Che’nin çantası – Cemil Koçak

İnternet ortamıyla birlikte ‘şehir efsaneleri’nin önünü almak neredeyse imkansız hale geldi. Tıpkı, geçenlerde odatv’den Sinan Meydan’ın, Che’nin yakalandığında sırt çantasından Nutuk çıktığını yazıvermesi gibi. Che’nin çantasında neler varmış, okuyalım, anlayalım.

SON zamanlarda ‘şehir efsanesi’ deyimi çok kullanılır oldu. Bu ifadeden maksat, gerçek olmayan, fakat herkesin ağzına yerleşmiş anlatılardır. Böylece anlatı, defalarca ve sık tekrar edilerek, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayılır ve inanç haline gelir. Hele günümüzde internet ortamı da buna eklenince, efsanelerin önünü almak artık neredeyse imkânsız. İşte uyduruk tarihçilik de benzer bir gelişme içinde. Hani neredeyse, ‘tarihçilik mi, uydur uydur söyle’ sloganı duyulur hale geldi bile.

Che, Atatürk ve Nutuk

Geçende odatv’den Sinan Meydan, Che’nin yakalandığında sırt çantasından Nutuk çıktığını büyük bir iftiharla kayıtlara geçirdi. Sene 1967. Yer Bolivya dağları. Kaynak… Ama durun, acele etmeyin, çünkü işin eğlenceli tarafı daha yeni başlıyor.

Meydan’ın yazdığına göre; Nâzım Hikmet, Che’nin gerilla yoldaşı ve Küba devriminin efsanevi isimlerinden halen hayatta bulunan Fidel Castro’ya 1961 yılında Havana ziyareti sırasında Atatürk’ü anlatmış ve bunun üzerine Fidel de, o sırada Havana’da bulunan genç Türk diplomatı Bilâl Şimşir’e Nutuk siparişi vermiş; üstelik bu isteğinin çok gizli tutulmasını rica ederek. Bu talepten Amerikalıların kesinlikle haberi olmasın demiş. (Bundan sonra “Operation Nutuk” olarak geçecektir; kod adı: ON). Meydan’ın haber kaynağı bizzat Şimşir’in anıları…

Eminim Amerikalıların ON operasyonundan hiç haberi olmamıştır; nitekim Amerikan belgelerinde izini bulamıyoruz! Zaten soğuk savaşın bu yakıcı döneminde NATO üyesi ve Amerika’nın en yakın müttefiki Türkiye’nin Havana Büyükelçiliği’nde görevli genç diplomatı, elbette Fidel’in bu ricasını hemen kabul edecek ve isteğini gizli tutacaktır! Fidel’in Nutuk operasyonu için seçtiği isim gerçekten de her bakımdan güven telkin etmektedir! Küba nükleer füzeleri krizinin başaktörlerinden Türkiye’yi hatırlamazsanız tabii. Hani Doğu Anadolu’dan sökülen Jüpiter füzelerinin sahibi olan Türkiye’den söz ediyorum. Yani Fidel, Şimşir’in nesine güvenerek, Amerika’dan habersiz iş çevirmeye kalkışmış, meraka değer! İnsan bu satırları okuyunca, Fidel yıllarca CIA’nın suikast girişimlerinden nasıl korunmuş anlayamıyor. Kimbilir, belki Nâzım, Fidel’e bir de nazarlık armağan etmişti de, Fidel’i ve Küba’yı nazarlık korumuştu. Tarihin bu önemli hediyesini bakalım kim bulup çıkaracak?

Fakat o da ne? Bilâl Şimşir meslek hayatında hiç Havana’da bulunmamış mı? Hatta konunun tartışıldığı televizyon programına da bağlanarak, Amerika’da bile bulunmadığını açıklamamış mı? Hay Allah. Üstelik Şimşir, bulunmadığı Küba anılarını da yazmamış mı? Hay bin kunduz! (Bu deyim, çizgi roman kahramanı Kaptan Swing’e ait olup, belki de burada copyright ihlali söz konusudur).

Tek tanığımızın mahkemedeki yeminli ifadesi her ne kadar Meydan’ı yalanlasa da; neyse efendim, burayı artık daha fazla karıştırmayın diyenlere kulak verelim ve ON’un bir sonraki aşamasına geçelim: Yine Şimşir’in yazılmamış anılarından Meydan’ın aktardığına göre, kendisi, Ankara’ya geldiğinde yabancı dilde Nutuk aramış, ama bulamamış. O tarihte de, bugün de İspanyolca Nutuk olmadığından, Fidel’e olsa olsa bir başka dilde, İngilizce ya da Fransızca ya da Almanca metin bulunmalıdır. Fidel’in yabancı dil bildiğini varsayıyoruz tabii. Fakat Şimşir Ankara’da yabancı dilde Nutuk bulamaz; uzun aramalardan sonra ancak Millî Kütüphane’de, fakat Fransızcasını bulabilir.

