Bir tarafta seçim atmosferi diğer tarafta Ramazan.
İnsan böyle mübarek bir ayda olunca doğal olarak siyasal havanın da bu minvalde olmasını bekliyor. Ancak, biz bu mirası yiyip bitireli epey olmuş gibi… Siyasetin zehirlediği bireyler olarak her köşe başında, pardon klavye başında silahşor kesilmiş durumdayız.
Kanaat önderi dediğimiz isimler de bu işin üstüne tuz biber ekince seyreyleyin cümbüşü. Daha önce de yazmıştım sosyal mecralar üzerinden siyasal bilinç elde edilmez, insanların fikirleri –daha doğrusu zanları- kolay kolay değiştirilemez.‘Zan’ bilenler bilir çoğu kez gerçek veriye dayanmayan şüpheli bir biliş seviyesidir.
Bu nedenle sosyal mecralarda elde edilse edilse fanatizm elde edilir.
Halbuki sosyal mecrada yayılan haberlerle ilgili gerçeklere ulaşmak isteyenler için çok kolay. Ancak çoğunluk verilenlerle yetinmeyi tercih ediyor hatta yalan olduğunu bilse ve öğrense bile kullanmaya devam ediyor. Ve böylece yalan bir süre sonra gerçeğin yerini alıyor.
Durum böyle olunca, durumdan vazife çıkararak kendilerine bir şeyler verilmesini isteyenlere de verilmesi gerekenleri vermek için çalışanlar ortaya çıkıyor.
Bugünlerde bu tiplere genelde trol deniyor. Açıkçası troller bugün için sosyal medya üzerinden özellikle partiler için çok büyük bir açığı dolduruyor.
Düşünün her hangi bir partinin resmi yollarla yapamayacağı daha doğrusu yapması yakışık almayacak ne kadar iş varsa bu troller tarafından hallediliyor. G. Orwell’ın 1984’ü bile bu üretimin yanında masum kalır. Zafere giden her yol mubahtır.
Bizler bu trol savaşçılarının bir kısmını adıyla sanıyla biliyoruz ama önemli bir kısmı gizli kapaklı ve çok hızlı manevra yapabiliyorlar.
Hatırlayın bir dönem FETÖ terör örgütünün klavye silahşoru Fuat Avni fırtınası vardı. Herkes acaba bugün ne diyecek diye merakla takip ediyordu. Çünkü devletin kılcal damarlarına kadar sızan FETÖ yukarıda ne olup bitiyorsa süsleyip püsleyip bu trole servis yapıyordu.
O da bu haberleri manipüle ederek piyasaya sürüyordu.
Hemen her türlü sosyal-siyasal oluşumun trolleri var ve bunların bir kısmı bazı mecralarca bilinçli olarak –haber anlamında- beslenmekte ve sosyal medyaya yön verdirilmekteler.
Bunların yanında bir de trol olmamakla birlikte basın yayın yolu ile bu işi yapanlar var. Bunlar bulundukları yayın organını tek taraflı olarak bir siyasi gücün hizmetine sunmuş durumda. Burada bu isimlerin neden böyle yaptıklarını sorgulamıyorum, çünkü bu iş kendilerini ilgilendirir. Ve medya bağımsız olmalı gibi bir geyiğe de girmek istemem. Hiçbir medya yüzde yüz bağımsız olamaz. Bunu bilemeyecek kadar saf değilim.
Bu işin beni ilgilendiren kısmı ise bu isimlerin önemli bir kısmının sahte isim ve rumuzlar arkasına sığınan troller gibi davranmaları, asgari bir ahlaki değere sahipmiş gibi davranmamaları. Rakip siyasayı yaralayacağını daha doğrusu kendi yandaşlarını konsolide edeceğini düşündükleri her şeyi kullanmaları.
Bir dönem bu tip davranış özellikle Ak Parti ve Erdoğan düşmanı çevrelerde çok yaygın idi. Ve ben de dahil pek çok kişi bu tür yayınlara karşı mücadele ediyorduk ama gelin görün ki şimdi de bunu -uzun bir süredir- Reisçilik adı altında yapan bir çevre var.
Ve bu tavır o kadar parmağım kör gözüme misali yapılıyor ki; bu işten kimin zararlı çıktığı meçhul. Piyasaya sürülen bir haber, video, resim vs. daha saati dolmadan yalanlanabiliyor. Ancak bu bile onları durduramıyor.
Daha kötüsü bu trol ordularının halkın gerçek sorunlarının göz ardı edilmesine yol açmaları. Saçma sapan kıyaslar ve manipüle edilmiş haberlerle toplumu halüsinasyonlara mahkum ediyorlar. Ve dahası insanları yapay çekişmelerin öznesi haline getirerek birbirlerine düşman yapıyorlar.
Nedense kimse bunun nereye varacağını ve vebalini düşünmüyor.
Ey akıl sahipleri biraz vicdanınız varsa hangi siyasal hareketi desteklerseniz destekleyin biraz feraset sahibi olmaya çalışın. Çünkü bir tane Türkiye var ve bu Türkiye çökerse hep birlikte altında kalırız.
Biraz edep ya Hu!