Balyoz davasının anlamı ve önemi

Balyoz darbe teşebbüsüyle ilgili iddianamenin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesi ve ardından 102 muvazzaf ve emekli subayla ilgili tutuklama kararı verilmesi Türkiye’nin darbeler tarihi ve darbecilikle hesaplaşma sürecinde bir dönüm noktasıdır.

Darbeler cenneti Türkiye’de ilk defa darbe teşebbüsü iddiaları ve muhtemel failler yargı önüne çıkarılmaktadır. Bunun tarihî bir gelişme olduğu ve her bakımdan büyük önem taşıdığı açıktır. İleride, Türkiye demokrasisinin tarihi yazılırken, bu olayın bir milat, bir dönüm noktası olarak anılması kuvvetle muhtemeldir.

Üst rütbelere ulaşmış olanların da aralarında bulunduğu onlarca subayın (TSK’daki generallerin yüzde onunun) böyle bir davayla yüzleşmesi ve tutuklanması şüphe yok ki gerek kendileri gerekse aileleri açısından bir dramdır. Şahsî ve ailevî tepkiler ve acılar anlaşılabilir ve sempatiyle karşılanabilir. Elbette bu insanlar suçlu oldukları ispatlanana kadar hukukî olarak masumdur. Peşinen suçlu ilan edilmemelidir. Herkes gibi adil bir şekilde yargılanmaya hakları vardır. Şimdi savcılık iddialarını ispatlamaya yeterli delilleri mahkemeye sunmaya çalışacaktır. Umulur ki bu insanların en azından bir kısmının suçlu olduğu ispatlanamaz ve hürriyetleri iade edilir. Bunun için bir süre beklememiz gerekecek.

Balyoz hukukî soruşturması, iddianamenin kabulüne ve davanın ilk duruşması için gün verilmesine kadar gelgitli bir süreç oldu. Tutuklama ve salıvermeler birbirini izledi. Bu gelgitlerin kısa süre içinde ve peş peşe olması ister istemez kafaları karıştırdı. Darbe sever medya buna dayanarak ve duygularla da oynayarak olayın ve davanın özünü ve önemini gözden kaçırmaya çalışıyor. Toplu tutuklama kararının şoke ediciliğini, bunu yapmanın başlıca anahtarı olarak kullanıyor. Ancak bu medyanın dezenformasyon oyunları ayıklandığında ve sanık yakınlarının hissi tepkileri bir yana bırakıldığında, tutuklamalarla ilgili olarak ortaya çıkan tablo gayet net: Tuhaf ve şaibeli olan, tutuklama kararlarından ziyade salıverme kararları. Tutuklama kararları genelde (savcılar tarafından değil) mahkemelerin üç kişilik heyetleri tarafından (oybirliğiyle veya bire iki çoğunlukla) alınırken, salıverme kararları HSYK’nın Ergenekon yargılama sürecine dahil etmek için özel gayret sarf ettiği iki hakimin nöbet günlerinde ve tek başına bu hakimler tarafından alınmaktadır. Şüphe yok ki tutuklama, sık sık ve kolayca başvurulması gereken bir yol değildir. Ancak Balyoz iddianamesi çok ciddidir ve isnat edilen suçlara bulaştığına dair delil olan kişilerin bir dakika bile dışarıda kalmaması gerekir. Bu özellikle muvazzaf subaylar için böyledir.

Bürokratik vesayetin payandası medya organlarının klasik dezenformasyon taktikleri bu sefer fazla işe yaramamaktadır. Bunun ana sebebi, (medyanın son on yılda çoğullaşmasına ilaveten) mızrağın çuvala sığmayacak kadar büyük olmasıdır. Nitekim, gazetelere ve internet sitelerine akan bilgi ve belgeler Balyoz darbe teşebbüsünün gerçekliğiyle ilgili kanaatleri kuvvetlendirici mahiyettedir. Mahkemelerin elindeki deliller medyaya yansıyandan daha çok ve daha kuvvetli olmalıdır. Aksi takdirde, hakimler, on yıllardır bir dokunulmazlık zırhı arkasında kendilerine memnu alanlarda serbestçe at koşturan üst rütbeli emekli ve (özellikle) muvazzaf subaylara yönelik tutuklama kararları çıkarmaya kolay kolay cesaret edemezlerdi. Yargılama süreci aksamadan devam ederse, tabloyu netleştiren, dezenformasyon oyunları değil, sağlam deliller olacaktır.

