Devrim Özkan – Üniversite İşleyişinde Bürokratik Problemler

Günümüzde idari mekanizmaların nasıl bir şekilde işletilmesi gerektiğine dair yoğun tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalar, harcanan insan enerjisi ve kaynakların daha verimli kullanılabilmesi açısından hayati bir önem arz etmektedir. Zira kurumların idari işleyişleri verimliliği doğrudan etkilemektedir. Problemler farklı branşlarda faaliyet gösteren kurumlarda değişiklik şekillerde karşımıza çıkabilmektedir. Mesele üniversite idaresi bazında ele alındığında, diğer kurumsal yapılanmalara nazaran idari mekanizmanın nasıl yapılandırılması gerektiğine dair yaklaşımların çeşitliliğinde bir artış gözlemlenmektedir. Problem idari işleyişin eşgüdümlü bir biçimde nasıl sürdürülebileceğinden, öğrencilere kendi gelişimlerini gerçekleştirirken kullanacakları çeşitli kaynakların nasıl sunulacağına kadar, geniş bir alana yayılmıştır. Ayrıca, üniversite faaliyetlerinin toplumsal yaşamın her alanını etkiliyor olması, dikkate alınması gereken faktörlerin sayısını arttırmaktadır.

Ülkemizde kurumların idari işleyişleri merkeziyetçi bir yapıda tezahür etmektedir. Tek merkezde toplanmış karar alma mekanizmaları farklı alanlarda olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ancak, merkezileşmenin üniversite gibi farklı alanları bünyesinde toplayan kurumlarda olumsuz sonuçlara yol açtığı gözlemlenmektedir. Üniversitelerin kapsadığı alanlar hem insan kaynağının yapısı hem de amaçlanan neticeler açısından farklılık arz etmektedir. Ayrıca farklı alanların ararında nasıl bir etkileşimde bulunarak üniversite yönetiminin eşgüdümlü bir biçimde sürdürülmesine katkı sağlayabileceklerine dair problemlerin dikkatle ele alınması da gerekmektedir.

Üniversite yönetiminde öne çıkan yaklaşım, “ideal idari model belirleme çabası”nın çeşitli tezahürleri biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Belirlenen bu “ideal model” her alanda uygulanmaya çalışılmaktadır. Bu sayede birbirine benzeyen idari yapıların daha kolay bir biçimde işletilebileceği düşünülmektedir. Burada üniversite yönetimlerinin bütün işleyiş mekanizmasını tek merkezde toplama kaygısının önemli bir payı vardır. Böylece daha etkin bir yönetimin temin edilebileceğine inanılır. Fakat edinilen neticeler farklıdır. Öncelikle belirtmek gerekir ki üniversitelerdeki farklı bilim alanları özel koşullara sahiptir. Dolayısıyla idari işleyişlerinin de özel koşulları dikkate alınarak yapılandırılması gerekir. Aksi takdirde bütün yetki ve karar alma mekanizmasının tek bir merkeze toplanmasının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan keyfi uygulamalar kaçınılmazdır. Böylece üniversiteler farklı bilim sahalarının ihtiyaçlarına ve özel koşullarına tam olarak vakıf olmayan idarecilerin kapris ve kolaycılıklarına teslim olmaktadır.

Yetkilerin tekelde toplanması idari yapının hantallaşmasıyla neticelenmektedir. Pek çok görevi olan fakat yetkisizleştirilmiş öğretim üyeleri lokal problemlere çözüm üretmekte zorlanmaktadır. Halbuki tek merkezden verimli bir şekilde kullanılamayacak olan yetki ve kaynakların paylaşılmasıyla lokal problemler etkin bir biçimde çözülebilir. Her fakültenin farklı ihtiyaçları mevcuttur. Hatta her bölüm son derece özel koşullara sahip olabilir. Bu durumda karar alarak uygulamaya geçirmek için merkezi idarenin vicdanıyla baş başa kalan öğretim üyeleri çaresiz kalmaktadır. Bu çaresizlik yetki ve kaynakların adil ve verimli bir biçimde paylaşılmamasının doğal bir neticesidir.

Farklı ihtiyaçlar temelinde, değişik biçimlerde düzenlenmiş idari yapıların eşgüdümlü hareket edemeyeceklerini düşünmek son derece hatalıdır. Üniversite yöneticisinin görevi tüm farklılıklarına rağmen idari mekanizmayı eşgüdümlü bir biçimde sürdürebilmektir. Burada farklılıklar çeşitliliği sağlayarak harmoniyi oluşturacak zengin kaynaklar olarak algılandığında eşgüdümlülük kendiliğinden temin edilir. Üniversite yöneticilerinin idari yapıları merkezileştirmekle verimli ve etkin bir işleyişi amaçladıkları iddia edilemez. Zira bu tarz yapılar sadece merkezdeki idarecilerin kapris ve egolarına hizmet etmektedir.

Geçen on yılda, ülkemiz, daha önce görülmedik bir biçimde,  dinamik idari işleyişin çok sayıda örneğini sergilemiştir. Dinamizm ve değişimin yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldiği çağımızda kurumların hantallaşması kabul edilebilir değildir. Özellikle toplumsal işleyişi etkileyen faktörlerin her geçen gün daha fazla çeşitlilik arz etmesi üniversiteleri yeni çözümler bulma göreviyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bunun için üniversitelerin bünyelerinde bir araya gelen bütün bilimsel sahaların en etkin ve verimli bir biçimle idare edilmesi zaruridir. Bu da ancak yetki ve kaynaklarla donatılmış müstakil idarelerin, eşgüdümlüğü temin edecek bir biçimde, iletişim ve etkileşimde bulunmalarıyla mümkündür.

Bürokratik işleyişin hantallığından kurtulmak için merkezi idarenin gücünü dengeleyecek ve denetleyecek mekanizmaların kurumsallaşması zorunludur. Bilimsel özgürlüklerin sadece hakların hukuki güvenceye kavuşmasıyla temin edilemeyeceği aşikârdır. Merkezileşmiş bir yapıda yönetimin devasa gücüyle karşı karşıya kalan kişiler haklarını temin etmekte çaresiz kalabilmektedir. Buna engel olabilmek için idari yetkilerin ve kaynakların verimliliği sağlayacak bir biçimde adilce dağıtılması gerekir. Böylece kişiler ile üst yönetim arasında faaliyet gösterecek olan ara kurumlar vasıtasıyla bilimsel işleyişin verimli ve özgürce gerçekleştirilmesi güvenceye kavuşturulabilir. Bu sayede, kişisel kaygılarla, keyfi ve sorumsuz bir biçimde gerçekleştirilen uygulamaların, öğretim üyeleri, öğrenci ve çalışanların her türlü etkinliklerini olumsuz bir biçimde etkilemesi de önlenebilir.

Dünyanın ‘bilgi’ ile idare edildiği günümüz koşullarında, ülkemizin geleceği ‘bilgi stokları’nın etkili kullanımına bağımlıdır. Dolayısıyla, üniversitelerimizin önümüzdeki süreçte etkin bir rol oynaması zaruridir. Bu sayede, ülkemizde refah, huzur ve istikrarın sosyal hayatın ayrılmaz birer parçası haline gelmesi sağlanabilir.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et