Yazın bittiği ve yaprakların düşmeye başladığı bu sonbahar günlerinde bir çoğumuz sabahları ya erkenden uyanıyor ya da yataktan kalkmak istemiyoruz.
Kendimizi yorgun, bitkin, keyifsiz hissedebiliriz. Tembellik diye adlandırabileceğimiz bir hal yaşarız. İşe gitmek, okula gitmek zor gelebilir. Tatlı ve yemeklere aşırı düşkünlük başlar. Kimimizde de iştahta azalma ve kilo kaybı başlar. Cinsel isteğimiz azalabilir. Sabrımız azalarak daha gergin ve sinirli olabiliriz…
Depresyon- panik atak geçirenler, manik-depresifler sonbaharla birlikte bir sarsıntı yaşarlar. Şikâyetler artmaya ve sonbaharın tadını kaçırmaya başlar.
Peki ne oluyor da bazılarımız için sonbahar bir gerileme, mutsuzluk sebebi olabiliyor? Hatta mevsimsel depresyon yaşayan hastaların çoğu güneşin doğuşunu ve etrafı aydınlatmasını istemez, rahatsız olur. Birçoğu perdelerini çekip yatağında uyumayı tercih eder.
Vücudun biyolojik saati vardır. Yeni durumlara uyumumuzu ayarlar. Bu ayarı daha çok proteinler, vitaminler, mineraller, hormonlar, güneş ışınları ve uyku ile yapar.
Genetik olarak ya biyolojik saatte problem olabilir ya biyolojik saatimizin bakımını yapamıyoruzdur, ya da her ikisinde de sorun vardır.
Genetiğimizi kısa vadede düzeltme imkânı olmadığına göre, “saatimizin bakımına” özen göstermeliyiz.
Doğal yollarla neler yapabiliriz?
Sonbahar yorgunluğunu –depresyonu ve panik atakları nasıl atlatabiliriz?
Pek tabiî ki; bu önerilerimiz, özellikle kimyasal ilaç kullanmak istemeyen, kimyasal ilaçların aşırı yan etki yaptığı kişileri daha çok ilgilendirmektedir. Mevcut tedavisine ilave olarak neleri kullanabileceğini mutlaka doktoruna danışmalıdır. Halk arasında “Bitkisel ilaç”ların yan etkisi olmadığı gibi YANLIŞ bir inanç vardır. Bitkisel her ürün mutlaka bu konuda uzman insanların önerisi ile alınmalıdır… Doğal yollardan sonbahar, kış yorgunluğu; depresyon ve panik ataklarla nasıl mücadele etmemiz gerektiğinin “on altın” kuralını vereceğim.
DOĞAL ON ALTIN KURAL:
1- Pozitif düşünce ve kararlılık.
2- Doğanın kanunlarına ve genel haline uyum gösterme, doğanın önemli bir parçası bilinciyle hareket etmek.
3- Dengeli, düzenli beslenme yanı sıra; biyolojik saatin sonbahar-kış bakımını gerçekleştirecek yiyecek içeceklere dikkat etmek.
4-Düzenli egzersiz, hareketlilik.
5- Sonbahar-Kış gelmeden önce sonbahar ve kışla ilgili önemli planlar yapmak, hedefler koymak bu amaçla arkadaş grupları oluşturmak.
6-Tembel, miskin, bezgin, mutsuz ve bağımlılık davranışları olan arkadaşlardan uzak durmak.
7- Mizahla ilgilenmek, mutlaka gülebilmek, gülemiyorsak onu öğrenmek.
8- Aile değerlerini önemsemek ve iyi bir aile ortamı oluşturmak.
9- Hangi işte olursa olsun işini önemseme; işin hakkını vermek.
10-Temel insani değerlere sahip olma, kişilikli, nitelikli insan olmak.
Şimdi bu kuralları, önerileri daha detaylı açıklayalım.
DOĞAL ON ALTIN KURALIN AÇILIMI:
1- Pozitif Düşünce ve Kararlılık
Pozitif düşünce “güzel görmek, güzel düşünmek ve hayattan zevk almasını bilmektir.’’
