Demokrasilerde muhalefet en az iktidar kadar önemli. Her siyasî sistemde bir iktidar var; resmî, alenî ve meşru muhalefet ise yalnızca demokrasilerde mevcut. Bu yüzden, birçok yazar demokrasiyi muhalefet üzerinden tanımlar. Sağlıklı bir demokraside iktidar kadar muhalefet te ülkenin ve sistemin aslî unsuru olarak görülür.
Demokrasilerde partiler yanında bireyler ve sivil gruplar da muhalif olabilir. Keza, medya organlarında yazıp çizenler iktidarın icraatlarına muhalefet edebilir. Muhalif olabilmek bir haktır, muhalefet etmek ise çoğu zaman bir görevdir; çünkü karşıt fikirlerin, zıt politika önerilerinin çarpışması en isabetli yolun keşfedilmesine yardımcı olur.
Ancak, iktidara muhalefette iki hatadan kaçınmak gerekir. İlk hata, iktidarın icraatlarına muhalefetle meşruluğuna muhalefeti birbirine karıştırmaktır. İktidarın yanlış addedilen işlere imza atması onu gayri meşru olma durumuna düşürmez. İkinci hata, iktidara muhalefetle ülkeye muhalefeti birbirine karıştırmaktır. İktidarlar geçici ülke kalıcı. İktidara muhalefet etme adına ülkeye muhalefet sadece iktidara değil tüm ülkeye zarar verebilir.
Rus uçağının düşürülmesinin ülke içinde bazı kesimlerce karşılanma biçimine bakınca dehşet verici bir manzara karşımıza çıkıyor. Dış dünya neredeyse tamamıyla Türkiye’yi haklı buluyor. Alman, İngiliz ve Amerikan basınının haberleri ve yorumları bu doğrultuda. Bu ülkelerden gelen resmî açıklamalar da aynı istikamette. Türkiye haklı, çünkü hava sahası ihlâli yapan Rusya’ydı. İkazlara rağmen rotasını düzeltmeyen uçak Rusya’ya aitti. Eldeki tüm teknik bilgiler bunu doğruluyor.
Buna karşılık, Türkiye’den bazıları bu üzücü, sıkıntı verici olayı iktidarı, Davutoğlu’nu ve özellikle Erdoğan’ı yıpratmak için kullanmaya çalışıyor. Nefret gözlerini öylesine karartmış ki, Rusya’nın Türkiye’ye zarar vermeden Erdoğan’a ve destekçilerine zarar vermesini temenni edenler dahi var.
Medyada da benzer bir tablo karşımıza çıkıyor. Cemaat medyası, Doğan medyası, cemaat güdümündeki başka bazı gazeteler (ha, bir de Ulusal TV) adeta Rusya adına yayın yapmakta. Oysa, hem Türkiye haklı hem de bu olay bir zarar verirse fatura sadece Erdoğan’a değil, tüm Türkiye’ye çıkacak.
CHP ve HDP de maalesef aynı havada. CHP lideri hâlâ temelsiz ezberleri tekrarlayıp duruyor. Ona bakarsanız, Türkiye silah gönderdiği için Suriye’de insanlar birbirini öldürüyor. Demek ki savaşanların silah temin edebileceği tek kaynak Türkiye. Buna kim inanır? HDP ise genel tutumuyla her geçen gün Kürt milliyetçisi olduğu yolundaki endişeleri koyulaştırmakta. Muhalefet partileri arasında sadece MHP iktidara muhalefeti geri plana itip ülkeye sahip çıkıcı bir pozisyon aldı.
İşin tuhaf tarafı bu yayın organlarının, oralarda çalışan gazetecilerin ve muhalefet partilerinin toplumun ezici bir ağırlığının bunu millî bir mesele olarak gördüğünü ve Türkiye’ye sahip çıktığını idrak edememesi. Toplumlarına öylesine yabancılaşmışlar ki, gerçekle bağları kopmuş. Ya da, Erdoğan’a duydukları nefret onları ülkelerine yabancılaştırmış.
Bir diğer tuhaflık, adı geçen çevrelerin sadece eleştiri getirmesi ve alternatif politika önerileri geliştirmemesi. Hepsine birden soralım: Siz olsanız ne yapardınız? İhlâlleri görmezden mi gelirdiniz? Bayırbucak Türkmenlerine vatanlarında yaşatılan zulme ve katliam tehdidine karşı sessiz mi kalırdınız? Her şeye her zaman muhalefet etmeyi bırakın, daha isabetli politika önerileriyle iktidara yol gösterin. Bundan uzak durduğunuz ölçüde, Erdoğan’a zannettiğiniz muhalefetiniz toplumun çoğunluğu tarafından Türkiye’ye muhalefet olarak algılanacaktır.
Yeni Yüzyıl, 04.12.2015