* Kırıkkale Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü
Seçim sonuçlarının koalisyonu işaret etmesiyle birlikte kimi sol/sosyalist entelektüellere mündemiç olan koalisyon aşkı serpilip yeşillendi. Bu kişiler koalisyon hükümetinden adeta demokrasinin kendini gerçekleştirdiği bir tür demokrasi zirvesi olarak bahsediyorlar. Buna göre koalisyon, çoğulculuk ve uzlaşı gibi ana ilkeden oluşan demokrasinin bir tür yetkinlik hali.
Bu koalisyon güzellemesi pek tutmadı ve çok dar bir çevre dışında ciddi bir etki yaratmadı. Türkiye’deki koalisyon hükümetlerini görmüş veya o dönemler hakkında biraz bilgi sahibi olan insanlar üzerinde ciddi bir karşılık bulması da beklenemezdi doğrusu.
Koalisyon olasılığı belirince, buna piyasalar ve halkın çoğunluğu bir tedirginlik ve kaygı ilekarşılık verdi. Bu tedirginlik ve kaygı koalisyonun hangi kombinasyonla oluşacağı konusundaki belirsizlik sebebiyle kısmen devam etse de bilhassa piyasalarda ciddi bir sarsıntıya yol açmadı.
Bunun sebebinin, koalisyonun demokrasinin nişanesi olarak kutlanması ve desteklenmesi olmadığı çok açık. Muhtemeldir ki, piyasalar ve insanlar kısa dönemli bir koalisyon hükümeti ardından yeniden bir tek parti iktidarı beklentisini satın aldılar. Kısa dönem bir koalisyon katlanılabilir ve ağır bir tahribat bırakmadan aşılabilir görünmüş olmalı.
Koalisyon güzellemeleri bir yanda duradursun, bu yıl Mayıs ayında koalisyonlar ülkesi İtalya’da sistemle ilgili önemli bir düzenleme parlamentodan geçti. Habere göre, seçim sisteminde yapılan değişiklikle her türlü seçim sonucu tek parti hükümetlerine dönüşecek şekilde kurgulandı ve koalisyon hükümeti olasılığı neredeyse imkânsız hale getirildi. İtalya’nın koalisyonlardan iyice sıtkı sıyrılmış olmalı.
Şimdi, Türkiye ve İtalya’dan yansıyan bu ve benzeri pek çok koalisyon karşıtı tepkizaten gerçeklikle bağı zayıf olan abartılı koalisyon güzellemelerini sabun köpüğü gibi uçurup götürüyor.
Seçim sistemi üzerindeki düzenlemeler ve toplumun mevcut siyasal yapısı koalisyon hükümetlerini zorunlu, hatta bazen gerekli kılabilir elbette. Koalisyon hükümetleri de tek parti hükümetleri gibi demokrasinin içindedir. Ancak nihayetinde demokrasiye katkı sağlamaktan daha çok demokrasi bakımından ciddi bazı riskleri barındırırlar.
Demokrasi, alternatifi olan otoriter ve totaliter rejimler (her ikisine birden diktatörlükler diyeceğim) ile kıyaslandığında açık bir ahlâkî üstünlüğe sahiptir. Ne var ki, bu ahlâkî üstünlük diktatörlüklerin hızlı ve etkili karar alma “üstünlüğü” tarafından tehdit edilmektedir.
Despotik rejimler belli proje ve politikalar konusunda hızlı karar verme, o kararı sonuna kadar takip etme, gerçekleşmesi için tek elden etkili koordinasyon sağlama ve sorunlar karşısında hızlı ve etkili çözüm ve sonuç üretebilme kabiliyetine sahiptir. Ortaya çıkan sonuçların, orta ve uzun vadede genellikle arzu edilmeyen ve yönetilenlerin aleyhine olacağı gerçeği bu tespiti geçersiz kılmaz.
Buna karşın demokrasiler çok sayıda insanın ortak kararların alınmasında söz sahibi olduğu savına dayanır.Dolayısıyla demokrasilerde,seçimler ve diğer araçlar yoluyla, karar alma mekanizmaları birbirlerinden değer ve çıkar bakımından farklılaşan çok sayıda toplum kesimleri, kimlik grupları, baskı grupları, sivil toplum örgütleri, siyasi güç merkezleri ile iç-dış kamuoyu gibi unsurlara bağlı ve/veya onlara karşı duyarlı bir işleyiş vardır. Bu özelliği demokrasinin ahlâkî üstünlüğünün ve sosyolojik meşruiyetinin kaynağı durumundadır.
