Ak Parti’nin Türkiye’deki siyasî kültüre belki de en önemli katkısı, seçmenlerin beklentisini yukarıya çekmek oldu. Şu saatten sonra bir siyasî partinin “Size duble yol yapacağız”, “Hastanede sıra beklemeyeceksiniz”, “Üniversitesiz il kalmayacak”, vs. gibi vaatlerde bulunmasının hiçbir anlamı yok. Bunun ötesinde bir şeyler vaat etmesi gerekiyor:
Bir önceki yazımda, “CHP veya başka bir parti, fark etmez. Kanaatimce, bir Ak Parti iktidarında, iktidara oynamanın iki şartı var. Bir: Kürt sorunu konusunda Ak Partiden daha cesur adımlar atabilmek. Şu aşamada Ak Partinin attığı adımdan ötesi yok, zaten. Yani bu yol kapalı artık. İki: Sünnî-Alevî dindar kitlenin taleplerini karşılama konusunda Ak Partinin önerdiğinden-yaptığından daha fazlasını bu kitlelere inandırıcı bir biçimde takdim etmek.” Bu tespitimden sonra, “CHP bunu yapabilir mi?” diye sormuş, “Kanaatimce yapamaz” demiştim. “Niçin?” diye sorabilecek olanlara da, “Zira CHP’nin muhalefet yaptığı filan yok” cevabını vermiştim. Devamında, “Peki, öyleyse bu parti ne yapıyor? Veya ne yapmak istiyor?” diye bir soru daha sormuş, “Sizi bilmem ama bana öyle geliyor ki, CHP ‘muhalefet yapıyormuş gibi yapıyor’. Siz isterseniz buna ‘ot yoluyormuş gibi yapmak’, daha açıkçası ‘hiçbir şey yapmamak’ da diyebilirsiniz” değerlendirmesinde bulunmuştum. “Askerle bu kadar içli dışlı olunca, askerî kültür bu şekilde içinize siniyor, kurtulmak isteseniz de kurtulamıyorsunuz” diyerek de yazımı bitirmiştim.
***
Ak Parti’nin Türkiye’deki siyasî kültüre belki de en önemli katkısı, seçmenlerin beklentisini yukarıya çekmek oldu. Şu saatten sonra bir siyasî partinin “Size duble yol yapacağız”, “Hastanede sıra beklemeyeceksiniz”, “Üniversitesiz il kalmayacak”, vs. gibi vaatlerde bulunmasının hiçbir anlamı yok. Bunun ötesinde bir şeyler vaat etmesi gerekiyor: “İller arasında hızı 300 km olan hızlı tren yolları yapacağız”, “Her hastanenin üst katı aynı zamanda helikopter pisti olacak”, “Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji olmadan bilim olmaz, bu bölümlerin sorununu çözüyoruz”, “dünyanın en iyi beyinlerini ülkemize çekmek için şu müşevvikleri harekete geçiriyoruz”, vb gibi.
Yine, bir önceki seçimler öncesinde Ak Parti, Balkanlardan Ortadoğu’ya Afrika’dan Uzakdoğu’ya bir vizyonla seçime girmişti. Bu, dış politikada çıtasının ülke sınırlarının dışına taştığı anlamına geliyordu. Dolayısıyla şu saatten sonra bir partinin çıkıp “Bu ülkede…” diye cümleye başlayıp dış politika önerilerinde bulunması, seçmenin gözünde hiçbir şey ifade etmeyecektir.
***
Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi bir ülkede Milliyetçi Hareket Partisi gibi Türklük vurgusunu bir türlü aşamamış bir partinin iktidar olma şansı, kanaatimce, sıfır. Ama belirli kesimlerin gazını almak bakımından, belki, bir gereklilik de. Ama sadece o kadar. Bu partinin hâlihazırdaki dünya ve Türkiye şartlarında hayatın dışında kaldığını söylemek mümkündür. Meselâ, iki gün önce Başbakanın açıkladığı demokratikleşme paketinden “Bu bizi böler” veya “Andımızı kaldırtmayız” tarzında sonuçlar çıkarabilmek, yukarıda yaptığım tespitin sadece iki tane gerekçesi olabilir.
(Hakkını yemeyelim. Türkiye bu kadar önemli adımlar atarken, MHP’nin muhalefet tarzını şiddet içermeyen bir zeminde tutması, yine de takdire şayan bir durum. Hatta dedikodu düzeyinde de olsa, bir görüşe göre MHP, bu açılımlara destek veriyor, milliyetçi kesimin gazı alacak şekilde tutumunu belirliyor. Bu görüşün doğruluğunu veya yanlışlığını ancak ileriki yıllarda görme imkânımız olacak.)
***
Cumhuriyet Halk Partisi: Bu köşede hakkında en çok yazı yazdığım parti. Onlara göre “sosyal demokrat” bir çizginin temsilcisi. Yeni demokratikleşme paketine verilen tepkiden hareketle, diyebilirim ki, CHP, hayatın bu hızlı akışı karşısında bir kez daha ofsaytta kaldı. Siyasetin oyun sahasında yapıldığının farkında olmayarak, oyun çizgisinin dışında kalarak, üstelik de seyircinin oyunun dışındaki futbolculara hiç mi hiç odaklanmadığını bilmeden, oyuna devam etmeye çalışacak. Yazık!
***
Hazine yardımı diye bir şey var. Bu kurum niye ortaya çıktı biliyor musunuz? (Okuyucularımızın bir kısmı bunu bilmeyebilir.) Şunun için: Muhalefet, parası olmadığı için iktidarı frenleme konusunda yetersiz kalabilir. Hiçbir endişe duymadan iktidarı eleştirebilsin, onu frenleyebilsin, yapıcı olabilsin diye bu kurum İngiltere’de ortaya çıkıyor. Bu, demokrasilerde muhalefetin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Zira “iktidar bozuyor, mutlak iktidar mutlaka bozuyor”. İktidarın frenlenmesi bakımından, muhalefet önemli bir işlev görüyor.
Başbakanımızın yer yer söylediği gibi: “Böyle muhalefete can kurban.” Ak Parti, çıtayı bu kadar yukarıya çıkarmışken, muhalefetin tepki biçimi bu olmamalıydı. Eğer tepkileri buysa? O zaman, Ak Parti’nin güle oynaya önümüzdeki seçimlere gireceğini söylemek mümkün.
***
Ak Parti’nin demokratikleşme paketi, beklediğimden daha dolu, bunu belirtmem gerekir. İtirazlarım yok mu? Var. Meselâ, polis, asker, hâkim ve savcı gibi memurların diğer memurlardan farklı olduğunu ileri sürmek mümkün değil. Pakette bu şekilde bir yol izlenmesinin bir mantığı var mı? Anladığım kadarıyla siyasî iktidar, yumuşak bir geçiş yapmak istiyor. Dolayısıyla bu şekilde memurlar arasında ayrım yapmanın bir mantığı var. Ama yine de özgürlükler katı lâiklik anlayışının mantığına kurban edilmemelidir.