Büyük filozof F. A. Hayek 1974’te iktisatta Nobel ödülünü alma töreninde yaptığı konuşmada iktisatçılara Nobel ödülünün verilmesini doğru bulmadığını söyledi. Bu ödülün sosyal bilimci olan iktisatçılara, fen bilimcilerinden farklı olarak, kamu politikalarını etkilemede sahip olunmaması gereken bir güç bahşettiğine işaret etti. İktisatçıların benimsenmesine sebep olduğu yanlış iktisat politikalarının insanlığa neredeyse tabiî afetler kadar, hatta daha da fazla zarar verebileceğine dikkat çekti.
Ülkelerin iktisadî gelişme serüvenleri ve somut iktisat politikalarının karşılaştırmalı sonuçları Hayek’i doğruluyor. Ancak, bu açıdan durum şimdi daha kötü; çünkü, iletişim araçlarının gelişip çeşitlenmesine paralel olarak, yanlış iktisadî politikalarla ilgili olumlu görüşler ortalama halk tabakaları arasında da yaygınlaştı. Bunun sonuçlarından biri yanlışların ve yanılgıların etki alanının genişlemesiydi. Şüphe yok ki, demokratik sistemin işleme biçimi de yanlışların iktisat politikalarına yön vermesini kolaylaştırdı.
İktisadî düşünce tarihinde kuvvetli ve açık üslûp sahibi yazarlar var. Bu yazarlar, iktisadî meseleleri teknik jargona ve matematik formüllerine boğmayan yazılarıyla geniş kitlelere ulaştı. Kuvvetli kalemleri olan bu yazarların en ilginçlerinden biri 19. Yüzyıl’da yaşayan gazeteci ve siyasetçi Fransız Frederic Bastiat. Bir diğeri, 20. Yüzyıl’da yaşayan Henry Hazlitt. Bastiat ve Hazlitt, arkalarında, araya ne kadar zaman girerse girsin asla eskimeyecek ve insanların ufkunu açacak yazılar, denemeler bıraktı.
Hazlitt Economics in One Lesson (Bir Derste İktisat) adlı (bu yıl Say Yayınları tarafından Türkçesi yayınlanan) kitabının başlarında popüler iktisadî düşüncedeki ana yanlışlıklara işaret eder. Hazlitt’e göre iktisatta meselâ fizikte, tıpta veya matematikte olduğundan daha fazla fikir farklılığının doğmasının sebebi, görüşlerin sahibi her grubun başka grupların menfaatleriyle çelişen menfaatlerinin olmasıdır. Bazı iktisat politikaları uzun vadede tüm kamuya yarar sağlayacakken, diğer bazı iktisat politikaları sadece belli bir gruba, diğer grupların menfaatleri pahasına, fayda sağlayacaktır. Bu, söz konusu grubu gayet etkili ve ısrarlı bir şekilde kendi tezlerini ifade etmeye teşvik edecektir. Grup, en parlak beyinleri kendi çıkarları istikametinde seferber etmeye çalışacaktır. Yanılgıların ilk sebebi budur.
İkinci bir yanılgı kaynağı, insanların belli bir iktisat politikasının yalnızca kısa vadeli ve tek bir grup üzerindeki etkilerini görmeye fakat bu politikanın tüm gruplar üzerindeki ve uzun vadede ortaya çıkacak etkilerini görmemeye yahut ihmâl etmeye meyletmeleridir. Hazlitt’e göre bu noktada iyi iktisatçı ile kötü iktisatçı arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. Kötü iktisatçı göze hemen çarpana bakar; iyi iktisatçı onun ötesine bakar. Kötü iktisatçı politikaların yalnızca doğrudan sonuçlarına bakar; iyi iktisatçı daha uzak mesafedeki ve daha dolaylı sonuçlara bakar. Kötü iktisatçı yalnızca iktisat politikasının belli bir grup üzerindeki etkisine bakar; iyi iktisatçı politikanın tüm gruplar üzerindeki etkisinin ne olacağına bakar.
Hazlitt’e göre bu ayrım günlük hayatta da aşikârdır. Her insan hayatındaki tedbirsizliğin, aşırılığın kendisine pahalıya mal olacağını tecrübeyle bilir. Reşit olmayan çocuklar bile bu yetiye sahiptir. Fakat, iktisat politikalarına gelince durum değişir. Meselâ, parlak iktisatçılar olarak görülen ve ulusal ölçekte tasarrufu caydırıp harcamayı özendirmenin ekonomik kurtuluş yolu olduğunu söyleyen kimseler var. Bunlar, önerilerinin muhtemel kötü sonuçları kendilerine anlatıldığında, “uzun vadede hepimiz ölüyüz” diyerek kaçamak cevaplar verebiliyor. Ne yazık ki, insanlar bugün yaşanan ekonomik sıkıntıların daha önceki zamanlarda uygulanan yanlış politikaların sonucu olduğunu kavramıyor. Bazı ekonomi politikalarının zararlı sonuçları birkaç ay içinde kendini gösterebilecekken, diğer bazı sonuçların ortaya çıkması yıllar alabilir. Her hâlükârda, yanlış politikalar mutlaka zarara yol açacaktır. Hazlitt’in deyişiyle, bu, yumurtadaki civciv, tohumdaki çiçek kadar gerçektir.
Yanlış ekonomi politikalarının hayata aktarılmasından nasıl kaçınabiliriz? Bunun başlıca yolu, daha kaliteli iktisatçılara güvenmek, onlara daha fazla güç ve yetki vermek değil, sıradan insanlara itimat etmek ve insanların ekonomik özgürlük alanını keyfî biçimde daraltmamaktır. Tecrübe ve mikro ölçekli akıl kullanma çabaları makul süre içinde mutlaka iyi sonuçlar verecektir. Gel gör ki bugün bu gerçeği en zor kabul ettirebileceğimiz tabaka profesyonel iktisatçılar sınıfıdır. Allah her ülkeyi ve dünyamızı bu tür iktisatçıların şerrinden korusun desek, insanlık için gerçekten çok iyi dua etmiş oluruz.