Otonom yapılanmayla mücadelenin elzem olduğunu daha önceki yazılarımda birkaç defa vurgulamıştım. Bu mücadelenin devleti korumak adına değil demokrasiyi, insan haklarını ve hukuk devletini korumak adına verilmesi gerektiğine de işaret ettim. Ayrıca, bu mücadelenin sadece AK Parti’nin değil, demokrasiye inanan tüm siyasî partilerin, çevrelerin ve kişilerin görevi olduğunu da belirttim.
OY ile mücadelenin dört önemli ayağı var: Toplumsal, siyasî, idarî ve hukukî mücadele. OY’ya karşı toplumsal ve siyasî mücadele kazanıldı. OY’nın gayri meşru olduğu ve demokratik siyasete açtığı savaşın kabul edilemeyeceği yaşanan olaylarla kanıtlandı, tescil edildi. OY bir halk hareketinden ziyade bir kadro hareketi. Alenî değil gizli. Toplumsal ve siyasî olarak bir meşruiyeti ve kayda değer bir tabanı yok. Sadece AK Parti’yi değil, onun üzerinde tüm demokratik siyaseti esir almaya, manipüle etmeye çalışıyor. Bu yüzden, bugün OY ile müttefik görünen veya onun tarafından manipüle edilen siyasî partiler de iktidara gelmeleri hâlinde OY’ya savaş açmak mecburiyetinde kalacaktır.
OY ile idarî ve hukukî mücadele daha yavaş ilerliyor. Bunda şaşılacak bir şey yok. İdarî ve hukukî mücadelenin zorluklarının bir kısmı OY’nın niteliklerinden, diğer bir kısmı hükümetin ve idarî-yargısal organların hatalarından kaynaklanıyor. OY gizli ve her kalıba girebilen bir örgüt. Bu yüzden, uzantılarının tespit edilmesi ve tasfiyeye tabi tutulması zor. Alan daraltması ve genişletmesi yaparak, icabında her değerin ve kavramın arkasına saklanarak, birbirine taban tabana zıt kuruluş ve çevreleri manipüle edip önünde siper hâline getirerek kendini gizleyebiliyor. Ana yığınağını hukuk bürokrasisi içinde yaptığı için arsız minare hırsızlıklarına çeşit çeşit kılıflar hazırlamış durumda. Unsurlarına her dokunuşu hukukun çiğnenmesi ve insan hakları ihlâli gibi sunma ve algılatma becerisine ve araçlarına sahip.
Bu arada hükümet ve dayandığı toplumsal taban ile hükümeti destekleyen kimi medya organları da bazı hatalara düşüyorlar. En büyük hata, OY ile Gülen Cemaati’ni birbirinden ayrıştırmaya çalışmamak, bir bütün olarak muameleye tâbi tutmak. OY Gülen cemaati içine gömülü olan ve nihaî tahlilde cemaatin saf, temiz, fedakâr, iyi niyetli mensuplarını da istismar eden bir organizasyon. Tüm zorluklarına rağmen sıradan cemaat mensupları ile OY elemanlarını ayrıştırmak ve GC içindeki bu dikey yapılanmanın unsurlarına odaklanıp yatay tabanda yer alan kimseleri itip kakmamak lâzım. Bu çerçevede, yargı makamlarının niyet okuması yapmaması, düşünceleri ve hisleri değil suç teşkil eden eylemleri cezaî takibata tâbi tutmaya çalışması gerekiyor. Aksi hem hukuka ve ahlâka aykırı olur hem de cemaat tabanının en azından bir bölümünün OY arkasında kenetlenmesine yol açar.
OY’nın “terör örgütü” olarak nitelendirilmesi de bana yanlış ve yararsız görünüyor. Biliyorum ki olayı terör-terör örgütü kapsamına sokmak yargı organlarının hareket alanını genişletiyor ve savcıların ellerindeki araçları artırıyor. Ancak, ilkeler pragmatizme kurban edilirse, hukukî ve ahlâkî zeminden uzaklaşma tehlikesi doğar. OY bir terör örgütü olmaktan ziyade bir organize suç örgütü gibi görünüyor. OY hakkındaki davalarda terörle ilgili mevzuat yerine organize suçlarla ilgili yasal mevzuatın uygulanmasının daha doğru olduğunu sanıyorum.
GC’ne mensup medya organlarına hukukî temeli olmayan veya zayıf baskılar uygulamak da yanlış. Bu yayın organlarını yayın yapmaktan topluca alıkoymaya çalışmak basın özgürlüğüne zarar verir. Gazete, dergi ve televizyonların topluca sanık ilan edilmesi ve susturulmaya, engellenmeye çalışılması yerine, bu organlarda suç işlediği hakkında kuvvetli delil bulunanlar yargıya sevk edilmelidir. OY ile mücadeleyi destekleyen yayın organları ve oralarda çalışanlar da hem savcı, hem yargıç hem infaz memuru havasına girmemelidir.
Bu hususlara özen göstermek kısa vadede OY ile mücadeleyi zorlaştırıyor görünebilir. Ancak, usul kuralları esas kuralları kadar önemlidir ve usul kurallarına saygı mücadelenin hukuken olduğu kadar ahlâken de doğru yerde ve şekilde yapılmasına katkı sağlayacaktır. Aksi takdirde, özensizce kullanılan araçlar davaların özüne zarar verebilir. İlerde bugün Ergenekon ve Balyoz davalarında yaşanan gelişmeler tekrarlanabilir.
Yeni Şafak, 15.10.2015