Kürt Sorunu’nda kötü şeyler olacağına dair uğursuz kehanetten söz eden haberi sonuna kadar izleyemedim. Elim kumandaya gitti. Öteki kanalda bir müzik programı vardı ve Kemani Tatyos Efendi’nin olağanüstü güzel bir bestesi icra ediliyordu: “Gamzedeyim deva bulmam”.
Bu şarkı bana bir kez daha kaybettiklerimizi hatırlattı. Tatyos Efendi gibi, en sevdiğim şarkılardan bir diğerinin “kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime”nin bestecisi Serkis Efendi de yoktu, o mısraları besteleyecek maharette başka pek çok sanatçı da…
Önceki kuşaklar basiretli davranamadıkları için, geçen yüzyılın başındaki acıların yaşanmasına engel olamadıkları için, Ermeni Sorunu’nu çözemedikleri için, olağanüstü bir ahlaki, insani ve kültürel yoksullaşma yaşandı bu topraklarda.
Bugün bizim kuşak da Kürt Sorunu’yla sınanıyor.
Türküyle, Kürdüyle, önümüzde de iki yol var: Ya geçen yüzyılın başındaki gibi kötülüğe teslim olup, hep beraber kaybedeceğiz, ya da öncekilerin hatalarından ders alıp bu kez adalet, hukuk ve barış temelinde bir çözüm iradesini egemen kılmayı başaracağız.
Hakkını teslim edelim, Kürt Sorunu’nda ilk kez AK Parti Hükümeti, bu çemberi kırmak için ciddi adımlar attı. Bu sorunu ortaya çıkaran ve son seksen yılı inkar, tedip, tenkil, asimilasyon ve katliamlarla anılan bir tarihe dönüştüren devlet politikasının yanlış olduğunu kabul ederek kolları sıvadı.
Toplum da onu destekledi. CHP ve MHP tarafından neredeyse tamamen “Kürt Açılımı”na endekslenen 12 Eylül Referandumu, toplumun bu pakete verdiği devasa destekle, aynı zamanda açılım karşıtı zihniyetin de itibar görmediğini, toplumun çözümden yana olduğunu gösterdi.
Ama çözümün ilk kez ulaşılabilir bir hedefi ifade ettiği bugünlerde kötülük de boş durmuyor. Ayrıcalıklarını, iktidar hırslarını veya patolojik nefretlerini, gencecik çocukların hayatının önüne koyan odaklar, çözülmesini önlemeye çalışıyor. Siyasette, bürokraside, yargıda, medyada ilk bakışta kolay fark edilmeyen şiddetli bir mücadele yaşanıyor. Birileri ateşe benzin dökmeye çalışıyor, birileri su. Birileri Kastamonu Suikastı örneğindeki gibi cinayeti bile göze almış durumda, birleri onun istihbaratını elde edip toplumu uyarmanın ve cinayeti önlemenin çabası içinde.
Çetin bir yol bu. Hükümetin sağlam durması, çatışmasızlık durumunu muhafaza etmesi, sorunu ağırlaştıran askeri operasyonların durdurulması için irade ortaya koyması gerek. Ama son zamanlarda AK Parti’nin dili de, BDP’nin dili de çözüme hizmet etmiyor.
Medyaya gelince, her ne pahasına olursa olsun hükümete sabotaj için çalışanlar da, onun her icraatını mantığa büründürmeye çalışanlar aynı ateşe odun taşıyor. Hangi sebeple olursa olsun, iktidarı uyarmaya ilişkin ahlaki ödevi erteleyenler, bu topluma en büyük kötülüğü yapıyorlar.
Geçen yüzyılın faturası önümüzde. Bu kez, hata yapmamak, hakikate ulaşma kaygısını hiçbir hesaba kurban etmeden çözüm üzerinde kafa yormak zorundayız. Bir kez daha nedamet şarkıları söylememek için.
Star, 10.05.2011