AK Parti ile MHP’nin üzerinde uzlaştığı Türkiye’ye Cumhurbaşkanlığı sistemini getirmeyi amaçlayan Anayasa değişikliği hakkında CHP ve HDP cenahlarından çok ağır eleştiriler getirilmektedir. Sanki bu değişiklikle Türkiye’de rejim değişiyor, demokrasi yerini otoriter ya da totaliterdiktatörlüğe bırakıyor. Bu bağlamda getirilen en büyük eleştirilerden birisi de Cumhurbaşkanının tamamen dizginsiz bir yetkiye sahip olduğu, yasama ile yürütme arasında ise hiçbir denge-fren mekanizmasının olmadığıdır.
Bu eleştiriler kapsamında yapılan her bir değişiklik demokrasiden uzaklaşma olarak dillendiriliyor. Kısaca demokrasi ile uyumlu tek hükümet sisteminin parlamenter rejim olduğu izlenimi verilerek, Cumhurbaşkanlığı sistemi antidemokratiklikle özdeşleştirilmeye çalışılıyor.
Bir kere parlamenter rejimin tatbik edildiği bütün ülkelerde, kuvvetler ayrılığı sadece şekli olarak vardır. Yürütme hem yasamanın içinden çıkmakta hem de parti disiplini vasıtasıyla yasamada sahip olduğu çoğunluk üzerinde mutlak hâkimiyet kurmaktadır. Bunun neticesi ise fiili olarak kuvvetlerin yürütmede birleşmesidir.
Parlamentonun yürütmeye karşı sahip olduğu denge-fren mekanizmaları fiiliyatta çok zayıftır.
Denetim ve bilgi edinme Türkiye’ye getirilmek istenen Cumhurbaşkanlığı sisteminde, eleştiri sahiplerini yalanlayıcı yönde çok sayıda denge-fren mekanizması mevcuttur. TBMM’nin yürütmeye karşı bazı denetim ve bilgi edinme imkânları vardır. Bunlar Meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı sorudur. ABD’deki impeachment (başkan ve bakanların cezai sorumluluğu) benzeri olarak Türkiye’de de Meclis soruşturması söz konusudur. Bu yolla Cumhurbaşkanı ve bütün bakanların cezai sorumlulukları söz konusu olabilmektedir.
Türkiye’de hem Cumhurbaşkanı’nın hem de TBMM’nin birlikte seçimleri yenileme yetkileri mevcuttur. Bu çift taraflı denge-fren vazifesi görecek bir yetkilendirmedir.
ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de Cumhurbaşkanının kanunları veto etme yetkisi vardır. Veto edilen bir kanunun aynen kabul edilebilmesi için, TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmesi gerekir. ABD’de olduğu gibi bir kişi hem yasama hem de yürütmede görev alamaz. Kanun önerileri yürütmeden değil yasama içinden gelir. Yürütme her istediği kanunu Meclis’e çıkarttıramaz. Meclis yürütmeden bağımsız olarak kendi gündemine hâkimdir. Cumhurbaşkanı sadece Meclis’e mesajlar vererek, partisine mensup milletvekilleriyle temaslar kurarak çıkarılmasını istediği kanunların neler olduğunu Meclis’e iletebilir.
Bundan ötesi TBMM’nin inisiyatifine aittir.
Bütçe kanunu tasarısı Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanır, TBMM tarafından kabul edilir. TBMM kabul etmedikçe bütçe kanunu çıkarılamaz. TBMM ne kadar harcama yetkisi verirse Cumhurbaşkanı o kadar harcama yapabilir. Milletlerarası anlaşmaları Cumhurbaşkanı onaylar ve yayımlar. Fakat bu anlaşmaların TBMM tarafından onaylanmasının uygun bulunması gerekir. ABD’de mevcut olduğu halde Türkiye’de mevcut olmayan bir tek denge-fren mekanizması, Cumhurbaşkanı tarafından yapılan üst kademe kamu yöneticilerinin atanmasına ilişkin kararların TBMM denetimine tabi olmamasıdır.
ABD-Türkiye farkı Yukarıda sözünü ettiğim ve ABD’de de mevcut olan denge-fren mekanizmalarından sadece birisi mevcut değil diye Türkiye’ye getirilen Cumhurbaşkanlığı sisteminde denge-fren mekanizması hiç yoktur demek, gerçekliklerin tamamen ters yüzedilmesi manasına gelir. Bu durumun olsa olsa denge-fren mekanizmasında kısmi birzayıflamaya sebep olduğu söylenebilir. Kaldı ki bu tercihin de rasyonel bir mantığı mevcuttur.
Şöyle ki:
ABD’de Kongre’de parti disiplini mevcut değildir. Bu, ABD siyasi kültürünün bir parçasıdır.
Kongre’nin Senato kanadında muhalif parti üyeleri çoğunlukta olsa da, Başkanın atama kararları çok istisnai haller bir yana bırakılacak olursa genellikle onaylanmaktadır.
Türkiye’de ise parti disiplini sebebiyle Cumhurbaşkanı, TBMM’deki çoğunluktan farklı eğilimde olması halinde ne kabinesini kurabilir ne de üst kademe yönetimine atama yapabilir. Sistem tıkanır. Hatta ABD’deki gibi 2/3 çoğunlukla onama şartı aranacak olsa, Cumhurbaşkanının mensubu olduğu parti TBMM’de üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip olsa bile atamalar yapılamaz, kabine kurulamaz.
Buna ek olarak, ABD’de Federal Yüksek Mahkeme’nin bütün üyeleri başkan tarafından atanır, Senato tarafından 2/3 çoğunlukla onanır. Aynı şart Türkiye’de de olsa AYM üyelerinin seçilmesi imkânsız hale gelir. Bu hem Türk siyasal hayatındaki uzlaşı zafiyeti hem de parti disiplininin bir neticesidir. Bu vesileyle sistemin tıkanmaması amacıylaTürkiye’deki siyasi, sosyal ve kültürel şartlarla uyumlu olarak bu sistem tercih edilmiştir. Asıl maksat sert kuvvetler ayrılığını kutsallaştırarak sistemi tıkayıcı bir model geliştirmek değil tıkanıklıkları giderici formüller geliştirmektir. Rasyonalite bunu gerektirir.
Türkiye’de Anayasa değişikliği ile getirilmek istenen Cumhurbaşkanlığı modeli kapsamında benimsenen denge-fren mekanizmaları vasıtasıyla, ülkemizdeki mevcut parlamenter sisteme kıyasla kuvvetler ayrılığı ilkesinin oldukça baskın olduğu bir düzen kurulmaktadır. Bu da tek adam rejimi değil demokratik sistem içinde işlerliği olan bir sistem olacaktır.