Yağmur yağdığında “ıslandım, üşüdüm” yerine “doğanın ve hayatın suya ihtiyacı vardı; bitkiler ve hayvanlar canlanacak tabiat temizlenecek” diye düşünebilmektir. Bir sağlık sorunumuz yoksa yağmur altında, toprağın, çimin kokusun hissederek yürümenin romantizmini yaşayabiliriz.
Yaşadığımız ve gördüğümüz durumların değil, onlara verdiğimiz anlamların bizi etkilediğini bilmektir.
Olaylara çok eksenli bakmak, alternatifli düşünmek, nedenlere takılmaktan ziyade çözüm odaklı düşünmektir.
Çaresi ve çözümü olan konularda asla yılgınlığa kapılmamak; çaresiz ve çözümsüz konuları ’kulak arkası’ yapmaktır.
Yaşamın zıtlıkların bileşkesi olduğunu unutmamaktır. (Güzelle-çirkin, iyiyle-kötü, aydınlıkla-karanlık, mutlulukla-mutsuzluk gibi)
Yaşadığımız her olayda, “bunun bana vermek istediği mesaj nedir?’’ sorusuna cevap bulmaktır.
İnsanın ‘’beşer olduğunu ve şaşabileceğini bilmek ve kusursuz dost isteyenin dostsuz kalabileceğini bilmektir.
Hem kendimize hem de diğer insanlara hoş görülü ve bağışlayıcı olmaktır.
Geçmişe takılıp bugünü ve yarını karartmamaktır.
Elimizde olmayanlarla mutsuz olacağımıza elimizde olanlarla mutlu olmayı bilmektir.
2- Doğanın Kanunlarına Uyum Göstermek ve Doğanın Bir Parçası Olma Bilinciyle Hareket Etmek
Doğayla bütünleşmek doğayı anlamak ve onun bir parçası olarak yaşamak gerekir. Ona yabancılaşmak, yalnızlığı getirir.
Doğada olan birçok element, vitamin, mineral atomlar insanda da vardır.
Dünyanın üçte ikisi sudur, insan bedeninin de üçte ikisi sudur.
İnsanoğlu atmosferdeki, gökyüzündeki her fiziksel, kimyasal değişimlerden etkilenir. Dolayısıyla sonbaharla birlikte doğadaki değişime biz de uyum göstermeli kendimizi bu mevsimin şartlarına göre organize etmeliyiz. Yaprak dökümü bizde “hazanı” çağrıştırır. Bu hüznü ve ayrılıkları hissetmemek için sonbahar ve kış mevsiminin bitkileriyle yaşama tutunmalıyız.
Bahçemize, balkonumuza, evimize, işyerimize mutlaka birkaç sonbahar-kış bitki, çiçeği ekmeli ve onun bakımını yaparak adım, adım büyümesini izlemeliyiz.
Doğadaki tozu, kiri temizleyen ve bizler için bol oksijen üreten yeşil doğayı korumalı ve bindiğimiz dalı kesmemeliyiz… Çöplerimizi çöp kutuları dışında başka bir yere ASLA atmamalıyız. Görüntü ve ses kirliliğinin beynimizde nahoş hisler uyandırıp stres hormonlarını artırdığını unutmayalım.
İnsan elinin değmediği doğa parçalarını çok temiz, düzenli, estetik, güzel kokulu ve dinlendirici olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Bu doğaya uyumlu, entegre yaşamanın yollarını bulalım. Doğayı kendi kısa vadeli büyüme hırslarımıza, egoizmimize kurban etmeyelim. Mutluluğumuz doğayla iç içe olmaktan geçmektedir.
Sanayi ve endüstri atıklarıyla güzelim göl, nehir ve denizlerimizi; havamızı kirletmeyelim.