Medyanın (tiraj olarak) ağırlıklı bölümü sistematik ve bilinçli bir dezenformasyon çalışması yürütmektedir. Bunun bir ayağı gerçekleri gizlemek, haberlerin üstünü örtmektir. Sözünü ettiğim medya bunu soruşturmanın gizliliği, temel insanî değerlere saygı, özel hayatın kutsallığı gibi değerlere atıfla gerçekleştirmektedir. Bu değerlerin önemi ve anlamı her sağlıklı kafanın teslim edeceği bir gerçektir; ancak, malum medya bu değerleri ağzına en son alabilecek kesimdir. Hatta hiç almaması gereklidir. Zira bu medyanın sicili yalan ve çarpıtmalarla, tahrik ve linç kampanyalarıyla, gizli soruşturma bilgilerinin ortalığa saçılmasıyla doludur. İzinsiz telefon dinlemelerini en çok kullanan, meslekî rakiplerini ve siyasî hasımlarını özel hayatlara ait bilgilerle tasfiye etmeye veya zora düşürmeye çalışmaktan çekinmeyen, elindeki yayın organlarını yıkıcı-yok edici bir silah gibi kullanan bu medyadır. Bu yüzden, darbe sever medyanın örtme ve gizleme çabaları amacına ulaşamamakta, toplumda merakı ve diğer medya organlarının gerçeklerin peşine daha büyük bir hırsla düşme arzusunu tahrik ve teşvik etmektedir.

Darbeci medyanın dezenformasyon çabalarının ikinci ayağı, suçlu olduğu iddia edilen ve âdil şekilde yargılanması gerekenleri ilgisiz alanlardaki olayları kullanma ve duygulara hitap etme yoluyla masum ilan etmektir. Medyanın görevi kimin suçlu kimin masum olduğunu belirlemek değildir. Bu, yargının işidir. Medyanın işiyse dürüst habercilik yapmak, serbest yorumların topluma duyurulmasına aracılık etmektir. Tutuklamasına karar verilenlerin dağlarda teröristlerle çarpıştığı, Kardak kayalıklarına çıkarma yapmaya giderken TSK’nın botuna kendi cebinden para harcayarak benzin aldığı doğru olabilir; ama bu, onların suç isnat edilmekten ve yargılanmaktan masun olduğunu göstermez. Rusya adına ABD’de casusluk yapan Anna Chapman tutuklandığında komşuları onun casus olduklarına inanamamıştı. Bir komşusu “Ama en güzel ortancalar onundu” dedi. Çok geçmeden bu kadın casus takas edildi ve Putin tarafından ödüllendirildi. Güzel olmak ve iyi ortanca (bitkisi) yetiştirmek nasıl casus olmayı engellemiyorsa, terörle mücadelede görev almak veya cebinden çıkarma botuna benzin almak da darbe teşebbüsüne karışmayı engellemez ve suç olmaktan çıkartmaz.

Balyoz davası Türkiye’nin, on yıllardır, ilk defa, darbeci zihniyetle yargı önünde hesaplaşmasının yolunu açmıştır. Bu yüzden, şu veya bu partinin değil, demokrasinin bir meselesidir. Yapılması gereken, süratli ve âdil bir yargılamayla gerçeğin ortaya çıkartılması ve varsa suçluların cezalandırılmasıdır. Bu davada gösterilecek tavır, gelecek yıllardaki demokratlık testlerinin başlıca kriterlerinden biri olacaktır.

Zaman, 30.07.2010

 

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et