Türkiye siyasetinin tek ayaklı ve topal olmasının suçlusu maalesef sizsiniz, ey kendini çok çağdaş, demokrat ve laik gören Sol-Kemalist-Marksist çevreler. Hiç suçu başka yerlerde aramayın.
Vakti zamanında AK Parti ve muhafazakârları bu denli ötekileştirip kendinize yabancılaştırmasaydınız bugün şikayet ettiğiniz pek çok konuda o makarnacı diye suçladığınız halk, emin olun sizin yanınızda olurdu.
Ama dedim ya, siz o denli kibrinize boğulup, kendi yaşam tarzı ve düşüncelerinizi vazgeçilmez doğrular olarak görüp, halka giydirme telaşına düştünüz ki içinizde sizleri uyaranları, itidale çağıranları bile düşman bellediniz ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel oldunuz.
Ve hâlâ da akıllanmadığınızı, bulduğunuz her fırsatta “Yetmez ama evet”çilere kustuğunuz nefretle de gösteriyorsunuz.
Halkı, halkçılık yaparak küçümsediniz. İçinizde öyle pespayeleri vardı ki viski içmek yerine rakı içmeyi halkçılık sandı. Toplumun dini hassaasiyetlerini her fırsatta küçümsediniz, önemsemediniz. O küçümsediğiniz ve önemsemediğiniz değerlerin yerine bir başka din ‘çağdaşlık(?)’ dini ihdas etmeye çalıştınız.
Ve siz sadece Fakir Baykurt’un hikayelerinde halkı sevdiniz.
AK Parti’nin, AB sürecini arkasına aldığı ve demokratikleşme adımlarını hızla attığı günlerde, atılan adımları hep “gizli ajandaları var” diyerek değersizleştirdiniz. Açılım süreçlerini en önce siz baltaladınız. Halbuki sizler bu adımlara, AK Parti’den daha fazla sahip çıkabilseydiniz ve AK Parti’yi bu adımlarında cesaretlendirseydiniz belki de bugün şikayet ettiğiniz pek çok şey gerçekleşmeyecek ve sizden ürken ve çekinen milyonlar AK Parti’ye bunca yanlışa rağmen bu denli sarılıp, destek vermeyecekti. Ve sizin ikazlarınıza bile gerek kalmadan halk gerekli uyarıları sandıkta bugüne kadar yapmış olacaktı. Ama siz hep rövanş peşinde koştunuz. AK Parti ve temsil ettiğini düşündüğünüz her şeye karşı çıktınız. Bu karşı çıkışlarınızda o denli banalleştiniz ki bu gün söylediğiniz doğrular bile artık halkta yankı bulmaz oldu. Dahası muhafazakar muhaliflerin bile susturulmasına vesile oldunuz.
***
İnsanlar sizin gerçekte bir alternatif olduğunuza inanmıyor, öyle ki normal demokrasilerde marjinal olması gereken partilerin oyları bile sizin oylarınızdan fazla. Milliyetçilikle maruf partilerin oyları bu ülke de yüzde 30’un üzerinde gezebiliyorsa sizin oturup kırk kere düşünmeniz gerek, neden böyle diye!..
Ama maalesef çoğunuzda bu gerçeği ne görecek göz ne de izan var. İçinizde bu açmazı görenlerin gözlerini de zaten önce kendiniz oyuyorsunuz.
Ekşi sözlük vb. mecralarda sökün eden okumuş yazmış tayfanızda demokrasi adı altında, doğru eleştirilerini dahi faşizanca ifadelerle sağa-sola boca ederken halkın aydınlanacağını sanıyor.
Üzülmeyin bu konuda yalnız değilsiniz. Siz ne denli başarılı iseniz düşmanlıkta, Ak troller ve benzerleri de o denli başarılılar bu işte. Körler, sağırlar birbirini ağırlıyor.
Birbirinizi adil birer rakip olarak değil birer hasım olarak görüyor ve maalesef düşmanlık güdüyorsunuz. Herkes kazanılmış (?) mevkilerine sımsıkı sarılmış durumda.
Ve dahası her tarafımız fobilerle dolu. Yeni Zelanda’daki hain teröriste kızıyor ve dünyada yükselen İslamofobi-İslam düşmanlığından dem vuruyoruz ama evimizin içine bakmak hiç aklımıza gelmiyor. Ülkemizde insanlarımızın o kadar çok fobisi var ki, insan bu ülkenin bu kadar fobi ile nasıl ayakta durabildiğine hayret ediyor bazen.
Emin olun, ülkemizdeki İslamofobi sahibi insanların oranı Batı ülkelerinden daha az değil. İslamofobi sahiplerimizin yanında bir o kadar da Alevifobicilerimiz, Kürtfobicilerimiz, Laikfobicilerimiz, Azınlıkfobicilerimiz… fobicilerimiz var bu topraklarda ve tüm bu fobileri besleyen bir de siyasal dil. Böyle bir siyasal dil olmasa hemen her seçim beka tartışmaları arasında cereyan eder miydi?
Siyasi liderler birbirlerine bodoslama giderken adayların mutedilliği belki de bu yüzden kimseyi etkilemiyor. Ne İmamoğlu’nun okuduğu Yasin ne de Yıldırım’ın adındaki Ali ötekilere samimi geliyor.
Karar, 20 Mart 2019