İsmi bende mahfuz birkaç akil Ak Partili üst düzey yönetici dışında pek çok Ak Partili yönetici Erdoğan yönetiminde en az 14 yıllık -5+4+5- yeni bir iktidar döneminin başladığına inanıyordu. Bu nedenle aynı yetkilerle bir başkasının Cumhurbaşkanı olmasını kabullenemeyeceğini söyleyenler bile yapılmak istenen değişikliklerdeki aksaklıklarla ilgili uyarıları davaya sadakat adıyla duymazdan gelmeyi tercih etmişti. Göç yolda düzülür mantığı ile bakıldığı için de bugün pek çok kurumumuzda yaşanan koordinasyonsuzluklar ortaya çıktı.
Siyaset bu ya, taşlar çok kısa sürede yerinden oynadı. Önce milliyetçi oylar bölündü. İYİ parti ve Meral Akşener kritik bazı noktalarda hatalar yapsa da süreci çok iyi yönetti ve adeta MHP’yi eritti. MHP ise Ak Partiden uzaklaşan milliyetçi kitleyi kendisine çekerek süreci en azından şimdilik hasarsız götürüyor.
Parlamenter sistemde olsaydı seçimlerden yine en büyük parti olarak çıkmayı başaracak olan Ak Parti’de ise büyük bir moral motivasyon kaybının yaşandığı ekonomik krizin ise her şeyin üzerine tuz biber ektiği görülüyor.
Ekonomik krizin yanında bir de halkın partili Cumhurbaşkanına alışamamış olması da önemli. Bu rahatsızlığı sadece muhalifler için düşünmemek gerek Ak Parti seçmeni içinde de azımsanamayacak bir çoğunluk bu duruma alışabilmiş değil.
***
Asıl şoku Meclis yaşadı. Anayasa değişiklikleri tartışılırken Meclis’in neredeyse tamamen devre dışı kalacağını ve milletvekilliğinin eskisi gibi bir öneminin kalmayacağını yazdığımızda yine kimse umursamamıştı. Yasama ve yürütme arasındaki denge tamamen yürütme lehine bozulmuş, Meclis’e sadece teknik konular bırakılmıştı. TBMM’nin bırakın Cumhurbaşkanını bakanları dahi denetlemesi imkansız bir hale getirilmişti.
Ve bugün Ak partili vekillerinin en büyük şikayeti Cumhurbaşkanı ve bakanlarına kolay kolay ulaşamamak…
***
Sistemle ilgili yazılacak pek çok şey var. Ancak muhalefetin hala asıl noktaları kaçırdığı görülüyor. Belki istemeden de olsa sistem siyasetin normalleşmesine ve aşırılıkların törpülenmesine yol açtı.
Sayın Kılıçdaroğlu hala biz parlamenter sistemden yanayız diye açıklama yapıyor. Kılıçdaroğlu’na sormak gerek; parlamenter sistem devam etseydi CHP iktidar alternatifi olabilir miydi?
Cevabın evet olmadığını, bugün CHP’nin Ecevit’ten sonra ilk kez iktidara büyük koalisyonla bile olsa bu kadar yakın olduğunu herkes görüyor.
Kılıçdaroğlu uzun süredir çok doğru hamlelerle partisini merkeze çekmeye ve gerek muhafazakar kitlelerle ve gerekse Kürtlerle yakınlık tesis etmekte çalışmakta. Yeni sistem CHP’yi SHP döneminden sonra ilk kez Kürtlere bu denli yakınlaştırdı. Bu ilişkiyi kriminalize etmek yerine Türkiye’nin hayrına görmek gerekir. Kürtlerin bir kısmı nasıl Ak Parti içinde siyaset yapıyor ise bir kısmının da CHP içinde siyaset yapıyor ve yapacak olmaları kronikleşen bazı sorunlarımızın çözümünü kolaylaştıracaktır.
MHP ve Bahçeli’nin söylemsel sertliğine rağmen Ülkücü camianın da bu konudaki eski hassasiyetlerinde ciddi esnemeler olduğu çok açık. Aynı yumuşamanın İYİ Parti üzerinden de devam ettiğini görüyoruz. Saadet Partisi’ni de unutmamak gerekiyor her şeye rağmen sağ siyasetin ihmal edilmemesi gereken bir figürü olduğunu herkese gösterdi.
Sistemi revize etmek düşünülürken ortaya çıkan bu tablo iyi okunmalı. Parlamenter sisteme dönmek demek yıllardır devam eden Sol’suz(?) Sağ iktidarların devamı anlamına geleceğini CHP bilmeli.
Kimse söylemeden ben söyleyeyim. Türkiye’nin normalleşebilmesi için iktidardan her kesimin pay alması gerekir. İktidarlar kesintisiz olarak tek bir kesimin elinde olduğunda ne tür arızaların ortaya çıkacağını 19 yıllık süre fazlasıyla gösterdi. Arada kısa bir iktidar değişimi ya da 7 Haziran seçimleri sonrası bir koalisyon dönemi yaşasaydık belki de Ak Parti bu denli bir atalete düşmemiş olacaktı.
Karar, 17.07.2019