14/28 Mayıs Seçimleri Nasıl Yapıldı?

Bir önceki yazıda seçimlerin elektronik ortama taşınmasının mahzurlarından bahsetmiş ve ‘tutulacak en iyi yol, seçimleri klasik usulle yapmaya devam etmek’ diye bitirmiştim. Bu yazıda ise hâlihazırda seçimlerin nasıl yapıldığını kısaca anlatacağım.

İlk turu 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerin benim için farklı bir anlamı vardı. Daha evvel oy atıp çıktığım sandığın başını bekleyecek ve seçimlerin usulü dairesinde gerçekleşmesine nezaret edecektim. Bu, benim ilk sandık görevimdi.

Sandık mahalline bir gün önceden giderek oy verme kabinlerini kurmuş, sandığı yerleştirmiş, sandık kurulu üyelerinin oturma düzenini ayarlamıştım. Seçim sabahı saat yedide, görev yapacağım okulda idim. Partili üyelerin birbiriyle didişeceği, itiraz ve çekişmelerle dolu, uzun bir günün beni beklediğini düşünerek endişeleniyordum.

Sandık kurulu başkanı ve üyeleri yemin ederek görevine başlıyor. Yemin edildikten sonra, bina sorumlusundan imza mukabili aldığım bez torbayı herkesin huzurunda açtım. Torbadan çıkan pusula ve zarf sayısını tespit edip tutanağa geçirdik. Pusulaların arka yüzünü, zarfların ön yüzünü mühürleyip seçmen listesini kapıya astık. Oy verme saatinin gelmesini bekliyorduk artık.

Bu bir saatlik sürede birbirimizi tanıma imkânı bulduk. Ekip arkadaşlarım farklı partilere mensup oldukları halde birbirine saygı ve nezakette kusur etmeyen, dürüst ve çalışkan insanlardı. Bunu görmek beni çok rahatlattı. Seçim ikinci tura sarkarsa yine birlikte olacaktık çünkü.

Ekip arkadaşlarım dediğim, sandık kurulu üyeleri… Mevzuata göre sandık kurulu en az dört üyeden oluşuyor. Kurulun başkanı ve üyelerinden biri kamu görevlisi olmak zorunda, diğer üyeler ise parti temsilcisi.

Benim sandığımda beş parti temsilcisi (Ak Parti, CHP, MHP, İyi Parti, Vatan Partisi) vardı. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi her iki turda da müşahit göndermişti. Memleket Partisi’nin ilk turda, Adalet Birlik Partisi’nin ise ikinci turda müşahidi vardı. Seçimin her aşaması, sandık kurulu üyeleriyle müşahitlerin gözü önünde cereyan etti, sandık kurulu üyelerinin her birinin imzaladığı Tutanak Defteri ile kayıt altına alındı.

Gün sonunda on nüsha olarak düzenlenen “Sandık Sonuç Tutanağı”nın her bir nüshası, sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalandıktan sonra mühürlendi. Bu nüshalardan ikisini, sabah bina sorumlusundan aldığım torbanın içine koyup ilçe seçim kuruluna teslim etmek üzere ayırdık. Kullanılan/kullanılmayan oy pusulaları ile zarflar, tutanak defteri, seçmen imza föyü, diğer seçim malzeme ve evrakını da koyduktan sonra torbayı bağlayıp balmumuyla mühürledik. Sonuç tutanağının bir nüshasını okulun giriş kapısına astık, birer nüshasını parti temsilcilerine verdik. İki nüsha da müşahitlere kaldı. Bu sayede her parti, tutanakta yazan rakamla YSK’nın sandık bazında açıkladığı sonucu karşılaştırabilecekti.

Görev yaptığım okulda yirmi sandık, yani yirmi seçim torbası vardı. Her torbanın başını o sandığın başkanı ile partili iki üye bekliyordu (toplam üç kişi). Seçim torbalarının teslim edileceği yere polis koruması altında ve ikiye bölünerek gittik. Her gruba on sandık ve otuz sandık görevlisi düşüyordu. Kendi sandığımın partili üyeleri hem yolda, hem teslimat sırasında yanımdaydı.

Bütün bu anlattıklarım, gecenin geç saatlerine kadar süren bir koşuşturmacanın küçük bir bölümü. Söz uzamasın diye çoğu ayrıntıyı atladım, anlatmadım. Meselâ üç boğum olarak hazırlanacak seçim torbasının hangi boğumuna hangi seçim evrakı yahut malzemeleri konacak? Yönetmelikte bu bile düzenlenmiş.

