Bu ülkede toplumsal olayları sağlıklı değerlendirmede yeteneksizliğin ne kadar yaygın ve baskın olduğunun son örneği twittera erişimin genel olarak engellenmesi münasebetiyle yaşandı. Birçok kişi gözleri görmeyen bir insanın elini kullanarak fili tarif etmesi gibi sadece dokunabildiği yeri esas alarak hüküm verdi. Tek boyutu veya ilkeyi öne çıkardı ve bir çırpıda, kolayca, değil Türkiye’yi, bütün dünyayı ve tüm insanlığı bağlayacak açıklamalar yapmışmış havasına girdi.
Bu tür olayları tartışırken dikkat edilmesi gereken iki boyut var. İlki ilkesel, ikincisi olgusal. Sağlam bir analiz için her iki boyutun da göz önünde tutulması lâzım. İlkeleri ihmâl edersek pusulasız kalır ve rüzgârın, yani olaylar yığınının önünde sürükleniriz. Olguları ihmâl edersek kafayı kuma gömmüş ve realiteyi kavrama imkânından kendimizi mahrum bırakmış oluruz. İsabetli tahlilin sanıldığından daha da zor olma ihtimâli var, zira bir değil birden çok ilke gündemde olabilir ve de bu ilkeler birbiriyle çatışabilir. Olgularla ilgili bireysel bilgilerimiz de eksik olabilir ve birbirini nakzeden bir çoğulluk sergileyebilir.
Bu dediklerimi twitter olayı üzerinden test edelim. Twittera erişimin engellenmesinin ilkesel boyutunda ifade özgürlüğü, iletişim özgürlüğü ve kişilik haklarının korunması var. Olgusal boyutun ilk alanında twitterı kullanamama, bazı kişilerin kişilik haklarının ihlâl edilmesi ve millî güvenlik kaygıları mevcut. İkinci alanında ise twitter’ın farklı ülkelerde işleyiş biçimi ve ulusal hukuk sistemleriyle olan ilişkileri yer alıyor. Bütün bu faktörleri topluca değerlendirmeye alınca olayda benim görebildiğim önemli yönler şunlar:
Twitter yeni bir ifade ve iletişim aracı. Ancak, henüz onunla (ve benzerleriyle) ilgili hukuk regülasyonları yeterince gelişmedi, olgunlaşmadı. Ahlâk kuralları da, ilişkinin sanal olması yüzünden, gerçek hayattaki kadar etkili değil. Hukukî boşluk normal, zira hukuk toplumsal hayatı öncelemiyor, onun sonucu olarak doğuyor. Yani önce müstakbel beşerî hayatı da kapsayan bir hukuk kodu doğuyor sonra insanlar ona göre davranıyor değil. Tersine, insanlar davranıyor ve zaman içinde kurallar doğuyor. Bu sürecin sağlıklı işlemesi için bilinen ilkelere, değerlere saygı gösterilmesi gerekiyor. Korunması gereken ilk iki ilke ifade ve iletişim özgürlüğü. Kuşku yok ki, erişimin genel olarak engellenmesi bu değerlere zarar veriyor. Dolayısıyla, toplu engelleme yanlış.
Ancak, bu, her medya aracına olduğu gibi twittera karşı da kişilik haklarının korunması ilkesini geçersizleştirmiyor. Kişilik hakları pahasına bir ifade özgürlüğü zayıfları, sade vatandaşları, terbiyelileri ezer ve barışçıl toplumsal hayatı tahrip eder. Bu gerçek, bizi, twitterın teknik özellikleri göz önüne alındığında, kişilik haklarının twitterın topluca engellenmesi yerine hak ihlâli yapan malzemenin engellenmesi yoluyla korunması gerektiği noktasına götürür. Bir başka deyişle, her twitter kullanıcısına yönelik değil, ihlâli yapan kişiyle ilgili işlem yapılmasını icap ettirir. Bunu yapmayıp genel bir engellemeye gitmek, ifade ve iletişim özgürlüğüne zarar verme yanında hem orantısız tepki gösterme hem de suçun şahsiliği ilkesini ihlâl edecek bir kolektif cezalandırmaya gitme anlamına gelir.
Diğer taraftan, kolektif engellemeye gitmeyip tekil vakalara göre işlem yapılması ancak twitterın yerel hukuk sistemlerini tanımasıyla ve tekil devletlerle işbirliği yapmayı kabul etmesiyle mümkün. Ortamın teknik özelliği başka bir yolu takip etmeyi imkânsızlaştırıyor. Olgusal durumu tam olarak anlamak için de twitter şirketinin ülkelere muamelesine ve ülkelerdeki statüsüne bakmak gerekiyor. Bu yapılınca anlaşılıyor ki twitter güçlü Batı ülkelerinde devletlerle sıkı işbirliği yapıyor ve kişilik haklarının korunması, provokasyonların önlenmesi, millî güvenliğin muhafazası gibi endişe ve gerekçelerle twittera konulan kimi malzemeleri kaldırıyor, ilgili devletleri bunların failleri hakkında bilgilendiriyor. Bu yüzden, Türkiye’nin neden farklı bir muameleye tâbi tutulduğu sorgulanabilir hâle geliyor.
Politikacıların üslubu ve tutarlılığı da sorgulanmayı gerektiriyor. Başbakanın genel twitter erişimi engellemesiyle ilgili ilk açıklamasının doğru olmayan bir üslupla yapıldığı, bu yüzden hem amacını aştığı hem de otoriteryen tınılar taşıdığı açık. Bu ifade tarzının aynı zamanda bir iletişim başarısızlığı yarattığı da ortada. Gerçi sonraki açıklamaları vaziyeti biraz toparladı ama ortaya çıkan zararı tam anlamıyla gideremedi. CHP genel başkanının, kendisi 2009’da facebooka karşı bugün hükümetin twittera karşı kullandığı gerekçelerle dava açmış ve toplu kapatmayı veya bireysel içeriğin engellenmesini istemiş olmasına rağmen şimdi tam tersini söylemesi de bariz bir tutarsızlığı ve samimiyetsizliği yansıtıyor.
İfade ve iletişim özgürlüğünü de kişilik haklarının korunmasını da önemseyen bir vatandaş olarak twittera genel erişimin bir an evvel açılmasını ve twitterda kişilik hakları ihlâllerine karşı kuvvetli bir hukukî zemine dayanan etkili koruyucu tekil uygulamaların hızla geliş(tiril)mesini temenni ediyorum.
Yeni Şafak, 27.03.2014