Özgürlükle ilgili tartışmalar genellikle hayat tarzını seçme ve izleme hakkı ile ifade ve din özgürlükleri üzerinden yürütülür. Şüphe yok ki bunlar çok önemli. İnsanlar seçtikleri veya kendilerini içinde buldukları hayat tarzını sürdürme ve koruma hakkına sahip (olmalı). Kimsenin onları bunu yapmaktan men etmesi meşru sayılamaz. İfade özgürlüğü de özgürlükçü toplumlardaki temel haklardan. Kişiler, özellikle kamusal meseleler, şahıslar ve kurumlar hakkındaki görüşlerini — bilhassa eleştirilerini — taciz edilme, zarar verilme korkusu yaşamadan, sahip oldukları veya kullanabildikleri bütün araçlarla dile getirme hakkına sahip. Din özgürlüğü ise, ifade özgürlüğü gibi, bir kavşak özgürlük. Hem hayat tarzını seçme özgürlüğü ile ifade özgürlüğünü kapsıyor, hem de onlara dayanıyor. Her insan bu özgürlüklere başkalarının lütfu olmaksızın sahip. Ancak hepsinin bir fiyatı vardır. Bu özgürlükleri sahiplenmek ve kullanmak isteyenler, başka herkesin de aynı hak ve özgürlüklere sahip olduğunu kabul etmek, onların hak ve özgürlüklerine saygı göstermek zorunda.
Özgürlüklerin çok defa ihmâl edilen bir yüzü, ekonomik özgürlükler. Ekonomik özgürlükler uzun vadede en az diğer özgürlükler kadar önemli. Hattâ onlardan bile önemli, çünkü doğrudan doğruya insanın bekasıyla — yani hayat hakkıyla — bağlantılı. Ayrıca, ekonomik özgürlükler olmadan yukarda sözü edilen diğer özgürlüklerin var olması ve/ya korunması da mümkün değil. Nitekim ekonomik özgürlüğün çiğnendiği, yok edildiği her türden devletçi kolektivist sistemde, din, ifade ve hayat tarzını seçme özgürlüklerinin de ortadan kalktığı görülüyor. Bu yüzden, özgürlük konusunda tutarlı bir çizgi izlemek, samimî ve dürüst bir özgürlük savunucusu olmak isteyen herkes, ekonomik özgürlüklerin de önemi ve değerini kabul edip savunmak zorunda.
Ekonomik özgürlük deyince akla sadece zenginlerin özgürlüğü gelmemeli. Ekonomik özgürlük herkesi ilgilendirir ve herkese aittir. Aralarında hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm insanlar ekonomik özgürlüğe sahip. Aynı zamanda muhtaç. Bu hususu ekonomik özgürlüğün tanımını yaparsak daha iyi görebiliriz. Ekonomik özgürlük; ekonomik aktörlerin (bireylerin ve birey birliklerinin, örneğin firmaların) ekonomik amaç ve araçlarını serbestçe seçebilmesi; sahip oldukları ve ekonomik faaliyet için önem taşıyan (insanlar tarafından değer verilen) varlıkları ekonomik süreçlere keyfî bir engelleme ile karşılaşmaksızın sürekli olarak dahil edebilmesidir. Bu tanım, parasını yatırıma ödünç vereni ve üretim tesisi kuranı olduğu kadar, vasıflı veya vasıfsız emeğini kiraya vermek isteyeni (çalışanı) da kapsar ve ilgilendirir. Yani işçiler de, çalışanlar da, emeğinden başka ekonomik varlığı olmayanlar da müteşebbisler, fabrikatörler, bankerler kadar ekonomik özgürlüğe sahip ve muhtaçtır. Ekonomik özgürlük öylesine önemlidir ki, onu engellemek insanın hayat hakkına saldırmak anlamına gelir.
PKK Güneydoğu’da elektrik alt yapısı, baraj, yol gibi işler yapan firmaların tesislerine, araçlarına ve elemanlarına ısrarla ve sistematik olarak saldırıyor. Evine, çoluk çocuğuna ekmek götürmeye çalışmaktan başka bir şey yapmayan, korumasız, silâhsız işçileri kurşunlayarak hunharca öldürüyor. Müteşebbislerin edinmek için yıllarca çaba harcadığı kamyon, iş makinası gibi araçları yakıyor. Binaları bombalayarak tahrip ediyor. Ne yazık ki bu adi saldırılar iç ve özellikle dış kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmüyor. İşçilerin alçakça katli karşısında bile bu ülkedeki bazı sözümona emek taraftarı çevrelerin, kişi ve kuruluşların kılı kıpırdamıyor. Hak ihlâli olup olmadığı tartışmalı birçok meselede dünyayı ayağa kaldıran bu çevreler, masum işçilerin katledilmesi, insanların çalışma hakkının gasp edilmesi, malının mülkünün tahrip edilmesi, müteşebbislerin iş kurma ve yürütme hakkının çiğnenmesi karşısında sessiz kalıyor. Uluslararası kuruluşlara ülkedeki iş hayatının durumuyla ilgili bilgileri de genellikle bu tür kuruluşlar sağladığı (veya kendisi ideolojik bakımdan açıkça önyargılı olduğu) için Uluslararası Çalışma Örgütü de (ILO) işçilere yönelik saldırılarla ve işçi cinayetleriyle ilgilenmiyor. Onları gündemine almıyor. Haklarında ses vermiyor.
PKK terörü insanların sadece hayat hakkına zarar vermiyor. İşçilerin çalışma, hayatını kazanma hakkını da çiğniyor. Bölge halkının refah seviyesinin yükselmesine engel oluyor. Fakirliği ve ekonomik geriliği kalıcılaştırıyor. Bu gerçeği de görmeli ve üzerinde konuşmalıyız.