Çok sıcak günlerin içinden geçmekteyiz. Hem içeride hem dışarıda çok önemli gelişmeler olmaktadır. Yaşanan gelişmelerin hiçbirini diğerinden bağımsız değerlendirmek mümkün değildir. Dış dünyada Kaddafi diktatörlüğü tarihin çöplüğüne atılıyor, Suriye”de Baas diktatörlüğü halkına soykırım düzeyinde katliamlar işliyor, İran PJAK”a karşı büyük bir operasyon düzenliyor, Afrika açlıkla ve ölümle pençeleşiyor.
Dışarıda bu gelişmeler olurken içeride de önemli gelişmeler cereyan etmektedir. 12 Haziran seçimlerinden yüzde elli gibi bir oy alarak çıkan Ak Parti, üçüncü iktidar dönemini ustalık dönemi olarak görüyordu. Ustalık döneminin en büyük projesi olarak yapılacak demokratik sivil anayasa ile devletin yeniden yapılandırılması öngörülüyordu. Sivil demokratik anayasa, bütün toplum kesimlerinde büyük bir heyecan yaratmış, sivil toplum örgütleri düzeyinde ciddi anayasa önerileri hazırlanmaya başlanmıştı. Çok kısa bir süre öncesine kadar Türkiye”nin kendisini yeniden nasıl inşa edeceği sorusuna cevap arandığı günlerden savaşın ve şiddetin konuşulduğu bir atmosfere girmiş bulunuyoruz.
Günlerdir savaş uçakları Kandil dağını bombalamakta, operasyonlar, çatışmalar ve baskınlar hız kesmeden devam etmektedir. Birdenbire kendimizi yüksek yoğunluklu bir çatışmanın içinde bulduk. Savaş yanlıları demokrasi barış ve bir arada yaşama kavramlarının içinin boş olduğuna dair yoğun propagandayla meşgul olurken silah, çatışma, strateji, şiddet ve ölüm gibi kavramlar üzerinden yaşanan gelişmelerin okunması yapılmaktadır. Peki yaşananlar ne anlama gelmektedir?
Eskiden PKK, düşman olarak devlet dediğimiz olguyu suçlardı. Ancak son yıllarda PKK, devlet yerine Ak Parti”yi kendi doğal düşmanı olarak görmeye başladı.İktidara geldiğinden beri Ak Parti”yle hegemonik bir mücadelenin içine giren örgüt için Ak Parti Kürlerin en büyük düşmanından başka bir şey değildi. Cumhuriyet tarihinde Kürt sorununun çözümü en pozitif adımları atmış Ak Parti”nin yaptıklarının PKK-BDP-DTK çizgisi için hiçbir anlamı, önemi ve değeri bulunmamaktaydı.Örgüt, uzun süreden beri Ak Parti hükümetiyle hesaplaşmanın “Kürt özgürlük hareketinin geleceğini güvenceye almak için gerekli olduğunu düşünmekte ve ona göre hazırlıklarını yapmaktaydı.
Hükümetin açılım girişimine hiçbir zaman güvenmeyen örgüt, asıl hedefin kendisinin imhası ve tasfiyesi olduğunu düşünüyordu.PKK, bundan sonra Ak Parti”nin Kürt sorunu konusunda istediği adımları atmayacağını düşünmekte, demokratik özerklik ve siyasi statü konularındaki beklentilerinin önünde Ak Parti”yi engel görmektedir.PKK-BDP-DTK çizgisi, sivil ve demokratik mücadelenin zaman kaybından başka bir şey olmadığına inanmakta, istedikleri sonuçları elde etmek için bedeli ne olursa olsun şiddet ve savaş dahil her şeyi yapmayı göze almış bulunmaktadır. Tunus, Mısır, Libya ve Suriye”de meydana gelen halk ayaklanmalarını PKK-BDP-DTK, kendisi için ilham kaynağı aldığını ayrıca not etmek lazımdır.
BDP-DTK-PKK-KCK çizgisinin bu anlayış ve stratejisine karşı Ak Parti hükümet, içte ve dışta çok önemli sorunlarla karşılaşmaktadır. Darbe davaları, Ortadoğu”daki gelişmeler, sivil anayasa yapımı gibi konular hükümetin önünde duran çetin konulardır. Hükümet, içte ve dışta istediği adımları atmak ve belirlediği politikaları uygulamak için terör sorunu olarak ifade edilen PKK yapılanmasının iç ve dış bileşenleriyle yok edilmesi gerektiği düşüncesindedir. Suriye, İran, Amerika”yla ilişkiler, asker-sivil ilişkileri, demokratikleşme kısacası her problemin çözümünü imkansızlaştıran ana faktör olarak PKK”yı görmektedir. Sahici anlamda muktedir olmak için hükümet, PKK”ya öldürücü darbenin vurmayı planlamaktadır. Hükümet, sürekli olarak örgüte karşı bu sefer farklı ve yeni bir mücadele verileceği konseptine vurgu yapmaktadır.
Hükümetin farklı ve yeni mücadele konseptine karşı örgüt, geçen yirmi beş yıllık sürede kaç başbakan, hükümet ve genel kurmay başkanı eskittiğini hatırlatarak cevap vermektedir. Kandil”i bombalamakla başlayan yoğun hareketliliğin Ak Parti”nin sonunu getireceğini örgüt söylemektedir. Örgüt için başarı Ak Parti hükümetinin Çiller ve Yılmaz hükümetleri gibi başarısız olup siyasi ve sosyal açıdan bir ölü haline gelmesidir.Ak Parti hükümetini bitirmek için örgütün bütün enerjisini ve kaynaklarını seferber etmiş durumdadır.Ak Parti”nin gitmesiyle önündeki en büyük engelin ortadan kalkacağını varsayan örgüt, kendine göre en büyük mücadelesini şimdi vermektedir.
Hükümet örgüte nihai ve öldürücü darbeyi vurmayı hedeflerken örgütte nihai savaşını vermektedir.Örgüt, mevcut durumu nihai savaşı olarak görmekte, çünkü bu mücadele sonucunda stratejik hedeflerine ulaşmayı istemektedir. Herkes artık kartlarını ve gücünü açıkça oynamaktadır.
Aktörler, kendilerince savaş, şiddet ve çatışma sonucunda siyasi amaçlarını gerçekleştirmeyi hesap edebilirler. Ancak şiddet ve çatışmayı planlayanların hesap etmedikleri insani maliyettir. Mevcut çatışma ortamının barış içinde bir arada yaşama arzu ve idealini olumsuz etkilediği, toplumda yıkıcı tutum ve davranışlara yol açacağı unutulmamalıdır. En önemlisi bugünlerde yoğunluk kazanan şiddet ve çatışma, ülkemize zaman, insan ve enerji kaybettirmektedir. Kürtlerin ve Türklerin önünde birlikte yirmi birinci yüzyılda Türkiye”yi demokrasi, özgürlük, hukuk, barış ve refah değerleri çerçevesinde yeniden inşa etme fırsatı bulunmaktadır. Ancak mevcut çatışma ve şiddet, bu ülkede yaşayan herkesin önündeki bu fırsatı kaçırmasına neden olmaktadır.
Stratejik Boyut, 25.08.2011