Fakat o da ne, Meydan aynı konudaki ikinci yazısında fikrini değiştiriyor ve bu kez İngilizce Nutuk’tan söz ediyor. Canım, ha Fransızca, ha İngilizce; kısaca gavurca işte; hepsi aynı! Sonra bir adım daha ileri gidiyor: Che’ye Nutuk’un İspanyolcasını okutuyor. Ne var ki, o tarihte kendisine özel bir tercüme yapılmış olmalı; çünkü günümüzde bile böyle bir çeviri hala sırasını beklemektedir. Yani Meydan, Che’ye olmayan bir İspanyolca Nutuk okutuyor! Soru hala ortada: Che ne okumuş olabilir? Ya Amerikan emperyalizmi ona CIA operasyonu ile Nutuk adı altında başkaca şeyler okutmuşsa. Düşünmesi bile insanın tüylerini diken diken ediyor. Acaba Bolivya’daki dramatik yenilginin ardında ON operasyonuna karşı CIA komplosu mu yatıyor? İşte araştırılacak yepyeni bir konu daha!

Bu arada ON sürüyor: Şimşir, Fidel’in bütün ısrarlarına rağmen işi gizli tutamıyor ve kitabı Türk Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla ona iletiyor. Dahası, Şimşir televizyon programında o sırada Ankara’da bulunduğunu ve dışişlerinden kitabın bulunmasını talep ettiklerini söylüyor. ON’un bu aşamasında ABD’nin kitaptan haberdar olup, metni tahrif etmiş olabileceği ihtimalini ise düşünmek bile istemiyorum. Fidel kitabı Che’ye verir; o andan itibaren Che de Marksizmin dar ufkundan kurtulur ve tabii Kemalist olur. Che’nin de Fransızcasının kuvvetli olduğu anlaşılıyor. Olmayan İspanyolca baskıyı okuma ihtimalini de tabii tamamen yok sayamayız! Fidel’in olsun, Che’nin olsun anadillerinden başka lisan bilmediklerini kim söyleyebilir?

Sırt Çantası Operasyonu

Meydan, bu derin operasyonun dramatik sonuçlarını da anlatıyor: Dağda yakalandığında Che’nin sırt çantasından Nutuk çıkmış. Onu okurmuş. Gerçi Che’nin Nutuk’ta ne aradığını ve bulduğunu anlamak da zordur: Metinde Amerikan emperyalizminden söz edilmez; gerilla savaşının temel ilkeleri de yoktur. Sosyalizm kelimesi de geçmez. Marksist bir dünya tahlili de görülmez. Acaba Che Nutuk’tan ne öğrenmiş olabilir? Belki de Türk gençleri gibi asil kana sahip olmadığını görüp biraz üzülmüştür. Belki de bu nedenle morali bozuldu ve o sırada yanlış karar verip yakalandı. Kimbilir belki bir gün son anlarında asil kana sahip bir Türk genci olduğunu Amerikalıların yüzüne tükürerek haykırdığı gerçeğini görgü tanıklarının ifadesiyle gün ışığına çıkaracak gençler de yetişecektir. Meydanlar onları beklemektedir. Sabırsızlıkla.

Fakat Meydan fikrini çabuk değiştiren bir yazar; bir sonraki yazısında Che’nin sırt çantasından Nutuk’un çıkmasının sadece bir ihtimal olduğunu belirterek, hepimizi hayal kırıklığına uğratıyor. Oysa kısa süreliğine de olsa Che’yi bizden biri olarak bağrımıza basmıştık bile.

Che neden Kemalist olmak zorunda?

68/78 kuşağının devrimcileri, tabii onlardan önceki eski tüfekler de enternasyonalistti. Günümüzde ulusalcılık, enternasyonalizmden nefret ettiğinden, millî sıfatına sarıldı ve nasyonalizme yöneldi. Kendisine “sol” etiketini taksa dahi, nasyonalizmi öne çıkardı. Diğer yandan, Che’nin olası etki gücünün de farkında. Hatta ülkemizde hayatını bürokraside geçirmiş eski bir genel müdürden dahi devrimci Che yaratma ütopyası geçenlerde yaşandı. Bunun için gerçekten de geniş ötesi bir hayal gücü gerekiyor. Nasyonalizm, ulusalcılık, sol değerlerin önüne geçtiğinde ya da onun yerini aldığında, sadece kendisine döner ve dünyaya sırtını çevirir.

