Türkiye seçimini yaptı. Parlamentoda çoğunluk Cumhur İttifakı’nın oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırken Erdoğan %49.50’lik bir oy oranı ile ciddi bir performans gösterdi. Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise %44.89’luk oy oranı ile hüsrana uğradı. Seçim ve sonrası için elbette çıkarılacak notlar var.
İlk olarak seçim sonuçlarına göre deprem bölgesindeki vatandaşların oy eğilimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yana olması belirli bir kesim tarafından oldukça eleştirildi. Hatta bu sözlere eleştiri demek de hafif kalır. Hakarete varan söylemlerde bulundular. Bu anlayış tam da, “bana oy vermeyen ötekidir” mantıksızlığının tezahürüdür. Deprem bölgesini bir oy deposu olarak gören bir zihniyet ile böylece karşılaşmış olduk. Bu elitist bakış açısı sürekli olarak kaybetmeye de mahkûm oluyor.
Diğer taraftan ise anket şirketlerinin tutarsız tahminleri karşımıza çıktı. Seçimlerden bir iki gün önceye kadar yaptıkları anketleri açıklayan şirketlerin çoğu Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu ve seçimi ilk turda bitireceğine inanıyordu. Yine aynı şirketleri MHP’yi %5-6 civarında gösteriyordu. MHP, 2018 seçimlerinde olduğu gibi anket şirketlerine ters köşe yaparak %10 oy oranı ile 50 vekil çıkarmayı başardı. Burada sorulması gereken soru ise anket şirketleri manipülasyon mu yapmıştır? Yoksa sadece hatalı sonuçlar mı bulmuşlardır? Her iki şekilde de anket şirketleri oldukça başarısız olmuştur.
Öte yandan altılı masa yanına sonradan eklemlenen iki belediye başkanı ve HDP’nin aday çıkarmayarak verdiği destekle toplandığı zaman, Kılıçdaroğlu’nun %44.90 oranında bir oy alması bize bazı mesajlar veriyor. İlk olarak Kılıçdaroğlu, “kazanacak aday” değilmiş. Seçmende Erdoğan sevgisi ve güveni, deprem, pandemi ve ekonomik sıkıntılara rağmen çok ciddi bir şekilde devam ediyor. Bu elbette Erdoğan’ın çözüm odaklı olmasından da kaynaklanıyor. CHP-HDP ilişkisi her ne kadar resmî olmasa da seçmen bunu görmüş ve bu ittifakı onaylamamıştır. İki belediye başkanının performansının da aslında konuşulduğu etkiyi ve enerjiyi oluşturmadığı çok net bir şekilde gözlemlenebiliyor. Bunlarla birlikte seçmen muhafeletin değişmesi gerektiğini net bir şekilde vurgulamıştır.
Cumhur İttifakı tarafına baktığımız zaman, seçime girmeden oldukça dezavantajlı bir konumda olduğunu görüyoruz. Son beş yıl içerisinde yaşanan kur atakları, ekonomik kriz, pandemi ve depremler ile iktidar kanadı oldukça yıprandı. Muhalefet bu yıpranmışlığın sonucunda Cumhur İttifakı için olumsuz bir seçim tablosu bekliyordu. Fakat iktidarın kriz anlarından bir şekilde çıkması ve icracı bir yapıya sahip olması dolayısıyla Cumhur İttifakı seçmen tarafından takdir görmüş ve yeniden iktidara getirilmiştir. Burada muhalefetin hatası ise sadece bu krizlerden medet ummak olmuştur. Bunun yanında yapısal herhangi bir çözüm veya öneri getiremediği için bir güven verememiştir.
Tüm bu krizlerin getirdiği yıpranmışlık ile sosyal medyada yükselen muhalif ses sürekli olarak “artık gidiyorlar” oldu. Muhalefet partileri de bu sese gereğinden fazla kulak kabarttı. Sosyal medyanın seçimleri belirleyebileceği kanısına vardı. Fakat durum böyle değil. Muhalefet Türk toplumunu adeta dışarıdan bir parti gibi okumaya kalkışıyor. Gençleri yakalamak için sosyal medyada fazla zaman geçiren muhalefet, seçimlerin sahada yüz yüze siyaset yaparak kazanılacağını unutuyor.
Tüm bunlar toplandığı zaman Millet İttifakı’nın sistemi değiştirme hayalleri suya düşmüştür. Altı partiyi bir araya getiren en büyük motivasyonun “güçlendirilmiş parlamenter sistem” hayali olduğunu düşündüğümüz zaman, bundan sonra bu partiler nasıl bir arada duracaktır? Ya da bir arada durmaları doğru mu? Seçmenin ittifaka oldukça temkinli yaklaştığı gözlemlenirken, İYİ Parti ve CHP arasındaki seçim öncesi gerginlikler de göz önüne alındığında bundan sonrası için aynı yolda yürümeleri oldukça zorlaşmıştır.
Son olarak ikinci tura değinirsek, avantajlı olan taraf Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Meclis’te Cumhur İttifakı’nın çoğunlukta olmasından dolayı seçmenlerin bir maceraya atılmak istemeyip sistemin işlemesi için Erdoğan’a tekrardan oy vermeleri muhtemeldir. Bunun yanında %49.5 oy aldığını göz önünde bulundurduğumuz zaman Erdoğan %50’yi geçmeye en yakın isimdir.