliyor. Koruyor göründüğü üstün ahlaki değerler de yok. Yarın Esat gibi kendi halkından yüzbinlercesini katledecek başka bir diktatörü ayakta tutmayı tercih etmek gerektiğinde, elini temiz tutarak bunu yapmak isteyen “Batılı değerlerin taşıyıcısı” devletlerin de işine gelir bu.
Bugüne kadar ABD ve AB’nin kurduğu düzen izin vermiyordu ama şimdi onun açtığı yoldan gelip yerleşiyor bölgeye. ABD’nin Suriye politikası, onun gelişinin yollarını döşedi ve bugün Rusya’nın gerek Esad rejimine ve gerekse de PYD’ye verdiği desteği, yeni bir konseptin belirginleşmekte olduğunun işaretleri olarak görmek mümkün.
Demokrasiye ‘Ters Dalga’
Arap Baharının iktidara taşıdığı demokrasi güçleri, ABD ve diğerlerinin stratejik beklenti ve çıkarlarına uygun siyasi aktörler olmadılar. Müslüman demokratlar gözden düştü ve son olarak da Mısır darbesi, İslam coğrafyasında halktan gelen demokrasi taleplerinin “özgür dünya”nın onayı dâhilinde budanmasını ifade etti.
Bölgesel demokrasi hareketlerine karşı global statükonun tepkisi bu. Toplumların tercihlerini yansıtan veya 1 Mart 2003’teki gibi tezkere reddeden bir parlamentodansa, yönetilebilir Sisi’ler, Esad’lar revaçta şimdi.
Bu coğrafyadaki bütün bir değişim ve dönüşüm iradesini ve aşağıdan gelen demokrasi dalgasını kırmaya, Arap Baharı’nı Sisi ve Esad gibi kendi halkına dayanmayan, ayakta kalmasını Batılı büyük devlete borçlu olan diktatörler eliyle boğmaya yönelik yeni Ortadoğu konseptinin aşama aşama yerleşmesi gibi görünüyor olayların sıralanışı.
Huntington’un sözünü ettiği demokrasi dalgalarından sonuncusuna karşı belirginleşen ters bir dalgayla karşı karşıyayız.
Mesele, bu uğursuz gidişatın farkında olsa ve hiç hata yapmasa bile, tek başına bir ülkenin bu dalgayı kırıp kıramayacağı.
Kolay değil ama denemekten başka da çare yok. Çünkü bu gidişatın kurbanı bizim coğrafyamız ve biz de onun bir parçasıyız.
Yeni Yüzyıl, 25.02.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/yeni-bir-ters-dalga-mi-1446