Che gibi bir marksist asla önder modeli sayılmamalıdır. Ama niçin? Sadece yabancı olduğundan. Hatta bizzat o yabancı dahi

Atatürk’ten esinlenmiştir; böylece Che’nin dahi Kemalizme teslim olduğu bir dünyada, başkaca rol modellerine ihtiyaç kalmaz. Yani Kemalizm sosyalizme bile ilham kaynağı olmuştur. Atatürk’ü yüceltmenin yolu, bu mantık silsilesinde Che’den geçmektedir. Yani; o bile… Che posterleri yırtılıp atılmayabilir; ama yeni Che posterinde Che’nin tişörtünün üzerinde kalpaklı bir Mustafa Kemal yer almalıdır. Zaten Che’nin bütün özellikleri Atatürk’te bulunmaktadır, çok daha fazlası da vardır. Tam bu noktada ulusalcılığın Kemalizm ile solu harmanlama gayretini görüyoruz. Bu öyle bir karışımdır ki, hiçbir tutarlılık kaygısı hissetmez. Ulusalcılığın geldiği nokta işte bu: Uyduruk bir geçmiş ve bu temelde gerçeklerle bağını koparmış bugün.

Ernesto Che Guevara

Che, Ernesto Guevara’nın lakabıdır. Kendisi Arjantilidir, lakin katıldığı Küba devrimi dolayısıyla neredeyse Kübalı sayılır. Bu yakışıklı genç, 1960’ların başından itibaren sosyalist devrimin simgesi olacak; gerilla lideri olarak devrimci gençlerin, ama özellikle de genç kızların yatak odalarının değişmez poster kahramanı haline gelecektir. Onunla aşık atabilecek başka gerilla kahramanları da vardı; neredeyse aynı zaman diliminde aynı mücadeleyi vermekteydiler: Kuzey Vietnam’da gerilla savaşının önderi Ho Chi Minh (Ho amca) mesela. Ne var ki, Tanrının Che’ye bağışladığı yakışıklılık ondan esirgenmiş olduğundan, poster kahramanı olarak pek hatırlanmaz. Dahası Vietnam halk ordusunun komutanı Giap da anılardan silinirken, posterlerde de pek görülememiştir.

Che’nin sadece posterleri değil, fakat askerileştirilmiş politik savaş (focoluk), yani öncü ve küçük bir gerilla grubunun kırsalda başlattığı silahlı mücadelenin yoksul halkın, özellikle de köylülerin katılımıyla zafere ulaşması anlayışı, pek çok ülkedeki gençlik gruplarına aktarıldı. Küba devriminin tecrübesi, Latin Amerika dahil bir daha hiçbir yerde yinelenemedi. Bizzat Che, önce Kongo’da ve daha sonra yaşamına mal olacak Bolivya’da aynı mücadeleyi yinelemek istedi; ama başaramadı. Romantik ve kahramanca başkaldırısı, ardından trajik ölümü, onu devrimci bir aziz haline getirdi. O zamandan bu yana romantik bir isyankârlığın ve başkaldırışın idolüdür.

CHE, ülkemizde de devrimci gençliği derinden etkiledi. 60’larda ve 70’lerde arka arkaya iki devrimci gençlik kuşağı içinde pek çok militan, bu romantik ve destansı savaş rüyasının ardında yitirildi. Kent ve kır gerillası anlayışı, karmakarışık duygu ve düşüncelerin ardında tarihe gömüldü. Fakat maalesef beraberinde çok sayıda gencin hayatını da aldı götürdü. Bugünden geriye dönüp bakıldığında, neredeyse bütün eski devrimcilerin hayatında bir travma olarak kaldı. Duygularla gerçeklerin trajik karşılaşmaları, eski devrimcilerin beraber yaşamayı bizzat öğrenmek zorunda kaldıkları ayrı bir tecrübe olarak galiba hala sürüyor.

Okumalar

68’LİLERLE 78’lilerin hala hafızalarında olduğunu sandığım bazı kitaplardan söz etmenin zamanıdır: Fidel’le Che’nin gerilla hocası Alberto Bayo’nun zamanında Türkçeye de çevrilen Gerilla Nedir adlı kitabında, mükemmel bir gerilla grubunda bulunması gereken malzemeleri sıralarken hiç kitaplardan söz etmemesi dikkate değerdir. Demek ki, öğrencisi onu ciddiye almamış ve hayli kalın ve ağır Nutuk’u sırt çantasında taşımaya devam etmiş. Gerçi kitabın kalınlığı arkadan gelecek bir kurşunu belki engelleyebilirdi; ancak yine de tecrübeli bir gerillanın yanında bulundurması gereken malzemeler ortada iken, onları bırakıp da epey yer kaplayan Nutuk’u yanında dağda bayırda koşarken ve çatışırken taşıması göz yaşartıcıdır. Che’nin Savaş Anıları’nda olsun, Gerilla Günlüğü’nde olsun Nutuk’tan hiç söz etmemesi de doğrusu rencide edicidir. Che’nin kanının bulaştığı Nutuk eğer bir gün müzayedeye düşerse, ağırlığınca para da eder! Koleksiyonculara duyurulur.

Düzce Yerel Haber, 01.05.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et