Ancak aynı özellik, diktatörlüklerin aldatıcı ve göz alıcı “hızlı ve etkili” yönetimi karşısında demokrasilerin karar alma, sorun çözme ve hızlı sonuca ulaşma konusunda ağır aksak ve hantal işleyen bir yönetim modeli olarak görülmesine yol açabilir. Koalisyon veya azınlık hükümetleri ise demokrasilerin bu özelliğinin olumsuz boyutunu derinleştirerek bir tür yönetilemezlik durumuna taşıyabilirler.
Sosyal medyada koalisyon hükümetlerini üç at tarafından çekilen bir at arabası olarak resmeden bir çizimle karşılaşmıştım.Yalnız atların üçü de üç ayrı yöne doğrulmuştu. Çok doğru bir tasvir. Koalisyonlarda birbirinden farklı ideoloji ve programa sahip partiler tek bir yönetimi gerçekleştirmeye çalışıyorlar, haliyle her at arabayı kendi hedefine doğru çekmeye çalışıyor. Yine Twitter’da @hakirim hesabıyla Abdulhamit Kırmızı şöyle bir tweet attı: “bizim öğrenciler koalisyon görmedi tarif edeyim: aynı derse üç hoca giriyor aynı anda üçü birden anlatıyor ve sınavda hepsinden sorumlusunuz.” Güya, ders anlatılmış, ülke idare edilmiş oluyor. Ancak ne öğrenciler dersi anlıyor, ne ülke gerçekten yönetilmiş oluyor.
Demokrasinin bu özelliğinin olumsuz boyutu işler iyi gittiği sürece genellikle deaktif durumdadır. Ancak savaş, ekonomik bunalım ve siyasal şiddet nedeniyle kamu düzeninin hasar aldığı dönemlerde öne çıkar, hızla serpilip ve yeşerir. Bu tür kriz dönemlerinde veya kritik dönemlerde kararlı ve hızlı hareket edebilecek güçlü hükümetler yoksa krizler derinleşir ve kritik dönemler ciddi hasar almadan atlatılamaz.
Aslında koalisyon hükümetleri genellikle sorunları çözemediği gibi sorunları derinleştirerek yeni sorunlar üretirler. Koalisyon hükümetlerinin yönetme konusundaki bu başarısızlığı bu tür zor zamanlarda daha açık ve görünür olmakla birlikte aslında bazı istisna ülke ve koşullar hariç her zaman geçerlidir denebilir. Bazen de daha kötüye götürmese bile daha iyiye gitmeyi geciktirir.
Velhasıl, kimi zaman bizzat koalisyonlar tarafından üretilen kimi zaman da hazır buldukları ciddi problemlerle baş etme ve onları yönetme konusunda koalisyon hükümetleri kabiliyetli değildir. Bu kabiliyetsizliğe koalisyon dönemlerinin uzun sürmesi de eklendiğinde bir felakete kapı aralayabilir.
İster koalisyon hükümetleri ister azınlık hükümetleri şeklinde tezahür etsin bu yönetememe hali genellikle insanların demokrasiye olan inancı ve bağlılığını sarsar. Daha otoriter hatta totaliter rejimlere öykünmeleri kolaylaştırır.Bu tür rejimlerin destekçileri artar.Bunun en meşhur örneği Hitler’i önceleyen Weimar Cumhuriyeti’ndeki zayıf koalisyon hükümetleridir.
Hükümet olan ancak iktidar olamayan koalisyonlarzor koşullar altında veya demokrasinin iyice kökleşmediği örneklerde sıklıkla baskıcı yönetimlerekapı açarlar.Daha iyi senaryoda, uzun dönem süren kısa ömürlü koalisyon hükümetlerisiyasilerin gücünü ve etkisini azaltırken, bürokratların ve teknokratların gücünü ve etkisini artırır.
Demokrasi üzerindeki bütün bu geri tepen olumsuz etkilerine rağmen koalisyona demokrasinin bir tür nirvanasımuamelesi çekenler demokrasiyi bir yönetim biçimi değil, bir hayat biçimi zannediyorlar. Oysa büyük ve karmaşık günümüz toplumlarının çok yönetilmeye ihtiyacı olmasa da etkili ve iyi yönetilmeye ihtiyacı var. Bu kişiler “daha çok demokrasi” varsaydıkları koalisyonların yol açacağı yönetimsel zaaf ve etkisizliğin dönüp hızla demokrasinin kendisini vuracak bir bumerang olduğunu fark etmiyorlar.
24.06.2015, Yeni Söz