Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim müfredatını değiştirmek için düğmeye bastı. Ben değişikliğe olumlu bakanlardanım. Çünkü insanlık tarihinde bilim ve iletişimin en hızlı yayıldığı ve değiştiği günlerdeyiz. Bu süreçte sabit kalmış bir müfredat söz konusu olamaz. Bu değişiklik adımını desteklemek ile birlikte bazı kaygılarımı ve yeni müfredatın ilkelerini okuyucunun dikkatine sunmak isterim.
Müfredat Nedir?
TDK Sözlüğünde: “1. isim: eğitim öğretim programı; 2. isim: Bir bütünü oluşturan bireyler, ayrıntılar” şeklinde tanımlanmış. Eğitim sisteminde müfredat temel eğitim ve ortaöğretim kademeleri, okul türleri ve alan/dallara göre ders programı olarak kullanılmaktadır. Genellikle bu program üç bölümden müteşekkildir. 1. Bölüm: Zorunlu dersler (sınıf düzeyleri, haftalık ders saati) ile şekillenir. 2. Bölüm: Seçmeli dersler 3. Bölüm: Serbest Zaman veya Rehberlik programlarından oluşur. Müfredatın çoğunluğu 1. Bölüm yani zorunlu/ortak derslerden oluşur. Seçmeli derslerin ağırlığı maalesef çok azdır.
Müfredat kutsal bir metin filan değildir, ihtiyaç halinde güncelleme yapılır. Güncelleme yapılmazsa ne olur? Çağın gerisinde kalırız. Okul sistemi çıktıları dünya ile rekabet edemez.
Ders Meselesi
Ne zaman kamuoyunda infial yaratan bir olay meydana gelse (kadına yönelik şiddet, bilişim araçlarını kötüye kullanma, şiddet, zorbalık vb.) hemen okullarda okutulmak üzere bir ders konulması gündeme geliyor. Son dönemde bu çerçevede: “Hukuk ve Adalet, Ahlak ve Yurttaşlık Eğitimi, Görgü Kuralları ve Nezaket vb.” dersler temel eğitim müfredatına konuldu. Bir konunun veya problemin ders olarak müfredat olması derde deva olacağı anlamına gelmez. Bunun nedenleri ise şöyle sıralanabilir:
1. Ders öğretim programında yer alan tutum, beceri, yetkinlik davranış ve alışkanlıklar ilgili dersle öğretilemez. Bu genel bir kültür ve birikim meselesidir.
2. Ders formel yapısı nedeni ile daha çok direnç oluşturur. Yani başlanan yerin gerisine düşme olasılığı vardır.
3. Sınav yapılır, bu da genellikle ölçme ilkelerine uymayan formalite sınavı olur. Böylece dersin gerçek anlamda öğrenilip öğrenilmediği tespit edilemez.
4. Dersi “hakkıyla” verecek öğretmen bulunmaz.
5. Ders öğretimini zenginleştirecek içerikler yoksa ki genellikle yoktur, ders öğretilemez.
6. Ders gerçekten istekli gönüllü öğrenciler tarafından seçilmeden öğretim yapılmaya yeltenilir, sonuç hüsran olur.
Bütün bu gerekçeler, müfredata yeni ders konulması konusunda daha ihtiyatlı davranmamızı gerektiriyor. Bazı konular diğer derslerin içinde yer alabilir; ya da ilgili konular genel bir okul politikası, proje, eylem planı özel bir okul programı şeklinde yapılabilir. Bu şekilde yeni kazanımlar, davranışlar, yetkinlikler edinen öğrenciler için ek sertifikalar düzenlenebilir.
Yeni Müfredatın İlkeleri
Azaltmak
Yeni müfredatta zorunlu derslerin, ortak derslerin azaltılması gerekmektedir. Aynı şekilde ders içeriklerinde ünite, tema, konu ve kazanımların da azaltılması gerekmektedir. Uygun sayıda kazanımı öğretelim ve tam öğretelim.
Arttırmak
Yeni müfredatta seçmeli derslerin sayısını ve seçmeli derslerin müfredat içindeki ağırlığını arttırmalıyız. Seçmeli derslerin özellikle 10. sınıftan itibaren arttırılarak müfredat içinde %50’yi aşan bir orana gelmesi gereklidir. Seçmeli derslerin seçim süreçlerini zaman aralığı olarak arttırmak çok yerinde olacaktır.
Çeşitlendirmek
Bilgi yüzyılındaki bireyi okullarda iyi yetiştirmek, gerekli beceri ve yetkinliklerle donatmak zorundayız. Bu durumda, yetkinlik geliştirici derslerin müfredatta yer alması elzemdir. Örneğin Yaratıcılık, Problem Çözme, Girişimcilik, Sistem Kurma, Şirket Kurma, Reklam ve Tanıtım gibi derslerin yeni müfredatta yer alması gerekmektedir. Merdiven grubu dersler, zincir dersleri yeni müfredatta yer almalıdır.
Yeni müfredat ülkemizin eğitim sistemi için gereklidir. Tüm dünyanın hızla değiştiği bir süreçte eğitim sisteminin omurgası olan müfredatın sabit kalması söz konusu olamaz. Yeni müfredatımız ile 21.yüzyılın bilgi, beceri ve yetkinliklerini kazandırmak durumundayız. Aksi halde rekabet gücümüz her geçen gün zayıflar.