Benim suçlum, senin suçlun

Biz bir alemiz hakikaten…
Lafa gelince “Adaletin gözü kapalı olmalıdır” der dururuz ama yasaların ya da hukuk kurallarının gözü kapalı bir şekilde uygulandığı neredeyse her durumda su koyuverir,“şu gözbağını birazcık aralayıp bakamaz mıydın yaptığın işin nelere yol açtığına” diye bozuluruz. İtirazımızı da genellikle “toplumun vicdanı” diye ifade ederiz.

Şimdi yine aynı şey oluyor.
Ergenekon davasında toplu tahliyeler yaşanıyor. Bu tahliyelerin iki hukuki dayanağı var: Bir tanesi Ergenekon’da gerekçeli kararın zamanında yazılmamasından dolayı Yargıtay’a başvuramayan sanıkların hak ihlaline uğradığı meselesi, ikincisi ise 10 yıllık tutukluluk süresi sınırının 5 yıla indirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan durum…

Yargı doğal olarak bütün sanıkların durumunu bu iki noktadan değerlendirip standart bir uygulama yapıyor. Sonuçta, rahip cinayetleri sanıkları da, Danıştay Davası sanığı da, İlker Başbuğ da, Hurşit Tolon da hukuk önünde eşit muamele görerek tahliye ediliyorlar. Ve kıyamet kopuyor: Rahiplerin boğazını kıtır kıtır kesenler ya da Danıştay üyesini herkesin gözü önünde öldürenler nasıl tahliye edilir? Kamuoyu vicdanı buna nasıl razı olur?

İyi de, uzun tutukluluk süresinin insanlık dışı olduğunu, yargısız infaz olduğunu yıllardır bağıra çağıra söyleyenler siz değil miydiniz? Bu adamların da davası 5 yıldır bitirilememiş, onlar da hâlâ tutuklu…

Bu davaların neden bu kadar zamandır bitirilmediğine isyan edebilirsiniz elbette. Ama mademki bitirilmemiş, aynı uygulamanın herkese eşit yapılmasına itiraz edemezsiniz.
 
Hizbullahçılar, Ağca, Kırcı…
 
Biz aynı itirazları 2011 yılında Hizbullah Davası sanıkları tahliye olduğu zaman da dinlemiştik. CMK’nın 102’nci maddesi değiştirilip tutukluluk süreleri kısalınca birçok sanıkla birlikte Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu bulunan Hizbullah üyesi 10 sanık da tahliye edilmişti. O zaman da birçok insan ayağa kalkmış, günlerce domuz bağı cinayetleri tefrikaları yayınlanmıştı.

Benzer bir durumu Mehmet Ali Ağca ve Haluk Kırcı’nın tahliyesinde yaşadık. İnfaz sisteminde bir değişiklik yapılmış, birçok hükümlüyle birlikte Kırcı ve Ağca da çıkmıştı.

İnfaz sistemiyle cezanın kuşa döndürülmesine itiraz edebilirdiniz ama infaz sistemi değişti ise bunun bazı hükümlülere uygulanmasını isteyip bazılarına uygulanmasına itiraz etmek olacak şey değildi. Ama öyle oldu. Basının ezici çoğunluğu bu ikilinin aftan yararlanmaması için adeta kampanya yürüttü. Sağcı katillerle solcu katiller arasında taraf tutan, sıradan bir cinayetle siyasi cinayet arasında ayrım yapan bir anlayış bütün kamuoyuna hakim olmuştu.
 
Af tartışmaları
 
Aslında, bu tartışmaların en şiddetlendiği zamanlar affın gündeme geldiği zamanlar oluyor.

Şu anda bütün kamuoyunda, yaşadığımız çok yönlü hesaplaşma döneminin artık kapanması ve geniş kapsamlı bir afla yeni bir sayfa açılarak toplumsal barışın sağlanması konusunda ciddi bir konsensüs var.

Ama “affın kapsamı” konuşulmaya başlandığı anda bu konsensüs tuzla buz oluyor. Herkes, belli adrese yönelik bir af istiyor. Milliyetçiler ve Ulusalcılar öyle bir af olsun ki, herkes çıksın ama Öcalan ve PKK’lılar içeride kalsın istiyor. Laikler dincilere, tarikatçılara yaramasın istiyor. Bir kesim, işkenceciler, tecavüzcüler dışında kalsın diyor. Bir başka kesim darbe sanıkları asla affedilemez diyor. Kimileri devlete karşı işlenen suçlar-şahıslara karşı işlenen suçlar ayırımı yapmaya, kimileri de -sanki bütün suçlar yüz kızartıcı değilmiş gibi- yüz kızartıcı suçlar, yüz kızartıcı olmayan suçlar diye bir ayrım yapmaya kalkıyor. Herkesin kendine göre suç saymadığı ve suç saydığı fiiller var ve herkes, “Bir punduna getir, araya minicik bir cümle parçası sıkıştır, ne yap et, benim istemediğim suçluların çıkmasını önle” diyor.

Tabii, herkes de bunu yaparken kendi vicdanını “kamu vicdanı” olarak lanse ediyor.

Hadi, affı yapan Meclis bir yolunu bulup “kamu vicdanı”nın neyi isteyip neyi istemediğini tespit etti ve ona göre bir af çıkardı diyelim.

Ama bir yargıcın önüne konan infaz kanunu değişikliğini ya da CMUK’un bir maddesini “kamu vicdanına göre” uygulamasını istemek için hukuk nosyonundan tamamen yoksun olmak gerekiyor.

Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et