F. A. Hayek’in fikirleriyle tanışana, bilhassa Kölelik Yolu’nu okuyana kadar faşizm ile sosyalizmin birbirinin kanlı bıçaklı zıddı olduğunu zannederdim. Ankara Siyasal Bilgiler’de egitim gördüğüm için belki başka türlü de olamazdı. Fakülte’de iki temel fikir tüm ögrencilere aşılanırdı. İlki yukarda söylediğimdi. İkincisi, sosyalizm ile bilimin aynı şey olduğu. Bu anlayış mecburî tarihî istikamet fikriyle birleşince öğrencilerin kafasında şöyle bir tablo oluşurdu: Sosyalizm bilimdir; bilim asla yanılmaz; o hâlde sosyalizm doğrudur; dünya kaçınılmaz olarak sosyalizme gitmektedir, hiç kimse, hiçbir şey bunu engelleyemez. Türkiye de bir gün mutlaka sosyalist olacaktır.
Sosyalist ülkelerin çökmesi ve sosyalist teorinin hâlâ içinden çıkamadığı bir bunalıma girmesi bu fikirler etrafındaki hayalleri boşa çıkardı. Gel gör ki sosyalist rejimlerin açlık, zulüm, tahakküm, eşitsizlik, cinayet ve katiamda dünya rekorlarına sahip olmasına rağmen, sosyalist fikir itibarından hiçbir şey kaybetmedi. Faşizm ise tam tersi bir akıbete duçar oldu. İtibarı sıfırlandı. Bugün faşizm lanetli bir kelimedir, etikettir. Hiç kimse, hatta faşistler bile, faşist olarak adlandırılmayı sevmez ve etiketi kullanarak faşizm savunusu yapmaz.
Faşizm deyince kastedilen İtalyan faşizmi ve Alman nasyonal sosyalizmidir. Aslında bunların her ikisi de sosyalizmden esinlenen fikir ve eylem öncüleri tarafından geliştirilmiş ve kurulmuştur. Alman Nazizmi sosyalisttir, ama kimse bunu hatırlamak istemez. Mussolini de bir eski sosyalisttir ve hiçbir zaman sosyalist fikirleri tamamen terk ettiğini açıklamamıştır. Esasen, doğru yaklaşım liberal demokrasilerle totaliter sistemleri karşıt kutuplara koymak ve totaliter sistemlerin faşizm, nosyonal sosyalizm ve sosyalizmi kapsadığını vurgulamaktadır. Bazıları bu sonuncusuna komünizm demenin daha doğru olduğunu söyler. Bu bugünkü Avrupa’da sosyalizm büyük ölçüde sosyal demokrasi anlamına gelecek şekilde kullanıldığı için bir ölçüde doğru ama Sovyetler Birliği başta olmak üzere 40 kadar tarihî sosyalist sistem tecrübesi göz önünde tutulduğunda yanlış. Sovyetlerin resmî adı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ydi, rejimin resmî partisinin adı ise Sovyetler Birliği Komünist Partisi. Rus sosyalistler sosyalizmi kurduklarına ve komünizmi kurma yolunda hızla ilerlediklerine inandılar. Kısaca, Sovyet pratiği sosyalistti.
Türkiye’de faşistler var ama faşistim diyen yok. Nasyonal sosyalistler de var, onlar kendilerine daha çok ‘ulusalcı’ diyorlar. Ve elbette sosyalistler – komünistler de var ve etiketlerini gururla kullanıyorlar. Başka birçok yerde olduğu gibi Türkiye’de de faşistlerin bile sahip çıkmadığı faşizmin itibarı sıfır, ama kardeşi sosyalizmin itibarı yüksek. Bu yüzden sosyalizm hep olumlu bağlamlarda kullanılırken ülkedeki her türlü kötücül, ayrımcı, baskıcı, anti- demokrat tavır faşizme bağlanıyor ve onlar üzerinden faşizm lanetleniyor. Tarihi parlak demokratik örneklerle, insan haklarına sonsuz saygıyla doluymuş gibi sosyalizm eleştiriden uzak tutuluyor. Bu kadarla kalsa yine iyi. Sosyalistlerin demokrasi dışı icraatlarının, eylemlerinin sorumluluğu dahi müphem bir faşizme yıkılıyor ve failleri sosyalist bile olsa faşistlikle itham ediliyor. Bunun son örneğini ODTÜ’de başörtülü kız öğrencilere yönelik taciz olayı değerlendirilirken gördük. Olayın failleri TKP’nin uzantısı olan öğrenci kollektiflerinden. Yüzlerine karşı ‘faşist’ dense muhtemelen şiddetli tepki gösterirler. Eminim sosyalist – komünist etiketini sahipleniyorlardır. Marx’ın Komünist Manifesto’suna kesin iman ediyorlardır. Öyleyse medyada bu kimseler eleştirilirken neden sosyalizmden değil faşizmden dem vuruluyor?
Bunu yapanlar benim gibi faşizmin ve sosyalizmin ortak köklerden beslenip benzer amaçlara yöneldiğini kabul ve ifade ediyor olsa fazla problem yok. Ama durum öyle değil. Onlar totaliterizmin sosyalist türünü kendi başına eleştirmediği, sosyalistlerin günahlarını dahi faşizme ve faşistlere aflettiği için, faşizmi yererken, aynı zamanda, farkında olmadan da olsa, sosyalizmi övüyor, yüceltiyor. Yani sosyalistler kötülüğü yapıyor, faşizm ve faşistler eleştiri oklarına hedef oluyor. Ne tuhaf bir dünya! Sosyalistlerin günahı bile faşizmin boynuna!
Yeni Şafak, 5 Ekim 2013