Liberal Düşünce Topluluğu’nun (LDT) düzenlediği Liberal Düşünce Kongresi bu yıl 3-5 Kasım’da Ürgüp’te gerçekleştirildi. Bu kongre 22’incisiydi. Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen fikir insanları çeşitli konulara ilişkin oturumlarda konuşmacı, izleyici, soru soran ve yorumcu olarak yer aldı.
Oturum başlıkları Kongre’nin entelektüel bakımdan ne kadar zengin olduğunu göstermeye yeterliydi: “Liberal teoride güncel tartışmalar”, “iktisat politikası, iktisadî yaklaşım ve Türkiye”, “LDT’nin 25. yılında yaptıklarımız ve yapamadıklarımız”, “15 Temmuz ve sonrası”, “Sığınmacıların yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri”. Kongre’de yıllık yazı yarışmasında çalışmalarıyla dikkat çeken öğrenciler taltif edildi. Türk Sanat Müziği icracısı Aylin Şengün Taşçı da küçük bir konser verdi.
Kongre her şeyden önce bir pür fikir faaliyeti olması açısından değerliydi. Malûm, Türkiye fikre aç. İkinci olarak da liberal düşünceyi paylaşan kimselerin buluşma ve tartışma ortamı olması bakımından değerliydi. Biz hiçbir zaman sakinleşmeyen ve yoğunluğu azalmayan siyasî-ekonomik gündem yüzünden farkına varamıyor veya bazen unutuyor olsak da dünya fikirler üzerinde dönüyor. Fikir hayatının canlı ve gelişmiş olmadığı bir ülke öyle olan ülkelerden her bakımdan daha az şanslı olmaya mahkûm. Liberal fikirler ise insan uygarlığının adeta şemsiyesi, ortak uygarlığımızın önemli bir parçası. Devleti her zaman her bakımdan irileştirmeyi hedef alan sağ ve sol kolektivizmin akademiye ve fikir hayatına hâkim olduğu bir ülkede bireyci, özgürlükçü, piyasacı, sınırlı ve sorumlu devlet isteyen bir yaklaşımı yansıtan liberal fikirlerin hak ettiği yaygınlık ve bilinirliğe ulaşamaması vahim bir sorun. Kongre her sene bu sorunu giderme çabalarına mühim katkılar yapmakta.
Diğer taraftan, 2017 LDT’nin 25 yaşını tamamladığı yıl. Çok sınırlı maddî ve beşerî kaynaklara sahip bir kuruluşun çizgisini ve bağımsızlığını koruyarak çeyrek asır ayakta kalması kendi başına bir başarı. Dışarıdan öyle görünmeyebilir veya batıl inançlar insanları tersini düşünmeye sevk edebilir, ama LDT benzer başka kuruluşlarınkiyle karşılaştırılamayacak kadar az maddî-malî güce sahip olan bir sivil toplum kuruluşu. LDT’nin etkili ve görünür olması imkân bolluğundan değil doğru ve yararlı fikirleri ısrarla ve sonuçlarından bağımsız olarak savunmasından kaynaklanıyor. Türkiye’nin fikir tarihini yazacak her dürüst yazar, araştırmacı, akademisyen –umarım- bu gerçeği görecek ve teslim edecektir.
Bu yılki Kongre’de öne çıkan iki konudan biraz bahsetmek istiyorum. İlki “liberal dünya düzeni”nin çöktüğü iddiası. Benim konum da buydu. Yaptığım sunuşta şu noktalara dikkat çektim: Liberal dünya düzeninin iflas etiğini, çökmekte olduğunu ileri sürenler geçmişte pür liberal bir dünya düzeninin olduğunu da iddia etmiş oluyor. Bu iddianın ispatlanması lâzım. Liberal felsefeden az-çok haberdar biri olarak ben böyle bir düzen göremedim. Görebileceğimizi de zannetmiyorum. Zira uluslararası ilişkilerin ana aktörleri olan devletler nihaî tahlilde ilkelerle değil millî menfaat dedikleri şeylerle yol buluyor ve hareket ediyor. Yani dünyada pür liberal bir düzen yoktu. Bazı bakımlardan liberalizme yaklaşan bazı bakımlardan uzaklaşan tavırlar ve uygulamalar vardı. Hep böyle oldu hep böyle olacak. Trump’ın ABD başkanı olması ve ekonomide korumacı ve dış politikada tehditkâr politikalara yönelmesi, dünyanın merkez gücünün ABD olmasından ötürü, serbest ticareti ve barışçıl ülkeler arası ilişkileri zora sokabileceğe benziyor. Ancak, bu, liberallerin serbest ticaretin ve barışçıl uluslararası ilişkilerin insanlığa yararlı ve bu yüzden gerekli olduğu tezini yalanlamıyor, zayıflatmıyor, aksine ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dünyayı liberal bakımdan daha da geriletecek bir politika, göçmenlere karşı takınılan sert tavır ve sınırları kapatma eğilimi. Bunun göçleri önleyemeyeceği aşikâr. Ancak, daha illiberal tutumlara sebep olacağı da tartışılmaz bir gerçek.
Kongre’de çok ilgi çeken bir konu FETÖ ile mücadelede doğrular ve yanlışlardı. FETÖ ile mücadele edilmesinin ve başta 15 Temmuz darbe teşebbüsünde yer ve rol alanlar olmak üzere FETÖ’cülerin cezalandırılmasının insanî, ahlâkî ve demokratik bir görev olduğunda herkes hemfikirdi. Fakat bununla yetinilmeyip hem mağduriyetlere yol açabilecek hem de FETÖ ile mücadeleye zarar verebilecek mevcut ve muhtemel yanlışlara da dikkat çekildi. Birçok kimse FETÖ ile genel mücadele için yürütülen davalarla 15 Temmuz darbe teşebbüsü için yürütülen davaların birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Mahkeme salonlarında gözlemler yapan arkadaşlar darbe davalarının çoğunun hukuka uygun biçimde yürütüldüğünü belirtti. Ancak, anlatılanlara göre, diğer FETÖ davalarında durum bu kadar iyi değil. İddianamelerin çoğu zayıf ve somut delillerden ziyade spekülasyonlara dayanıyor. Bunun sebebi bir taraftan darbe teşebbüsünde olduğu gibi bir suçüstü durumunun olmaması, diğer taraftan tecrübeli savcı-hâkim azlığının sistemi zorlaması. Bazı tartışmalar yapıldı ama FETÖ davalarında âdil yargılama ilkelerine titizlikle uyulması gerektiği ortak kanaatti.
Her Liberal Düşünce Kongresi’nden hem ülkenin her tarafından gelen arkadaşları-dostları görme hem de güzel sunuşlar dinleme sayesinde mutlu ayrılıyorum. Bu yüzden, bir sonraki yıl gerçekleştirilecek kongreyi iple çekiyorum. Bu sefer de öyle olacağa benziyor.