Yine insan elinin değmediği tabiata bakarsak; yeşilin hâkim olduğu, pırıl pırıl mavi-beyaz gökyüzünün bizi kucakladığı ve sularımızın bizi dinginleştiren o mavisi hâkimdir. Bizler de bu doğallığın bir parçası olmalıyız…
Eğer bahçemiz varsa veya evimizde bakabiliyorsak bir kedi, köpek veya başka bir hayvan bakabiliriz. Bu bizim doğaya uyumumuzu ve sevgimizi artıracaktır…
Bitki ve hayvan bakımı ve sevgisi bizi yalnızlıktan kurtarır, doğayla kucaklaştırır. Sık sık doğaya çıkmamızı teşvik eder. Böylece güzel hava, yeşil doğa ve mavi suları koruma içgüdümüz gelişir. Beynimizdeki mutluluk hormonları serotonin, endorfinin salgısı artar. Sonbahar yorgunluğu ve depresyonunu onunla kucaklaşarak atlatabiliriz.
3- Dengeli Ve Düzenli Beslenmek, Biyolojik Saatimizin Sonbahar –Kış Bakımını Yaptırmak
İnsanın en temel ihtiyacı beslenmektir. Vücut makinasının çalışabilmesi için günlük 1800-2200 kalori arası temel gıdaya ihtiyacı vardır. (son günlerde 1600 kaloriye çekenler de var) Vücudumuzun protein, yağ, karbonhidrat, su, vitamin ve minerallere belli oranlarda ihtiyacı vardır.
Özellikle yaşadığımız iklimde ve coğrafyada ne tür gıdalar varsa onları mevsiminde tüketmeliyiz.
Mevsimsel beslenme, doğaya uyumlu beslenmedir.
Doğada “’tesadüfe tesadüf” edilmez, hiçbir şey anlamsız ve önemsiz değildir. İnsanların ve diğer canlıların neye ihtiyacı varsa, o mevsimde o sebzeyi, meyveyi vs. bulabilirsiniz.
Asla tek düze belli gıdalarla sınırlı kalmayalım. Sonbaharla birlikte bol bol pırasa yiyelim. Pırasa magnezyum içerdiği için; yorgunluğa, dalgınlığa, sinir sisteminin iyi çalışmasına iyi gelir. İçerdiği B 6 ve folik asit sayesinde; hem kansızlığa hem de depresyona iyi gelen ıspanak ı hafta da iki üç gün mutlaka buharda pişirerek soframızdan eksik etmeyelim. Her gün bir adet muz yiyip mutluluk hormonlarımızı güçlendirelim. Haftada iki üç sefer toplam 100 gram Bitter çikolatayı da unutmayalım…
Yine her gün bir yemek kaşığı keten tohumu yiyerek fazla kolesterolümüzü atıp, damarlarımızın akışkanlığını artıralım. Bağırsaklarımızın sağlıklı çalışmasını sağlayalım ve içerdiği omega 3 yağ asidi sayesinde beynimizi güçlendirelim. Keten tohumunu yoğurtla karıştırıp yersek aynı zamanda magnezyum da almış oluruz…
Sonbahar ve kış ülkemizde balık açısından bir cennet gibidir. Maalesef bu cenneti keşfedemedik ve önemini anlayamadık… Protein ve faydalı yağlarıyla hem besleyici hem de sağlıklı yaşama katkı sunmaktadır. Bol bol tüketmeliyiz. Özellikle somon beyin sağlığımız için son derece faydalıdır. Depresyona eğilimi olanlar balığı sofrasından eksik etmemeliler… Deniz ürünleri içerdikleri zengin Çinko sayesinde hem bağışıklık sistemine destek sağlar hem de, cinsel aktiviteyi canlandırır.
Depresyonlu insanların bağışıklık sistemi zayıftır. Kış enfeksiyonlarına karşı direnç düşer. Bunu da önlemenin yolu; her gün bir çay kaşığı Çörekotunu hakiki balla karıştırıp yemektir. Alerjisi olan ve bağışıklık sistemi zayıf olan insanlar çörekotu ve hakiki balı her gün bir çay kaşığı yiyebilirler.
