Ali Bayramoğlu – Kürtler Özerk Olursa…

Haziran ayının son günleriydi. Başbakan Erdoğan grup konuşmasında şunları söylüyordu:

“Sorunların çözümüne ilişkin olarak biz en önemli, en hayati adımı attık. İnkâr politikalarına son verdik…”

Söz büyük ve önemliydi: “İnkâr politikalarına son verdik”…

Bir anlamda doğruydu bu. Son 10 yılda sadece siyasi iktidar için değil, Genelkurmay ve MGK başta olmak üzere güvenlik kurumları ve Dışişleri’yle tüm devlet açısından da Kürt meselesine bakışta tavır, tanım ve politikalar değişmişti.

İnkâr, yerini ikrara bırakmıştı…

Bugün devlet ekonomik, sosyal, politik, kimlik, etnik yönleriyle Kürt sorunu gerçeğini teslim ediyor.

AK Parti’nin demokratik açılım girişimi bu gelinen noktanın sonucuydu.

O zaman konuşmayı bu noktadan ileriye bakarak sürdürmek lazım.

İlk koşul görmektir.

Neyi?

Bizce şunu:

Kürt sorunu her şeyden önce bir etnik sorundur, bir topluluk sorunudur. Kürtlerin, en azından bu meseleyi dert eden Kürt kökenli çoğunluğun bu çerçevede ortak bazı talepleri bulunmaktadır.

İlk bakışta bunlar kimlik talepleri olarak karşımıza çıkarlar. Ancak

Kürt meselesi sadece kimlikle, kültürel haklarla tanımlanabilecek bir mesele değildir.

Aynı zamanda siyasi bir meseledir. Kürtlerin belli ölçüde kendilerini yönetmek arzularını yansıtan bir mesele…

Ne demek kendi kendini yönetmek?

Şüphe yok ki bunun formu yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden bağımsız devlet olmaya kadar giden geniş bir yelpazeyi içeriyor. Bir uçta ayrılıkçılık diğer tarafta ise demokratik bir düzende demokrasi ve siyaset aracılığıyla birlikte yaşama formülü bulunuyor.

Bu formülü siyaset ve zaman belirleyecek…

Bu açıdan bakıldığında bugün tartışılan, git gide önem kazanacağına hiç şüphe olmayan demokratik özerklik meselesi bu çerçevede hem siyaset hem çözüm için bir durak olabilir.

Nasıl?

Bu durak, altını çizelim “çatışma dışı, doğru ve bütünleştirici olarak” kullanıldığı takdirde, şu “üçlü gereksinimi” karşılayabilir niteliktedir.

1. PKK’nın silahı bırakıp siyasallaşmasını öngörecek, hatta zorunlu kılacak bir şekilde Kürtlerin siyaset yapabilecekleri, tüm taleplerini dile getirebilecekleri tam özgürlük koşullarının hazırlanması…

2. Bu çerçevede TMK’nın değiştirilmesi, köy ve kasaba adları meselesinin halledilmesi, KCK gibi operasyonlara son verilmesi ve bir tür genel af yolunun açılması…

3. Bunlar yapıldıktan sonra Kürt sorununun nihai olarak nasıl çözüleceği meselesinin siyaset ve demokrasiye emanet edilmesi… Bu aşamada Kürt politikasının çoğulculaşmasını asıl hedef haline getirmek…

Özerklik gibi Kürtlerin kendilerini yönetme imkânları bu koşullarda, siyaset ve demokrasi üzerinden bir mutabakatla devreye girerse, Kürt sorunu için önemli ölçüde hal yolu açılır:

Silahlı örgüt tasfiye olur, Kürtler çoğulculaşır ve kendi iç siyasetlerinde demokrasinin erdemleriyle tanışır.

Aksi durumlar, (yani özerkliğin ters kullanımı) çatışma statükosunun devamından başka anlam taşımaz…

Siyasi iktidarın Kürtleri ve gerçek taleplerini dikkate almadan devreye sokacağı demokratik açılım veya BDP-PKK çizgisinin “demokratik özerklik” politikası çatışmada yeni bir aşama olmaktan başka bir şey ifade etmez…

Mesele sorun üzerindeki devlet-PKK tekelinin kırılmasıdır.

Bu tekel altındaki demokratik özerklik tartışmasıyla, siyaset ve demokrasi üzerinden yürüyecek özerklik tartışması arasında büyük farklar vardır.

09.12.2010

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et