PKK’nın müzakere sürecini terk ederek devrimci halk savaş ilanıyla beraber başlayan terörle mücadele dönemi, devam ediyor. PKK şehir, kır ve sınırlardaki müşterek saldırı planını siyasi kararlılık ve güvenlik kuvvetlerinin müşterek operasyonlarıyla harekete geçiremedi. Şehirlerde, Kuzey Irak’ta ve şimdi de kırsal alanlarda yoğunlaşan operasyonlarla PKK’nın kapasitesi ciddi zarar görüyor.
PKK üzerindeki baskıyı azaltarak kendisini yeniden üretecek eğitim ve toparlanma amacıyla zamana ihtiyaç duyduğundan, yeniden müzakerelerin başlamasını istiyor. Bunun için PKK bir yandan şiddeti arttırarak ve bilhassa sivil hedeflere saldırarak halkın, devletin ve siyasetin mücadele kararlılığı kırmak istiyor. Diğer yandan da 7 Haziran’dan sonra, koalisyon hükümetinin kurulamaması ve 1 Kasım seçim kararının alınmasını “darbe süreci” olduğunu iddia ederek propaganda yapıyorlar. PKK/ HDP hattı kimi zaman Erdoğan, Davutoğlu ve AK Parti’nin iktidarı sürdürebilmek için darbe yaptığını, kimi zaman da ordunun Erdoğan, Davutoğlu ve AK Parti’ye rağmen darbe yaptığı ve aslında iktidarın orduda olduğunu iddia ediyor. Zamana ve muhataba göre, bu iki iddia da dile getiriliyor. PKK/ HDP’nin Erdoğan, Davutoğlu ve AK Parti’ye yönelik iddiaları, PKK’nın Türkiye’ye karşı açtığı egemenlik savaşının bir örtüsüne dönüşmüş durumda.
TÜRKİYE’Yİ KİM YÖNETİYOR
PKK/ HDP hattının darbe iddiaları kendi şiddet ve hatalarını örtmek için bir propagandanın ötesine geçmiyor. Türkiye’nin geçmişinde darbelerin olmuş olması, Türkiye’de bugün siyasi rejimin demokratik, sivil ve meşru karakterini ortadan kaldıramaz. 3 Kasım 2002 sonrasında yaşanan değişim süreciyle Türkiye’de bürokratik vesayetin bel kemiği kırıldı. Türkiye’nin temel meselelerin ne olduğuna ve nasıl çözüleceğinin kararı artık demokratik, sivil ve meşru otorite veriyor. Nitekim bu kararın bir sonucu olarak Kürt meselesi de dâhil olmak üzere çok geniş bir alanda demokratik reformlar yapılabildi. Bunu takiben başlayan PKK’nın silah bırakması için başlatılan müzakere süreci de, demokratik bir şekilde seçilmiş sivil bir iktidar olan AK Parti’nin kararıyla başlamıştı.
PKK/ HDP hattı ve bir kısım sol uzun bir süre AK Parti ve Erdoğan’ın müzakereleri başlatma kararını hazmedemedi. Bunu derin devletin yeni bir oyunu olarak takdim etti. Buna göre, AK Parti ve Erdoğan bu kararı alamazdı ancak devletin kendilerine verdiği emri yerine getirebilirdi. Bu yüzden de uzun süre siyasetçilerden ziyade bürokratları, AK Parti yerine orduyu muhatap alacaklarını ilan ettiler. Hatta müzakereler yürürken de siyasetten çok bürokratları muhatap alır bir tavır sergilediler. Onlar karşılarında siyasetçi değil, askeri tercih ediyorlardı. Çünkü asıl gücün siyasetçide değil, askerde olduğunu düşünüyorlardı. Aslında bu değerlendirmenin ötesinde bir isteği de yansıtıyordu. Çünkü şiddeti ve PKK’nın varlık sebebini seçilmiş bir siyasi iktidara karşı değil, meşruluğunu halktan almayan askeri bürokrasiye karşı savunmak daha kolaydı. Türkiye’deki demokratik dönüşüm PKK’nın şiddet ve varlığını anlamsız hale getirdiği gibi, PKK/ HDP hattında silahlı kanadın da gücünü azaltacak bir süreci başlatabilirdi.
AMAÇ AK PARTİYİ DEVİRMEKMİŞ
PKK/ HDP hattı ve bir kısım solcu uzun bir süre bürokratik vesayetin yıkılarak demokratik bir iktidarın önünün açıldığı gerçeğini kabul edemedi. Bu yüzden de, AK Parti ve Erdoğan iktidarına arızi olarak bakmayı tercih etti. Büyük bir kısmı maalesef hala bu bakış açışıyla maluller… PKK/ HDP hattının AK Parti’ye karşı kendilerinin laik olduğunu vurgulamaları, zaman zaman ortaya çıkan garip Kemalizm övgüleri hep bu bakış açısının tezahürüydü. PKK / HDP hattı bir süre önce orduya hitaben kullandıkları bu argümanları, bugün siyasal İslam’ı ve AK Parti’yi bitirme kararı verdiklerinin düşündükleri Batılı güçleri AK Partiye karşı tahrik etmek için kullanıyor… Hatta PKK/ HDP hattının AK Parti’yi IŞİD’ci diye yaftaladığı da görülüyor. Cemil Bayık, Duran Kalkan, Nurettin Demirtaş ve Selahattin Demirtaş’ın son açıklamalarına bakıldığında hala PKK/ HDP hattının legal ve illegal güçlerle ittifak kurarak Batılı ülkelerin, Rusya ve İran’ın desteğiyle AK Parti’yi ve Erdoğan’ı yıkabileceğini, devirebileceğini düşündükleri anlaşılıyor.