Ülkemizde Çörekotu konusunda bilimsel çalışmaları olan Sayın Prof. Dr. Adile Çevikbaş hanımefendinin Marmara Üniversitesindeki çalışmaları çörekotunun “her derde deva” olduğu yönündedir… Depresyona bağlı direnç düşüklüğünü yenmenin bir yolu da her gün iki fincan ekinezya çayı içmektir. Ekinezya; T lenfositlerini, makrofajları aktive eder. İmmunotoniktir. Kış aylarında üst solunum yolları enfeksiyonlarına karşı direncimizi artırır. Kronik yorgunlukta yorgunluk hissini azaltır.
Sonbahardaki yorgunluk ve miskinliğimizi atabilmek için uyarıya ihtiyacımız vardır. Meyankökü kronik yorgunluk ve halsizliğe iyi gelir. Aktarlardan alınabileceği gibi hazır sallama çayları da vardır. Güneydoğu illerimizde meyankökü şerbetleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Tansiyonu düşük olanlara faydalıdır. Yüksek tansiyonlular meyankökünü kullanmasınlar. Ayrıca kortizol düzeyi yüksek olan depresyon hastalarının da meyankökünü kullanması doğru değildir.
Zihinsel bulanıklık, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık yorgunluk ve enerji azalması gibi sonbahar depresyonlarında bizi canlandıracak, dikkat ve hafızamızı güçlendirecek bitki çaylarını öneriyorum. Sabahları kahvaltıda Ginseng içeren bitki çayları içelim. Ginseng; organizmanın strese karşı hem fiziksel hem de ruhsal direncini artırır. İçerdiği “ginseroside” aracılığıyla depresyon tedavisinde yardımcı ve de depresyona bağlı cinsel isteksizliği giderici fonksiyonu vardır. Yine depresyona bağlı sindirim sistemi problemlerine ve menopozla birlikte olan depresyonlardaki ateş basmalarına da iyi gelir.
Gün içerisinde içilebilecek bir diğer bitki çayı Ginko Biloba içeren çaylardır. Uzakdoğuda tıbbî tedavilerde kullanılan ginko; beyindeki kan dolaşımını hızlandırarak, hafızanın güçlenmesine, dikkatin artmasına yarar. Yaşlanmayı geciktirdiği bilinmektedir. Vücuttaki kan dolaşımını da artırdığı için oksijenin hücrelere daha fazla temasını sağlar. Zindelik verir. Cinselliğe olumlu katkısı vardır.
Mate (Paraguay çayı) ve Yeşil Çay da gün içerisinde içilmelidir. Bu çaylarda hem antioksidan hem de sinir sistemini olumlu etkileyen çaylardır. Aynı zamanda kan yağlarını eritici özellikleri vardır. Depresyondan dolayı iştahı çok açılanlar, yemeklerden yarım saat önce mate çayıyla ıhlamuru karıştırıp içerlerse iştahları azalır.
Gece depresyona bağlı uykusuzluk çekenlere, sıkıntı ve gerilim yaşayanlara, panik atak geçirenlere melisa, papatya, Relax isimli çayları öneriyorum. Relaxı bulamayanlar Kediotu Kökü bitkisini aktardan alıp, melisa, nane, Lavanta çiçeği ile karıştırıp içebilirler.
Yine kuşburnu çayı içerek C vitamini deposundan yararlanıp direncimizi artıralım. Bitki çayları günlük toplam üç fincanı geçmemelidir.
Kepekli ekmek, kahverengi pirinç, yeşil yapraklı sebze ve meyveleri yiyerek B vitaminlerini bolca alalım. B vitaminleri sonbahar ve kış yorgunluğuna, depresyonuna karşı sinir sistemini güçlü kılar ve zindelik verir. Hanımlarda adet öncesi gerginliği giderir.
Günde bir iki havuç yiyip gözlerimizdeki canlılığı artıralım, hem de hasar gören hücrelerimizin tamiratına yardımcı olalım. Havuç erken yaşlanmayı önler, birçok kanserin gelişmesini önler. Fazla kolesterolü düşürür.
4- Düzenli Egzersiz ve Hareketlilik
Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar vasıtalara yapışık bir yaşam sürdürmektedir. Buna karşı pratik öneriler:
– Aracınızı iki üç durak geriye, ileriye park ederek yürüyün.
