Kürt meselesinin çözümünde AKP’nin önünde iki tarihi fırsat var: Birincisi, 1 Kasım seçimlerinde AKP’nin tek başına ve kuvvetli bir çoğunlukla hükümet olmasıdır. Dünya deneyimleri, güçlü iktidarların ve güçlü liderlerin çatışmaları çözüme ulaştırmada belirleyici bir faktör olduğuna delalet ediyor.
Şaşılacak bir durum değil bu. Çünkü kuşaklar boyu süren bir çatışmayla birlikte toplumda derin çatlaklar oluşur ve çatışmaya bağlı bir çıkar düzeneği gelişip serpilir. Çözüm, hem çatlakların kapatılmasını ve hem de söz konusu düzeneğin tasfiyesini gerekli kılar.
Kolay iş değildir bu. Çözüme niyetli bir hükümeti zorlu günler bekler. Bir kere hükümet çatışmanın devamından menfaat devşirenleri karşısına alır. Toplumun farklı kesimlerinin eleştirilerine uğrar. Vatanı satmakla suçlanır, boynuna “hain” yaftasının asıldığını görür.
Bunlar karşısında hükümetin riskleri üstlenmesi, toplumsal kalıp yargılarını yıkması ve değişik odaklardan gelecek oklara göğüs germesi gerekir. Topluma ümit vermesi, sorunun çözülebileceğine ve kimsenin bir kaybının olmayacağına kitleleri ikna etmesi icap eder. Kırılgan hükümetler genellikle böyle bir yükün altına girmezler, girseler de bunun altından kalkabilecekleri şüphelidir. Oysa toplumun yarısının desteğini arkasında tutan güçlü bir hükümet bu manada bir şanstır.
RADİKAL DEĞİŞİKLİKLER
İkinci fırsat ise, uzun sayılabilecek bir süre içinde herhangi bir seçimin yapılmayacak olmasıdır. İlkelerin zaviyesinden bakıldığında hükümetlerin yapılması lazım gelenleri seçim takviminden bağımsız olarak gerçekleştirmeleri beklenebilir. Lakin gerçekte her yerde ve her hükümet seçimleri gözetir, kendisine menfi tesir edeceğini düşündüğü mevzularda harekete geçmekten imtina eder. Nitekim AKP de, sürecin başlamasının akabinde ard arda gelen seçimleri hesaba katarak çekingen davrandı ivedilik arz eden bazı hususlarda zamana oynadı, bazılarında ise hiç harekete geçmedi.
Şimdi ise ciddi bir imkân var. Eğer olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa dört yıl boyunca ülkede bir seçim olmayacak. Her an sırtında yeni bir seçimin nefesini hissetmemesi hükümete yapısal reformların yapılması için büyük bir şans veriyor.Hükümet hem Kürt meselesinde nefes aldıracak ve tartışmayı demokratik zemine çekecek, hem de memleketin demokrasisini tahkim edecek köklü düzenlemeleri yapabilir.
İKLİMİ DEĞİŞTİRMEK
Yığınla yapılacak iş var bu çerçevede. İlk etapta, mesela, siyasi partiler kanunu değiştirilebilir, seçim barajı düşürülebilir. Anayasada hemen üç madde ele alınabilir: Anayasal vatandaşlık fikriyatını yansıtan bir vatandaşlık düzenlemesi yapılabilir, adem-i merkeziyet güçlendirilebilir, anadilde eğitim ve kamu hizmeti güvence altına alınabilir.
Tüm bunların yurdun iklimini değiştireceği kesin. Hükümetin bu hamleleri yapmasının önünde bir engel de bulunmuyor.AKP’nin güçlü bir parlamento çoğunluğu var ve dolayısıyla istediğinde bu yasal değişiklikleri çabucak hayata geçirebilir.
Anayasal değişiklikleri ise AKP tek başına yapamasa da sınırları belli bir değişiklik paketi üzerinde CHP ve HDP ile yapıcı bir işbirliğine gidebilir ve halk oylamasına gerek kalmaksızın bu değişikliği gerçekleştirebilir. İşbirliği mümkün olmazsa dahi, AKP demokratik hükümleri ihtiva eden bir paketi parlamentonun önüne getirdiğinde muhalefetin buna direnmesi güçleşir. CHP ve HDP’nin içinden böyle bir paketin alıcısı çıkar ve en azından değişikliği halk oylamasına götürebilecek kadar bir destek bulunabilir.
Kısacası top AKP’de. Ülkenin önünün açılması için AKP mümkün mertebe kısa bir müddet zarfında reform kapısını açmalı.
Yeni Yüzyıl, 26.12.2015
Kaynak: http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/reform-zamani-640