Çocukluktan beri her bireyin sahip olduğu bazı inançlar vardır. Annelerin fısıldadıkları, kriz anlarında babaların sergilediği inançlar. Yetişkinliğin ilk zamanlarında olan benim içinse sanırım bu inanç dünyanın adil olduğuna dair.
Ben dünyanın adil bir yer olduğuna inanıyorum. Ortaya koyduğumuz her eylemin o eylemin niyetini ve yükünü karşılar bir sonucu doğuracağına dair inancım tam. Art niyetin anlık bir kazancı sağlayabildiğini ancak uzun vadede kişiye hak ettiği olumsuz sonucu getireceğini biliyorum. Sonucunda vicdanımızın rahat olduğu davranışların hiç kimse tarafından takdir edilmese bile iç sesimizin bizi onadığını da, onardığını da görüyorum.
Şu ana kadar okuduğunuz yazıda bazılarınızın benimle aynı fikirde olmadığı muhakkak. Ancak bu aynı fikirde olmamanın görece “laf”ta kalan bir serzeniş olduğunu ve her bir bireyin dünyanın hakçalık ilkesine göre tasarlandığına dair düzeyi birbirinden farklılaşmakla birlikte bir inancı beslediğini sosyal psikoloji alanında yer alan “adil dünya inancı” kavramı ile açıklamak da mümkün. Lerner, insanların günlük yaşamlarına devam edebilmeleri, dünyanın kontrol edilebilir ve yordanabilir bir yer olduğunu hissedebilmeleri için dünyanın adil olduğuna inanmalarının gerekliliğini vurgular. Günlük konuşmalarda, ülkenin siyasi ikliminden ikrah edildiğinde, kişilerarası ilişkilerde yaşanılan sorunlar yüzlenemediğinde ilk olarak vazgeçtiğimiz olgudur dünyanın adil bir yer olduğu. Halbuki bu cümle sarf edilirken bir gün sonra başa gelebilecek her türlü travmatik yaşantı ihtimali düşünülmez, şimdiden yılbaşı planları yapılır, gelecekteki işler tasarlanır, çünkü dünya adilane bir yer olduğu için olumlu olaylar yalnızca “bizim” için vardır.
Dünya adil bir yer ise kötü yaşantılar yalnızca bunu hak eden insanların başına gelmelidir. Bireyin kendisini “kötü” olarak nitelemesi pek olası olmadığı için sokaklarda var olan binlerce kötülük kişiyi tehdit etmemelidir. Çünkü o iyidir, iyiler hikâyelerde üzülmeyenlerdir.
Bu sebeple sosyal psikolojide genel adil dünya inancı yüksek olan bireylerin “masum” kurbanlar karşısında öfkelendiklerini ve özellikle kurban ile benzerliğe sahip olunduğu takdirde kurban ile kendisini ayrıştırmayı denediklerini gösteren pek çok çalışma mevcuttur. Karşı komşunun evine hırsız girmesi kapıyı kilitlememesindendir mutlaka, trafik kazalarındaki ölümler emniyet kemerinin takılmamasından, tecavüze uğrayan kadınların tecavüzcüye kuyruk sallamasından. Kurban başına geleni “hak etmiştir”, bu sebeple kurbanın sahip olduğu ihmalkârlığa sahip olmayan birey rahat olmalıdır. Keza o hem iyidir, hem de ihmalkâr olmadığı için güvendedir.
Karşılaştığımız pek çok haber bu inancın tehdit edilmesi sonucunda verdiğimiz tepkiler ile karakterizedir. Birkaç gün önce Arda’nın maruz kaldığı ve sakince tanımlamak gerekirse vandallık ile barbarlık arasında gidip gelen tehditin sonucunda sosyal medyada ortaya konan pek çok tepki adil dünya inancı çerçevesinde değerlendirilebilir. Üniversitede çalışmakta ve genç yetişkinliğinin ilk yıllarında olan, başarılı bir araştırma görevlisinin kapısına kırmızısı boyanın boca edilip “tekrar geleceğiz” denmesi yalnızca tehdidin hedefini değil, o kapıyı gören ve dünyanın adil olduğuna dair inancı olan herkesi tehdit eder. Bu tehdidin sonucunda o kişinin, bu travmatik eylemi “hak ettiğine” dair argümanlar geliştirilir, eylem lanetlenmek yerine eylemin kurbanının ne kadar da “gereksiz” ve “kötü bir insan” olduğu bilgisi katmerlenerek verilir.
Birey tehdit edilmiştir.
İddia ettiğinin aksine kurbanın masum olduğunu bildiği için hem de.
Zannettiğinin aksine kurbanı olumlu değerlendirip kendisi ile özdeşim kurduğu için hem de.
Şimdi lütfen Arda’nın kapısına atılan o boya ile ilgili sosyal medyadaki yorumları tekrar gözden geçirin.
Ve lütfen bir olayın kurbanının sizinle hiç ilgisi olmamasına rağmen kurban edilmesine sesinizi çıkarmayı deneyin.
Yalnızca “doğru” olan bu olduğu için değil, hangi görüşe sahip olursanız olun, hangi iç grubun değişmez üyesi olursanız olun o kapı sizin kapınız olduğunda Arda sesini çıkaracağı için.
Hamiş: Yaşadığı son bir haftaya rağmen “Sence dünya adil midir?” sorusuna “tabii ki” diyebilen Arda, iyi ki doğdun ve karşılaştık buralarda.