Devlet memurları rejimimizi demokratik bir devlet sistemine göre yeniden düşünmeye ve gerekli ayarlamaları yapmaya vakit ayırmadığımız için bedelini çok ağır ödemek zorunda kalıyoruz. Seçimlerden sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun tümüyle değiştirilmesinin hükümetin ilk yapacağı reformlardan biri olacağını açıklaması artık bu konu üzerine kafa yorulduğunu gösteren bir gelişme olmuştur.
Günümüz demokratik devletlerinde kamu personelinin, tüm halkın güvenini kazanmış, gerekli donanım ve becerilere sahip, çalışkan, kendisini görevine adamış çalışanlar olması arzulanmaktadır. Bu ülkelerde kamu personelinin karar alıcılara yardımcı olan, onlara alanları ile ilgili en geniş bilgiyi aktaran, aynı zamanda da halka kaliteli servisi garanti eden bir çalışma sistemi içinde olmaları arzu edilmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun demokratik sistemlerde hedeflenen kamu personeli sistemini hayata geçirebilecek bir alt yapı ve felsefeye sahip olmadığı gün gibi ortadadır.
Değişime hazırlanmak
Reform yapmanın en büyük güçlüklerinden biri eski kültürü değiştirmektir. Yasaların değişimi görece daha kolaydır. Yeni kurumlar oluşturmak daha çetrefilli bir iştir. Ama kültürel değişim işin en zorlu kısmıdır ve bazı alanlarda yılları alabilir.
Buradan hareketle diyebiliriz ki yasaları değiştirir değiştirmez kamu personeli ile ilgili tüm sorunları çözülmeyecektir. Ama uzak görüşlü, iyi örneklerden hareketle oluşturulmuş, toplumdaki eleştirileri dikkate alan reformlar süreçleri kısaltacak, belirsizliklerin ortaya çıkmasına, en önemlisi, yanlış uygulamalara izin vermeyecektir.
Dünya’da kamu yönetiminde iyi örneklere baktığımızda her birinin farklı bir yönü ile ön plana çıktığını görmekteyiz. Almanya kamu sistemi sonuç odaklı, yani hedef koyan ve onlara ulaşmayı önceleyen bir yönetim olarak öne çıkarken, Yeni Zelanda bireysel ve kurumsal hesap verilebilirliği ana eksen olarak belirlemekte, ABD ise esnekliği, yeni koşullara uyum sağlayabilmeyi merkeze yerleştirmektedir.
Yeni sistem için öncelikler
Acaba Türkiye’de kamu personeli reformu nasıl bir ana felsefeye yönelmelidir?
Genç kamu çalışanlarının enerji ve coşkusunun birkaç yıl içinde kaybolduğu mevcut sistemin öncelikli ihtiyacı kamu personelinin işe başlatılma süreçlerinden itibaren başarının, bilginin ve vatandaşa hizmet verme düzeyinin temel değerlendirme ölçütleri haline getirilmesi, bu ölçütlere göre çalışmayan personelin yine şeffaf ve hakkaniyete dayalı mekanizmalarla sistem dışına çıkarılmasıdır.
Bu çerçevede, kamu personelinin işe alım süreçleri baştan aşağı gözden geçirilerek eşitlikçi, adil, grup aidiyetine değil, insani ve mesleki özelliklere dayalı bir personel devşirme modelinin oluşturulması gerekir.
Ayrıca, imtiyaz niteliği taşıyan iş güvencelerine son verilerek, bu tür güvencelere sahip kılınması gereken yargı mensupları, devletin çok temel fonksiyonlarını üstlenen belli alanlarda çalışanlar ve yöneticiler hariç olmak üzere tüm personel işçi statüsü ile aynı koşullarda çalıştırılmalıdır.
Son olarak, tüm çalışanlar performans değerlendirmesine tabi tutulmalı, bireysel olarak hesap verebilir kılınmalıdır.
Tabi ki bu önerilerin yasalaşması yetmez, düzgün bir şekilde uygulanmaları da önemlidir. Aksi halde, işe alım kuralları kötüye kullanılabilir, performans değerlendirmesi yozlaştırılarak ayrımcılığın meşrulaştırılması aracına dönüşebilir ya da alt düzey personelin kaderi yöneticilerin keyfi tasarruflarına terk edilebilir.
Şeffaflık, halkın denetime katılımı, yöneticilerin iyi örnekler esas alınarak eğitimi, personel sistemini gözlemlemek üzere kurulan, sivil toplumdan katılımın sağlandığı bağımsız bir mekanizmanın oluşturulması sistemin kötüye kullanılmasını engellemeye yardımcı olabilecek olası araçlardır.
Yeni Yüzyıl, 17.11.2015
http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/yeni-kamu-personeli-sistemi-nasil-olmali-123