– Toplu taşıma ile işinize gidiyorsanız aynı şeyi sizde yapabilirsiniz.
– İşyeriniz, eviniz asansörlü ise kullanmayın, merdivenleri kullanın. Eğer 4-5 kattan yüksek binalarda yaşıyor veya çalışıyorsanız, yarısını yürüyerek, yarısını asansörle çıkıp inin.
– İşyerinizde hep oturarak çalışıyorsanız, saatte bir yerinizden kalkın ve odanızda dolaşın. Dizlerinizi kırarak, çömelip kalkın. Kendi çayınızı, yemeğinizi kendiniz alın. Odanızda yemeyin, mutfağa ya da başka bir odaya gidip orada yiyin.
– Haftada 3 gün mutlaka 45 dakikalık yürüyüş yapın. İmkânınız varsa bunu deniz kenarında yapın çünkü oksijenin en yoğun olduğu “ozon” deniz kıyılarında bulunmaktadır. Eğer yeşil alanları tercih ediyorsanız birazcık yüksek yerleri seçin. Çünkü orada da ozon yoğundur.
Ozon kandaki zararlı atıkları yok eden, kanı oksijenle temizleyen, hücreleri yenileyen antioksidan bir oksijen molekülüdür. (O3)
– İmkânı olanlar ve zamanı olmayanlar; evlerine spor aletleri alarak her gün çalışabilirler.
Unutmayalım ki egzersiz; kas ve eklemlerimizi, sinir sistemimizi güçlendirir. Fazla yağlarımızın atılmasını ve kan damarlarının temizlenmesini sağlar. Beynimizdeki mutluluk hormonlarını salgılatır…
– Her gün mutlaka duş alın. Önce sıcak, sonra soğuk geçişlerde vücudunuza jimnastik yaptırın. Suyun terapi yapıcı etkisini unutmayın.
– 15 günde bir masaj yaptırın.
– Yoga yapın.
– Müziğin tedavi edici gücünü keşfedin. Her gün kendinize ait yarım ya da bir saat ayırın ve loş bir ışıkta enstrümental rahatlatıcı, gevşetici müzikler dinleyin. Özellikle doğadaki kuş ve su seslerinin, hafif dalgaların olduğu müzikleri tercih edin. Ayrıca ney, klasik müzik, yoga ve meditasyon müziklerini dinleyebilirsiniz. Ülkemizde neyi bolca bulabiliriz. “Akustik Müzik” in çıkardığı “Relaxation Music” cd’lerini de öneririm. Ayrıca 3 cd lik “Pure Spirit of MEDITATION” da dinlenebilecek türden, ama kendi zevkinize göre, sizi rahatlatan her türden müzik dinleyebilirsiniz.
Bu ortama bir de Lavanta ya da Sandal ağacından tütsü ilave ettiniz mi çok daha iyi gevşer ve sıkıntıları atarsınız…
5- Sonbahar ve Kış Gelmeden Önce Planlar Yapmak Hedefler Koymak, Arkadaş Gruplarına Girmek ya da Oluşturmak;
-Sonbaharla yaşamımızda yeni sayfalar açılacağına inanmak ve planlar yapmalıyız. Böylelikle amacımız bizi canlı ve dinamik tutar.
-Hobi edinebiliriz (Tiyatro, spor, müzik, resim, el işleri ,balık tutmak, seyahat etmek vs.)
6- Amaçsız, Miskin, Umutsuz, Bedbin, Her Şeyden Yakınan, Memnuniyetsiz İnsanlardan Uzak Durun
Unutmayın ki mutluluk gibi, mutsuzluk da bulaşıcıdır. Değerli vaktinizi bu insanlarla geçirmeyin. Bunun yerine, sevgi dolu, pozitif enerjik, yaratıcı, gülebilen insanlarla birlikte olmaya çalışın.
Mizahla ilgilenin, ciddi takılmayı bırakın, içinizdeki doğal sese içinizdeki çocuğa kulak verin.
Komedi dizilerini izleyin. Bu içerikli film vs. çokça izleyin.
