Yerel seçimler üzerine hemen hemen hiç yazı yazmadım.Zira pek bana göre değil…
Aday tahmininde bulunmak ya da partilerin kafasındaki adayları herkesten önce öğrenip yazmak siyaset kulislerinden çıkmayanların işi olabilir ancak kesinlikle bana göre bir iş değil. Ayrıca üç gün önce bilmişsin, üç gün sonra bilmişsin ne önemi var; sonunda zaten açıklanmayacak mı?..
Oy tahminlerinde bulunmak deseniz, o hepten anlamsız. Her partinin her hafta bir anket yaptırdığı, ayrıca partilerden bağımsız araştırma kuruluşlarının da bir o kadar anketinin yayınlandığı koşullarda benim oturduğum köşeden gözümü kısıp tahmin yapmam pek garip kaçmaz mı?
Sonuç: Yerel seçimlerin en popüler, en çok “iş yapan” konularında kalem oynatmam pek mümkün olmadı şimdiye kadar.
Ama öte yandan bütün meslektaşlarım harıl harıl yerel seçim yazarken hiçbir şey yazmayınca da biraz eksikli hissediyorum kendimi.O zaman dedim, ben de aklımın erdiği alanlarda dolaşıp, bir “değinmeler” yazısı yazayım. Hani, hiç yazmadı denmesin…
Sarıgül
Bence CHP açısından yaratacağı fark fazla abartıldı. Her cümlenin içine en az bir tane “inşallah-maşallah” sıkıştırmakla dindar seçmenin tavlanabileceğini düşünmek o kitleyi biraz hafife almak oluyor. Hele o konuda çok daha istikrarlı olan bir rakibiniz varsa… Ayrıca araya sıkıştırılan bu laflara gıcık olan CHP’li seçmen sayısı sempati duyup parti değiştirecek olan seçmen sayısından fazlaysa… Tabii asıl soru şu: Belediyecilik hadi neyse de eğer Sarıgül CHP oylarını artırdığı halde İstanbul’u kazanamaz ve bu zaferin ivmesiyle CHP Genel Başkanlığı’na gelirse partinin hali ne olacak? Kılıçdaroğlu’nun da sosyal demokrasinin teorisyenlerinden olmadığını biliyoruz. Ama bu kadar sığlık da fazla kaçmayacak mı?
Mansur Yavaş “problematiği”
Mansur Bey’in iyi bir belediyeci ve parlak bir aday olduğu kamuoyu yoklamalarından belli. Hangi partiden aday olsa kayda değer bir oy alabiliyormuş. Bilindiği gibi, MHP’liler uzun süredir “Ankara adayımız Mansur Yavaş” olsun diye ısrar ediyor ama Bahçeli “hayır” diyor başka bir şey demiyor. Bu vetonun sebebini de pek kimse bilmiyor.
Yavaş parlak olmasına parlak bir aday ama bu durum, adaylığının hem CHP hem de MHP açısından ciddi bir sorun oluşturmasını engellemiyor.
Görünen o ki, Mansur Yavaş Ankara’yı kazanırsa MHP, kaybederse CHP karışacak.
CHP tabanında çoğunluğun siyasete hâlâ sabit bir sol-sağ ekseninden baktığını düşünürsek ve MHP ile CHP arasında kan uyuşmazlığı olduğuna inandığını dikkate alırsak, bu adaylık çok gürültü çıkarır. Üstelik sonuçta Ankara’yı kazanamazsa, bu gürültü daha da artar, parti iyiden iyiye karışır. Ama kazanırsa, bu defa da MHP karışır. Çünkü o zaman MHP tabanı da Bahçeli’yi topa tutar.
Aşkolsun Abdülkadir Selvi
“İzmir’de siyaset yapmanın püf noktası yaşam tarzları. İzmirlilik kimliğine, yaşam tarzlarına ters bir laf edildi mi, içlerindeki ‘Zeybek’ ruhu dışarı çıkıyor, direnişe geçiyorlar. Başbakan da bunun farkındaydı. Aday tanıtımında, ‘yaşam tarzına karıştırmayız‘ dedi. AK Parti İzmir’i kazanabilmek için yaşam tarzlarına müdahale edilmeyeceği konusunda İzmirliler’i inandırmalı.”
Abdülkadir Selvi’nin bu satırlarına çok alındım doğrusu. İzmirliler yaşam tarzları konusunda hassas da biz değil miyiz? Antalyalılar, Bursalılar, İzmitliler, Balıkesirliler değil mi? Yaşam tarzına güvencenin sadece İzmir’de değil bütün Türkiye’de siyaset yapmanın püf noktası olduğunu AK Parti şimdiye kadar çoktan öğrenmiş olmalı. Hiç değilse, karma öğrenci evleri çıkışına gelen şaşırtıcı yoğunluktaki tepkilerden sonra…
Kimsenin gücü tescil edilemeyecek
Son bir nokta: AK Parti’nin yerel seçim başarısının-başarısızlığının ölçütü son yerel seçimde aldığı oylar olmalıdır, başka bir şey değil.
Eğer AK Parti bu seçimde yüzde 38.8’in altına düşerse ciddi bir yorum savaşına sahne olacağız. Herkes bu “zaferi” kendi hanesine yazmaya çalışacak!
Geziciler “Biz düşürdük” diyecek.
Cemaat “İşte bizim gücümüz” diyecek.
Kamuoyunda “liberal-demokrat” olarak adlandırılan bazı muhalif çevreler de “Bizimle ittifakı bozarsan işte böyle olur” diye böbürlenecek.
Ama sonuçta kimin ne kadar etkili olduğu asla bilinmeyecek, dolayısıyla kimsenin gücü tescil edilemeyecek.
Bu yazı Bugün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.