YSK AK Parti’nin İBB Başkanlığı seçimlerine ilişkin olağanüstü itirazını görüşmeye devam ediyor. Nihaî kararını vermeye doğru ilerlerken ara kararlar da alıyor. İlk ara kararı KHK ile görevden uzaklaştıranların kamusal haklardan mahrum oldukları ve bu nedenle oy kullanmayacakları iddiasına ilişkindi. YSK bu iddiayı reddetti. Bence bu doğru bir karar. Görevden almalarla ilgili kararnameler her ne kadar kanun hükmünde kararlar olarak adlandırılıyorsa da özü itibariyle idarî. İdarî kararı bir kişiyi istihdam edip etmeme konusunda almak mümkün ama vatandaşlık haklarından mahrum etme konusunda almak imkânsız ve yanlış. Bu tür kararlar, olacaksa, yargıdan çıkmalı. KHK ile uzaklaştırılıp ayrıca yargı tarafından kanunî haklarından mahrum edilenler varsa, tamam, bunlar oy kullanmasınlar. Ama durumu böyle olmayanlara oy kullandırmamak siyasî haklarının ihlâli anlamına gelir ve hukukun hâkimiyetine aykırıdır. YSK bu yolu açmamakla doğru olanı yaptı.
YSK bir diğer ara kararında İstanbul’da kısıtlı oldukları hâlde oy kullandığı ve gerekli niteliklere sahip olmadıkları hâlde sandık başkanı yapıldığı söylenen kimselerle ilgili iddiaların ilçe seçim kurulları tarafından araştırılmasını istedi. Sanırım kararını oralardan gelen bilgilere dayandıracak. Bence bu karar yanlış.
Önce şu noktanın altını çizelim. Her seçimin maksimum ölçüde temiz olması istenir. Seçimde hiç hile ve hata olmaması arzuya şayandır. Ayrıca, tek bir vatandaşın oyu bile zayi olmalıdır. Oyları geçersiz saymak için değil geçerli saymak için çaba sarf edilmelidir. Oy verme hakkı olmayanlar oy vermemelidir. Partilerin aldığı oylar firesiz sayılmalı, partisine kaydedilmeli, yok sayılmamalı veya başka bir partinin hanesine yazılmamalıdır. Hiçbir oy heba edilmemelidir. Sahte ve mükerrer seçmen olmamalıdır. Bunlar temiz seçimin gerekleridir ve bu gereklerin yerine getirilmesi için başta YSK olmak üzere tüm il ve ilçe seçim kurulları ile sandık başkanları canla başla çalışmalıdır. Bu kadarı da yetmez. Daha doğrusu seçimin temiz olmasını tek başına sağlayamaz. Aynı zamanda yarışmacıların (partilerin) gözlemcileri ve temsilcileri hiçbir kısıtlama olmadan gözetleme ve denetleme işini yerine getirebilmelidir.
Ancak, yukarda sayılan şeylerin yapılmasının bir takvimi vardır. Tüm sayılanlar seçim öncesinde, seçim anında, oyların sayılması ve kaydedilmesi sırasında tamamlanmalıdır. Aksi takdirde, sehven yapılan hataların ve bilinçli sahnelenen hilelerin önlenmesi imkânsız olkur. Başka bir deyişle temiz seçim, seçim öncesiyle, o kullanma saatleriyle ve oy sayımı ve kaydı için harcanan mesaiyle bağlantılı ve bağlıdır. Sonuçlar alındıktan, seçimin üzerinden uzun zaman geçtikten sonra temiz seçimin gereklerine uyuldu mu tartışmasına ve araştırmasına girişmek fayda da sağlamaz, kamu vicdanını tatmin edecek sonuçlar da vermez.
Seçmen listeleri seçimden önce ilân edildi. Her seçmen ve parti bu listeleri takip etme ve denetleme imkânına sahipti. Sandık kurulları da seçimden önce oluşturuldu. Partiler görevli listeleri üzerinde de çalışabilirdi. O perde seçimden önce kapandı. Geriye kalan tek şey oyların usulüne uygun ve güvenilir biçimde sayılması ve kayıt altına alınmasıydı. O süreç de bitti ve sonuç alındı. Durum buyken seçim öncesi kapanmış defterleri tekrar açmak, seçimin temizliğine ve seçim hukukunun güvenilirliğine hizmet etmez. Bir eksiklik var ise bunların geleceğe yönelik olarak giderilmesi icap eder.
Hiçbir seçim sonsuza kadar süremez. Her seçimin bir yerde bitmesi gerekir. Sonuçlardan memnun olmayanların da heveslerini gelecek seçime saklaması. Seçim sonrası itirazlar keyfilik derecesinde kolaylaştırılır ve seçimler kolayca iptal edilebilir hâle getirilirse insanlar seçimlere olan güvenlerini ve oy kullanma isteklerini kaybeder. Bu, demokrasiye çok zarar verir. Hep söylediğim gibi, uzun vadede seçimin temiz olması kimin kazandığından çok daha önemlidir. Seçimi şu veya bu adayın kazanması sekteryen bir kazanç iken temiz seçim yapmayı mümkün kılan kuralların ve kurumların korunması kamusal bir yarardır. Bu durumda, kamusal yararın sekteryen yararlara öncelenmesi gerektiği gayet açık, reddedilmesi imkânsız bir doğrudur.
YSK’nın ilk ve en önemli görevi seçimin temizliğini, güvenilirliğini korumak ve seçim hukukunu olabildiğince hatasız işletmektir.
Yeniyüzyıl, 27 Nisan 2019