Önceki yazıda da belirttiğim gibi, Türkiye’de seçimler son derece şeffaf ve nizamî şekilde yapılıyor. Geçmişte ya da bu seçimde, şu veya bu sandıkta vuku bulan münferit bazı hadiselerin hiçbirinin seçim sonucunu etkileyecek (hele ki tersine çevirecek) boyutta olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bütün bu ihtiyat ve güvenlik tedbirlerini aşarak oyların kitlevî şekilde ne çalınması ne değiştirilmesi mümkün. Buna rağmen seçim sonuçlarını şaibeli bulanlar, şayet önyargılı ve kötü niyetli değillerse, seçimlerin hangi kontrol mekanizmaları ile nasıl yapıldığını bilmiyor demektir.

Seçim sonrasında en çok dile getirilen şaibe iddialarından biri, Erdoğan’ın vatandaşlık hakkı tanıdığı sığınmacılar sayesinde bu seçimi kazandığı.

İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre yaklaşık 225 bin Suriyeli’ye vatandaşlık verilmiş*. Bunlardan sadece 125 bini reşit, yani oy kullanma hakkı var. Bu 125 bin kişinin tamamı oy kullanmış ve hepsi Erdoğan’a oy vermiş bile olsa, Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasındaki iki buçuk milyonluk oy farkını izaha yetmiyor.

Seçimlerle ilgili muhalefet cenahından gelen bir diğer önemli iddia, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki sandıklarda usulsüzlük yapıldığı yahut yapılmış olabileceği. Bu bölgeden ezici çoğunlukla YSP ve Kılıçdaroğlu’na, yani muhalefete oy çıktığı göz önünde bulundurulacak olursa bu iddianın da altının boş olduğu görülür. Hile yapanın sandıkta kaybettiği nerede görülmüş?…

Sandık başından gözlemler

1) Görev yaptığım sandıkta oy kullanan seçmenler son derece bilinçliydi. Oylarının ziyan olmaması için pusulaların arkasında ve zarfın üstünde mühür olup olmadığını dikkatle inceledi, akıllarına takılan her şeyi sordular.

2) Perinçek ve Vatan Partisi’nin bu seçimde Erdoğan’ı desteklediğini biliyorduk. İki parti arasındaki işbirliği, ulusalcı kimliğiyle tanınan Hulki Cevizoğlu’nun Ak Parti listesinden aday gösterilmesinden de anlaşılıyordu zaten. Lâkin sandık kurulunun Vatan Partili üyesi bir süre öncesine kadar Ak Parti mensubu olduğunu, sandıkta görev alabilmek için parti değiştirdiğini söyleyince yine de şaşırdım. İki parti arasındaki işbirliğinin bu tür bir hile-i şer’iyeye başvuracak kadar ilerlediğini düşünememiştim.

Âdil olmak adına belirtmeliyim ki seçimlerde görev alabilmek için parti değiştirdiğini itiraf eden bu arkadaş da dahil olmak üzere, sandık kurulunun bütün üyeleri seçimlerin usulüne uygun bir şekilde yapılması için azamî gayret sarf etti. Hepsine teşekkür ediyorum.

3) Seçimin her iki turundaki müşahitlerimiz, ‘Oy ve Ötesi Derneği’ tarafından görevlendirildiklerini söyledi. Mevzuata göre müşahitler sadece siyasî partilerce görevlendirilebildiğinden, bu engeli aşmak için muhtelif siyasî partilerle anlaşarak bu görevi o partiler adına yerine getiriyor gibi yapmışlar. Bu da, bir diğer hile-i şer’iye…

İlk turdaki müşahitlerimiz sakin ve ağırbaşlı, ikinci turdakiler asabi ve sabırsızdılar. Sık sık itiraz ettiler, birkaç kez avukat çağırdılar. Gelen avukat, CHP’liydi. Oy ve Ötesi’nin CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’yla yakın temasını bildiğimden, buna şaşırmadım. Ancak o binada CHP adına görev yaptığını söyleyen bir avukatın, sandık kurulunun CHP’li üyesi ile tek kelam etmeyip Oy ve Ötesi adına orada bulunan müşahitlerle istişarede bulunması dikkatimi çeken bir diğer husustu.

* Suriye kökenli seçmen sayısı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel’e göre bile 215 bin. Bkz. https://www.voaturkce.com/a/secimlerde-kac-suriyeli-oy-kullanacak-istisnai-turk-vatandaslik/6947031.htm

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et