İnsanlığın başlangıcından günümüze insan hayatının her alanına nüfuz eden en temel olgunun din olduğunu söyleyebiliriz.
Dinin, hayatın tamamı olduğunu söylemek belki mümkün değildir, ama dinin, insana dair her şeyle ilgili ve ilişkili olduğunu kolaylıkla söylemek mümkündür. İnsan, hayatını din karşıtı şeklinde konumlandırabilir, ama dinden arınmış bir insani yaşam ise sadece bir mittir. Dinin insan hayatında köklü ve derin bir şekilde var olmasından din karşıtları, mutlu olmamışlardır. Özellikle modern dönemde, dinden arınmış bir hayatın artık mümkün olduğuna dair inanca birçok kimse iman etmişti. Pozitivizm, dinin tamamen ortadan kalktığı yeni bir hayatı vaat ediyordu. Pozitivizmin etkisinde kalanlar, bilimin gelişmesiyle insanın artık dine ihtiyaç duymaz hale geleceğini ve bilimin dinin yerine ikame olacağını varsayıyordu. Pozitivizmin ve bilimciliğin dinden arınmış hayat vaadinin bir illüzyondan başka bir şey olmadığı günümüzde ortaya çıkmış bulunmaktadır.
İNSANIN DOĞASINA AÇILAN SAVAŞ
İçinde kurumları, kutsal kitapları, teolojileri, din adamlarını, tarihi, mitolojiyi, metafiziği ve daha birçok şeyi barındıran din eleştirilebilir, sorgulanabilir ve ona karşı olumsuz tavır takınılabilir. Ancak din dediğimiz olguya eleştirel tavır takınmakla insan hayatını dinden arındırmak arasında fark vardır. Dindarlığın insan doğasından kaynaklanan doğal bir kategori olduğunu anlamayan pozitivist, materyalist ve bilim perest anlayışlar, dinden çok dindarlığa savaş açmaktadırlar. Dindarlığın dinden ayrı olduğunu fark edemeyen bu anlayışlar, dindarlığa savaş açmanın insan doğasına savaş açmak olduğunun farkında değildirler.
Dindarlıktan arınmış bir insan hayatı düşüncesinin yanılgıdan başka bir şey olmadığı ortaya çıkmasına rağmen, insan hayatını dinden arındırmak isteyen düşünce ve yaklaşımlar ortadan kalkmış değildir. En son olarak masonlar, Avrupa’da dinin ortadan kalkmamasından şikâyet etmekte, Avrupa Birliği’nde dinin nüfuzunun artmasından duydukları rahatsızlığı dile getirmekte ve dine karşı AB nezdinde lobi faaliyetlerinde bulunacaklarını ifade etmektedirler.
Masonluk hakkında şimdiye kadar çok şey yazıldı. Masonluğun, kökleri tarihin derinliklerinde saklı olan ve bugün dünyaya hükmeden derin iktidar olduğu sürekli olarak söylenmektedir. Hakkında birçok spekülasyon ve teorinin üretildiği masonluğun, niçin dinden rahatsızlık duyduğu üzerinde önemle durulmalıdır. Masonluğun ne olduğu konusunda görüşler farklıdır. Masonluğun gizli bir teşkilat olması, bu örgüt ya da kült hakkında net ve sağlıklı görüşler ortaya koymamıza engel olmaktadır. Ancak masonlar, dinî, ırkî ve kültürel her türlü farklılıktan arınmış bir dünya tasavvur ettiklerini yani insanî kardeşliği esas alan derin bir hümanizmi esas aldıklarını söylemektedirler. Hümanizme dayandığını söyleyen masonik düşünce, insanı farklılıklarıyla beraber değil, farklılıklarını ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Başka bir ifade ile insanı özgün yapan unsurları ortadan kaldırmak, masonluğun temel esasıdır. İnsan hayatına özgünlük katan, insanın kendisini farklılaştırarak geliştirmesini sağlayan temel olguların başında din gelmektedir. İnsan özgünlüğünün ortadan kaldırılması için masonluğa göre, dinin ortadan kaldırılması, insanın dinden özgürleştirilmesi gerekmektedir.
TEHLİKELİ BİR KÖLELİK YOLU…
Masonluk, tehlikeli bir insan mühendisliği projesidir. İnsana ait ne varsa onu ortadan kaldırıp yeryüzünde masonik düşüncenin egemen olduğu bir ütopik dünya gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Masonluğun dünya tasarımında özel olana yer yoktur. İnsana özellik kazandıran bütün unsurlar yani aile, din ve mülkiyet tamamen ortadan kaldırılmak istenmektedir. Masonik dünya tasarımında özel mülkiyete, dine ve aileye yer yoktur. Mason düşüncesi, bireye özel olanı ortadan kaldırmakta, onun yerine kolektivist homojen bir insanlık tasavvurunu ikame etmeye çalışmaktadır.
İnsanın özgün ve farklı olma hakkını inkar eden masonluğun, insan temel hak ve özgürlükleriyle bağdaşmayan otoriter ve totaliter bir düşünce olması şaşırtıcı değildir. Masonluk, bütün bireysel özgürlüklere karşı olan masonluk, en çok din ve vicdan özgürlüğünden nefret etmektedir. Masonlar, din özgürlüğüne ve çoğulculuğa dayalı bir laiklik anlayışını reddetmektedirler. Onlar için, laiklik, din özgürlüğü ve çoğulculuk değildir. Masonik anlayışa göre laiklik, insan hayatının dinden arındırılmasını ve her türlü dinî farklılığın ortadan kaldırılarak insan hayatının homojenleştirilmesini hedefleyen totaliter bir ideoloji ve toplum projesidir. Daha da önemlisi din özgürlüğü ve çoğulculuğu, laikliği var eden değil, sahici değerler olarak değil, onu yok eden tehlikeler olarak düşünmektedirler. Zaten Masonluğun Büyük Doğu Locası’nın eski Büyük Üstadı da Angolo Saxon dünyadaki din özgürlüğü ve çoğulculuk anlayışının militan laisizmi zayıflatmasından şikâyet etmektedir.
Özünde materyalizme ve pozitivizme dayanan masonluk, insan hayatını zenginleştirmeyi sağlayan din başta olmak üzere her türlü insanî özelliği ortadan kaldırmayı hedefleyen sığ ve tehlikeli bir anlayış biçimidir. Masonluğun kullandığı sahte hümanizm söylemi, din özgürlüğü başta olmak üzere bütün bireysel özgürlüklerimizi ortadan kaldırmayı meşrulaştırmaktadır. Kısacası masonluk, tehlikeli bir kölelik yolundan başka bir şey değildir.
Zaman, 23.02.2010