Formül, 1998-2004 arasındaki ateşkesin arabulucularından olan İlhami Işık’a (Balıkçı) aitmiş. Ben de dikkatle okudum. Ölenlerin arkasından ağlamanın ya da hedefsiz “şiddete son” çağrıları yapmanın hiçbir derde çare olmadığı düşünülürse, böyle somut çözüm önerileri üzerinde tartışmak ya da yeni çözüm paketleriyle ortaya çıkmak çok daha anlamlı.
Evet, zaman herkesin çözüm önerisini ortaya koyma zamanı…
Mademki “Balıkçı” kendi önerisini koymuş ortaya, bize de planın şansı konusunda düşündüklerimizi söylemek düşer.
Sıralanan maddelerin 5 tanesi Meclis’in ve hükümetin, 2 tanesi de PKK’nın atması gereken adımları içeriyor.
Önce hükümetinkilere bakalım
1) Meclis açılır açılmaz Meclis’teki partilerin yeni anayasada vatandaşlık tanımı konusunda tam mutabakat sağlandığıyla ilgili ortak bir deklarasyon yayınlaması. MHP böyle bir deklarasyona katılmayacaktır ama AK Parti, CHP ve BDP’nin imzaları yeter.
Oğur’un da belirttiği gibi, Anayasa’nın vatandaşlığı düzenleyen 66. maddesinde Türklük kelimesi yerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kelimesinin geçmesi konusunda zaten AK Parti, BDP ve son dönemde CHP hemfikir olduğuna göre, bu gerçekleşmesi pekâlâ mümkün bir adım.
2) Hemen ardından hükümetin, şiddete bulaşmışlar dışındaki tutuklular için Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılacağını ilan etmesi.
Ben bunun da zemini hazır bir adım olduğunu düşünüyorum. Yıllardır kan ve gözyaşında boğulan bu toplum, yeni anayasayla birlikte yeni bir sayfa açma konusunda hazır ve affedici bir ruh hali içinde olacaktır. Zaten iktidarın da daha önce bu yönde zemin hazırlayıcı açıklamaları olmuştu.
3) Hükümetin Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’ndaki çekincenin kaldırıldığını duyurması.
Aslında, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi Türkiye açısından vakti çoktan gelmiş, hatta geçmiş bir reform. Bu büyüklükte bir ülkeye bir zamanlar biçilmiş olan idari yapının artık çok dar geldiğini yıllardır söyleyip duruyoruz. Ayrıca, böyle bir reformun Kürtler’le gönüllü bir birlik içinde bir arada yaşayabilmek için önemli bir araç olabileceğini düşünen çok geniş bir kesim var. AK Parti’nin zaten daha önce hazırlanmış bir reform taslağı var. CHP de Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’nı desteklediğini söylüyor. İki partinin birleşip bu reformu çıkarması işten bile değil.
4) Hükümetin, anadilde eğitimin 2018 yılında yürürlülüğe gireceğini ilan etmesi. O tarihe kadar da bu konuda yetkin öğretmenler yetişmesi.
AK Parti şu anda “anadilde eğitim” hakkını tanımak noktasından oldukça uzak duruyor. Bu adım iktidar için atılması en güç adım gibi görünmekle birlikte, sorunun çözümünün önündeki tek engel haline geldiği takdirde atılması imkansız değil.
5) Ve nihayet 2013’te Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması.
Öcalan’a ev hapsi seçeneğinin, daha şimdiden AK Parti’nin önde gelen bazı isimleri tarafından telaffuz edildiğini düşünürsek, bu adımın da mümkün olduğunu söyleyebiliriz.
Ya PKK’ya düşenler?
Balıkçı’nın planında, Meclis ve hükümet 1, 2 ve 3’üncü adımları attıktan sonra PKK’nın da şartsız olarak silahlı mücadeleyi bitirdiğini açıklaması. (Burada istenen silahları teslim etmek, teslim olmak da değil, siyasi olarak silahlı mücadeleden vazgeçtiğini açıklamak.) 4 ve 5’inci adımlardan sonra da PKK’nın tüm güçlerini sınır dışına çekmesi öngörülüyor.
İşte problem de burada başlıyor.
Zira ben vatandaşlık tanımı değişti, yerel yönetim reformu çıkarıldı, anadilde eğitim hakkı verildi diye hatta şiddete bulaşmayanlara kısmi af çıkarıldı diye PKK’nın herhangi bir adım atacağına inanmıyorum. Eğer atsalardı, bundan önceki reformlardan sonra atarlardı. Tam tersine, yapılan reformlardan hiç hoşlanmadıklarını ve terörü gitgide şiddetlendirdiklerini gördük.
PKK’nın çözümden anladığı tek şey, bölge yönetiminin kendisine verilmesi. “Demokratik özerklik” adı altında Güneydoğu’da PKK’nın iktidarda olduğu bir devletçik kurulması… Statü deyip durdukları bu… Ve bunun dışında hiçbir “adım” kesmiyor terör örgütünü. Zaten bunu da açıkça ifade ediyor; Avrupa Yerel Yönetimler Şartı bize yetmez diyor.
Peki o zaman Meclis kendisine düşen adımları atmamalı mı?
Tam tersine hükümet bu adımları bir an önce atmalı. PKK’yı çözüme razı etmek için değil, Kürt vatandaşlara karşı borcu olduğu için, tek taraflı olarak atmalı.
Atılan bu adımlar dolaylı olarak PKK’yı zayıflatacak; kitle temelini daha da erozyona uğratacaktır. Ama hayal kurmamalı, bu adımların PKK’yı bitirmeyeceğini ancak marjinalleştireceğini de görmeliyiz.
Bugün, 21.09.2012