2011 seçimlerinden sonra başlatılan yeni anayasa yapımına ilişkin çalışmalar Mecliste temsil edilen siyasi partilerin eşit katılımı ile kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu eliyle yürütülmüş, çok sayıda uzman ve sivil toplum kuruluşu da bu süreç içinde görüşlerini Komisyon ile paylaşmıştı. Ancak söz konusu çalışmalar temel konularda bir uzlaşıya varılmadan sona ermişti.
2015 Kasım seçimlerinden sonra bir kez daha anayasa yapımı gündeme geldi. Siyasi partilerin yine eşit sayıda temsilcisinden oluşan bir komisyon oluşturuldu. Ancak bu komisyon henüz işin başında iken çalışmalarını durdurmak zorunda kaldı.
Her iki anayasa yapım çalışmasında da anayasal çözüme kavuşturulması gereken ve toplumsal beklentileri tatmin edecek temel konularda siyasi partiler bir uzlaşma ortaya koyamadılar. Ancak ikinci çalışmanın daha başta sona ermesinin temel nedeni hükümet sistemi konusunda özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında yaşanan gerilimdi.
Bu gerilimin özünde iktidar partisinin ilk yeni anayasa çalışmalarından beri üzerinde durduğu Başkanlık sistemi önerisi ile muhalefet partilerinin Başkanlık sistemine mesafeli duruşları yatmakta. Ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi son komisyon çalışmaları sırasında Başkanlık sistemi önerisinin komisyon gündemine alınmasına dahi karşı çıktığından çalışmalar henüz içeriğe dahi geçilmeden sonlanmıştı.
Günümüz itibariyle, daha üzerinde uzlaşılmaya muhtaç pek çok konu olmakla birlikte, iktidar partisi ile ana muhalefet partisi arasında yaşanan hükümet sistemi tartışmasının anayasa çalışmalarının geleceğini belirleyecek en önemli konu olduğunu söyleyebiliriz.
Öyle gözüküyor ki kritik öneme sahip bu konu üzerine başta iktidar ve ana muhalefet partisi olmak üzere siyasi aktörler somut önerilerini ortaya koymadan bir ilerleme kaydedilmesi zor olacaktır.
İktidar partisi geçtiğimiz haftalarda kendi anayasa önerisini hazırlamak üzere faaliyet göstereceğini ve yaz başına kadar bu çalışmaların tamamlanarak bir parti önerisinin ortaya çıkacağını ilan etti. Böyle bir çalışmanın yapılması, partinin 2011 sonrasında oluşturduğu anayasa önerisini de gözden geçireceği ve belki bazı alanlarda yeni düzenlemelere yer vereceği anlamına geliyor. Aksi halde böyle bir çalışma başlatılmaz ve eski öneri aynı şekliyle gündeme getirilirdi.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yeni anayasa önerisi oluşturma girişimi tıkanmış anayasa yapım çalışmalarına farklı bir ivme kazandırabilir.
Eğer benzeri bir faaliyeti diğer partiler de gerçekleştirir ve geçmişte hazırladıkları metinleri gözden geçirerek kendi anayasa önerilerini hazırlarlarsa yeni anayasa doğrultusunda bir adım atılması umudu ortaya çıkabilir.
Böylece, kamu tüm partilerin önerilerini ve nasıl bir anayasal sistem istediklerini net bir şekilde anlayabilecek duruma gelecek ve daha da önemlisi siyasi partiler pazarlık kaygısı olmaksızın kendi görüşlerini en yalın biçimi ile ortaya koyabilecekleri anayasa metinlerini yazma fırsatı bulacaklardır. Böylece partilerin kendilerini daha serbest ifade etmeleri de mümkün olacaktır.
Öte yandan, geçmiş komisyon çalışmalarında izlenen, partilerin uzlaşarak belli bir metni ortaklaşa kaleme alma yöntemi yerine, her partinin kendi önerisini oluşturduğu, uzlaşma ve pazarlıkların bu oluşmuş metinler üzerinden gerçekleştiği, ilkinin tam tersi bir yöntem de test edilmiş olacaktır.
Türkiye demokratik yöntemlerle yapılmış bir anayasaya ihtiyaç duyuyor. Ama siyasi partiler arasında önemli görüş farklılıkları var. Böyle bir ortamda, belli bir yöntemde ısrar etmek yerine farklı yaklaşımlar geliştirmek yeni bir yolun bulunmasına yardımcı olabilir.
Yeni Yüzyıl, 12.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/yontem-degisikligi-1963