Merkezi vesayetin bittiğini düşünmek, büyük bir gaflet ve dalalettir. Seçilmiş hükümetin yanında Türkiye’de her zaman seçilmemiş, gizli hükümet ortakları vardır. Onların kendilerine ait bir çalışma tarzları var. Fırsat bulduklarında palazlanırlar, kendilerini zayıf hissettiklerinde iktidara adapte olurlar.
7 Haziran seçimlerinden önce vesayetçilere bayağı bir güven gelmişti ancak 1 Kasım seçim sonuçları, sevinçlerini kursaklarında bıraktı. Fakat pes etmiş de değiller. Şimdilerde birçok yeni taktik deniyorlar. Bunların başında da etnik ve mezhebi ayrılıkları ön plana çıkarmak yatıyor. Zaten var olan sorunlarla birlikte kutuplaşmaları artırma çabaları da devam ediyor.
Bunlara karşı hükümetin önleyici icraat ve siyasetler geliştirmesi gerekir. Toplumsal barışla ilgili ciddi bir sorunun çözümü ya da önemli bir mesafe kat edilmesi, hükümetin işini kolaylaştıracaktır. Her zaman önümüzdeki en önemli sorun, devletin farklı hayat tarzları için kuşatıcı bir yapıya kavuşamamasıdır.
Kamu otoritesi, tüm etnisite ve inanç gruplarına eşit durma konusunda gerekli açılımları sağlamakta yetersiz. Belki bu, sadece yeni bir anayasa ile mümkün. Ama her şeyden önce siyasi iradenin bu kuşatıcı bakış açısına sahip olması gerekir. “Sahibiz” demek, sahip olmak anlamına da gelmez. Derin analiz gerektiren ve bunlara bağlı yapılması gereken şeyler var.
Alevi Algıları
Türkiye’nin can yakıcı sorunlarının tamamı, Alevi sorunuyla bir şekilde ilintilidir. PKK meselesinden Gezi olaylarına, Berkin Elvan’a, Özgecan Aslan’a ve ODTÜ’deki mescit tartışmalarına kadar her olayda Alevilerle ve Alevi hareketleri ile ilgili bir kısım vardır.
Bu olaylar, her yerde aynı şekilde algılanmaz. Ayn’ul-Arap’taki savaştan İstanbul Çarşamba’da başka bir şey algılanır; Gazi Mahallesi’nde başka bir şey. Berkin Elvan’ın öldürülmesinden Bornova’da başka, Çimentepe’de başka şeyler algılanır.ODTÜ olayları, Tuzluçayır’da ve Keçiören’de farklı anlamlara gelir. Gezi, Çorum Milönü’nde ve Buhara’da aynı şekilde yorumlanmaz.
Bu hikâye uzun ama kısa bir şey var: Türkiye’de her toplumsal olay, Alevilerle irtibatlıdır. Bu durum, fırsatçılar tarafından kötüye kullanılıyor. Hükümet ve kamuoyu da çoğu zaman bunun farkına varamıyor. Vesayetçiler, hükümete siyasi muhalefet yapmak yerine bu bağlantıları kaşımayı ve bu olaylar üzerinden iktidarı etkisizleştirmeye çalışıyorlar.
Böyle bir durum karşısında hükümetin Alevilerin sorunlarına kayıtsız kalması imkânsız; bu nedenle 2016 yılının en önemli siyasi gündemi bu olmalı. Sorun artık eskisi kadar karmaşık değil. Alevi çalıştayları Alevilerin sorunlarını 12 maddeyle belirgin hale getirdi. Bu 12 maddenin de üç ana başlık altında toplanması mümkün.
Alevilerin Haklı Talepleri
Birinci konu, hukuki: Cemevlerine yasal statü verilmesi ve Alevilerin hukuki şahsiyetlerinin tanınması. İkinci madde,Alevilik eğitiminin Cemevleri ve okullardaki seçmeli Alevilik dersi üzerinden verilmesi. Üçüncüsü ise tüm kamu pozisyonlarının Alevilere açık hale getirilmesi, kamuda ayrımcılığın kaldırılması.
Bunlar, gayet makul ve anlamlı istekler. Eğer AK Parti bu üç meseleyi kısa zamanda hallederse Gezi öncesinde Aleviler üzerinde kazanmış olduğu sempatiyi tekrar elde edebilir. Bunu bir fırsatçılık olarak ele almamalı, aksine aralarında bariyerler örülmüş ve olayları birbirinden çok farklı anlayan halk kitlelerinin siyasi yollarla yakınlaştırılması olarak görmeli.
Bu yakınlaştırma, Alevilerin temel hak ve hürriyetlerinin kanuni güvence altına alınması ile mümkün olabilir.
Yeni Yüzyıl, 01.01.2016
http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/2016nin-en-onemli-siyasi-gundemi-737