Fıkra ve mizah kitapları okuyun.
Gülmenin kaslarınızı gevşettiğini ve pozitif bir elektrik oluşturduğunu unutmayın.
Rahat, gülen, pozitif insanların hem kalp ritimleri, hem de beyin dalgaları daha düzenlidir.
Sıkıntılı-gergin, karamsar insanların beyin ve kalp dalgaları da düzensiz ve hızlıdır. Kalp ve beyin çabuk yorulmakta ve yaşlanmaktadır ve kanser riski artmaktadır.
İnançlarınıza göre, sizi rahatlatan dini ritüel ve toplantılarınıza gidebilirsiniz. İnsan odaklı ve hiçbir maddi manevi beklentisi olmayan tasavvufî ekollerden yararlanabilirsiniz. Özellikle Mevlana felsefesini öneririm…
7- Aile Değerlerini Önemsemek ve İyi Bir Aile Ortamı Oluşturmak
– Sevgi-güven ve paylaşıma dayalı bir aile modeli; insan ömrünü uzatmaktadır.
– Tek eşli ve güvenli seks yaşamı mutluluk hormonlarımızı artırarak depresyondan koruyucu işlev görmektedir. Hastalıklara karşı vücut direncini artırmaktadır.
– İnsana verdiği güvenle, kişilikli ve sağlıklı davranışların oluşmasını sağlamaktadır.
– Boşanan, hiç evlenmemiş, aileden devamlı ayrı yaşayanlarda depresyon ve intihar daha çok görülmektedir.
8- İşinizi İyi Yapmak İşinizi Önemsemek
Eğer epey zamandır işinizden memnun değilseniz; parasına bakmadan zevkle yapacağınız, çalışacağınız işe geçin. Yalnız, depresyon içerisinde iken böyle düşünüyorsanız, tedavi olun ve hâlâ öyle düşünüyorsanız işinizi değiştirin.
Ekonomik nedenlerle devam etmek zorundaysanız “’işkencenizi” azaltmak için bakış açınızı değiştirin.
Bu gün bu işteyim, paraya ihtiyacım var, bunu bana sağladığı için işi iyi yapmalıyım şeklinde düşünün.
Planınızı yapın, hedef koyun. Bu sürede işinizi sevseniz de sevmeseniz de iyi-güzel, ciddi bir şekilde yapın. İşin önemsenmesi, aynı zamanda kendinizin önemsenmesidir.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” lafını unutmayalım. Her iş başvurusunda eski işinizle ilgili sorular sorulacaktır. Arkanızda güzel hatıralar ve başarılar bırakmalısınız. Bunlar size her zaman referans olacaktır.
9- Temel İnsanî Değerlere Sahip Olun Kişilikli, Nitelikli İnsan Olun
– Dürüst, güvenilir, yürekli insan olun.
– Özünüz ve sözünüz bir olsun.
-Kendiniz için istemediğiniz şeyleri başkası için de istemeyin.
– Duygu ve düşüncelerinizi yeri geldiğinde açığa vurun.
– İyi niyetli, sempatik, gülümseyen, yardım sever insan olun. Fakat sürekli “verici”olmayın yoksa “vazifeniz” olur.
– Her söylediğiniz doğru olsun. Fakat her doğruyu her zaman söylemek doğru değildir ilkesini unutmayın.
– Öfkenize hâkim olun, kendinize zaman tanıyın, ondan sonra harekete geçin. Öfkeliyken karar vermeyin. Mutluyken söz vermeyin.
– Aklınızla duygunuzu beraber kullanın.
– İyi bir sırdaş ve dost olun.
– Dostlarınızı ve arkadaşlarınızı, akrabalarınızı arayın hal hatır sorun.
– Sevdiklerinize küçük de olsa zaman zaman hediyeler alın.
– Zor günlerinde dostlarınızı yalnız bırakmayın.
– Öyle bir hayat yaşayın ki; arayan değil, aranılan bir insan olun.
– Elinizde olmayanları düşünüp mutsuz olacağınıza, elinizde olanlarla mutlu olmasını bilin.