‘Memlekette vahim şeyler oluyor. İktidar her Allah’ın günü laik cumhuriyetimize yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Cumhuriyeti içten içe kemiriyor. Cumhuriyetin kazanımlarını bir bir tasfiye ediyor.. Millî bayram kutlamaları yasaklandı. Andımız kaldırıldı. Devlet bölücülere teslim oldu. Türkiye parçalanıyor. Laiklik karşıtı bir siyasî simge olan başörtüsü meclise girdi. İlköğretim okullarında önlük kaldırılmak isteniyor. Ordunun şerefli, demokrat subayları düzmece delillerle uyduruk mahkemelerde yargılanıyor. TSK uluslararası bir plana uygun olarak çökertiliyor…”
Bu söyleme hiçbirimiz yabancı değiliz. Ardından nelerin gelebileceğini de biliyoruz. En ilginci, ordunun, daha doğrusu ordu komutanlarının konuşmasının istenmesi. Soruyorlar: ”Genel Kurmay Başkanı niçin konuşmuyor? Kuvvet komutanları niye susuyor?” Bu sorulara geçtiğimiz günlerde GKB Orgeneral Necdet Özel bir açıklamayla cevap verdi. Dedi ki: ”Kamu görevlisiyim, konuşamam”. Bu cevap soruların sahibi çevreleri hem kızdırdı hem hayal kırıklığına uğrattı. Zira onlar subayların (daha çok generallerin) konuşmasına, darbeci medya organlarının diliyle ‘noktayı koymasına’, ‘son sözü söylemesine’, ‘şiddetle uyarmasına’, ‘hizaya getirmesine’, ‘balans ayarı yapmasına’ alışıklar. Alışık oldukları şeyin normal olduğunu sanıyorlar. Demokrasilerde bu bakımdan doğrunun ne olduğunu ya unutmuşlar ya da hiç bilmiyorlardı.
Liberal demokrasilerde silahlı görevliler görev alanlarını ilgilendirmeyen konularda görüş açıklayamaz. Bunun sebebi onların görüşlerinin yanlış olması veya yanlış olma ihtimalinin yükseklerde gezmesi değildir; silahlandırılmış memur, kamu görevlisi olmalarıdır. Elinde silah olanlar silahı olmayanlara karşı konuşursa bu onların silahsızları korkutması, tehdit etmesi anlamına gelir. Kimse elinde silah olanla tartışmaya giremez, ona itiraz edemez, yanlışsın diyemez. Bu sebeple, silahlı kamu görevlilerinden konuşma arzusunu sınırlayamayanların görevi bırakması, üniformasını çıkarması, başka bir iş alanına geçmesi gerekir. Silahlandırılmış bürokratların işleri olmayan konularda ileri geri konuşması demokrasilerin özüne, ruhuna aykırıdır. Bundan dolayı bu fiil ciddî biçimde idarî ve adlî cezalandırmaya tabi tutulur.
Silahlandırılmış memurların görev alanları dışında konuşmasının niçin yanlış olduğunu iki yolla daha iyi anlayabiliriz. Birincisi, askerin aleyhimize konuştuğunu düşünmektir. ”Asker konuşsun” diyenlere soralım: Ya size karşı konuşursa? Askerin konuşması sadece sizin görüş ve taleplerinize uygun şeyler söylenirse mi uygun ve doğrudur yoksa her durumda mı uygun ve doğrudur? Askerin çok konuşmasını istiyorsanız, sizin aleyhinize konuşmasına da razı gelmeniz gerekir. Bunu kaldırabilir misiniz? Buna hazır mısınız? Değilseniz, hangi hak ve yetkiyle ordunun sizin istediğiniz, sevdiğiniz şeyleri söylemesini, başkalarını sizin görüşünüz adına tehdit etmesini talep ediyorsunuz?
İkincisi, silahlandırılmış memurların konuşmasını istiyorsanız polislerin de askerler gibi konuşmasını meşru ve normal karşılayacak mısınız? Eminin ‘hayır’ diye cevap veriyorsunuzdur. Niçin? Polis de kamu görevlisi. Toplumdaki vergi mükelleflerinin parasıyla silahlandırılmış. Üniforma giyiyor. Askerinki kadar ağır ve çok olmasa da silahları var. Polisler de vatandaş ve vatansever. Akıl ve fikir sahibi. Toplumsal meselelerde hassas. Polis memurları da güvenlik görevi yapıyor. Bazen görevde hayatını kaybediyor. Çoğu zaman büyük, askerinkinden de büyük fedakârlıklara katlanıyor, gece gündüz, soğuk sıcak demiyor, vatanın her bir köşesinde görevden göreve koşturuyor. Askerlerin konuşması haksa polislerin konuşması niçin hak olmasın?
Demokrasilerde görev alanları dışında asker de polis de konuşamaz. Bu meslekleri seçenlerin bunu mesleğe girerken bilmeleri ve tercihlerini ona göre yapmaları gerekir. Konuşmakta ısrar edenlere, ”Silahını bırak, üniformanı çıkar, istifanı ver, sonra istediğin gibi konuş” denir. Bunu yapmadan konuşanlara işten el çektirilir. Bazen yargılanmaları yoluna gidilir. Dolayısıyla, Necdet Özel’in duruşu doğrudur. Kınanması değil alkışlaması lâzımdır. Ruhu militarizmle yoğrulmuş sivil görünümlü militaristler, artık bunu öğrenin ve içselleştirin. Unutmayın, siz ”GKB niçin konuşmuyor?” diye sorarsanız başka birileri de ”Emniyet Genel Müdürü niye konuşmuyor?” sorusuyla altından kalkamayacağınız bir cevap verebilir.
Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.