Futbol, 21. yüzyıl itibariyle dünyanın en popüler spor türü konumunda bulunup, 200’ün üzerinde ülkede 250 milyonu aşkın oyuncu tarafından oynanan ve milyarlarca seyircisi olan, içerisinde her çeşit duyguyu deneyimleyeceğiniz bir aşk türü… İlk defa, 19. Yüzyılda İngilizler tarafından oynandığı sanılır lakin futbolun tarihi M.Ö. 3000’li yıllara, Asya Hun Devletine ve Çinlilere kadar uzanır. Futbolu bu kadar uzun ömürlü ve çekici kılansa içinde barındırdığı rekabet duygusu ve galip gelme hırsıdır tabiî ki. İngilizlerin özellikle 20. Yüzyılda bütün dünyaya yaydığı bu spor, ülkemize 19. Yüzyılın sonlarına doğru gelse de içerisinde büyük bir rekabeti barındıran süreç 1909’da Papazın Çayırında oynanan efsanevi Galatasaray-Fenerbahçe maçıyla başlamıştır.
Futbol ilerleyen zaman içerisinde bütün ülkelere akın akın yayılmış ve çok büyük bir izleyici kitlesi kazanmıştır. Halktan gelen şiddetli talep arzı doğurmuş ve milyar dolarları aşan futbol piyasaları oluşmuştur. Tabiî doğal olarak kulüpler ve oyuncuları arasında hukuk sözleşmeleri doğmuş, bu sözleşmeleri kontrol ve dizayn eden ülke federasyonları da onları takip etmiş. Futbola olan sevgi ve tutku, bu sporu yönetenleri çok kritik kararlar almaya da zorlamış. Çünkü bazen bazı ülkelerde yeteri kadar iyi sporcu ve antrenör yetişemediğinden ve en önemlisi beşeri futbol yetenekleri her ülkede doğal olarak eşit miktarda ortaya çıkmadığından, kulüpler, uluslararası arenada başarı sağlayabilmek için ‘yabancı oyuncu’ transfer etmek istemişlerdir. Örneğin bazı ülkelerde yetenekli kaleciler yetiştiği için ülkesinde kaleci yetiştiremeyen kulüpler bu ülkelerden kaleci transfer etmişlerdir. Lakin bu sporu yöneten merkezi otoriteler kendi ülke sporcusunu koruma bahanesiyle bu yabancı oyuncuların yerli kulüplere transferlerine bir dizi sınırlamalar getirmiştir.
Ülkemizde yabancı oyuncu sınırlamaları oldukça çeşitli olup 5 sene üst üste uygulandığı görülmemiştir. Hatta bazen 5 yılda 3 kez değiştirilmiştir. Çünkü özünde bu bir piyasa regülasyonudur ve her regülasyon tahmin edilemeyen sonuçlar doğurduğu için merkezi otorite yeni bir regülasyon yapmak zorunda kalmıştır. Bugün geldiğimiz noktada 5+3 yabancı kuralı kulüplere oldukça büyük ve gereksiz yükler bindirmektedir. Öncelikle korumacılık özü itibariyle asıl amacına ulaşan bir kavram değildir ve bu noktada yabancı sınırlaması Türkiyeli sporcuları değil bu sporcuların maaşını korumaktadır. Nasıl mı? Şöyle:
Siz bir kulübe yabancı oyuncu sınırlaması getirirseniz bu aynı zamanda geriye kalan oyuncuların yerli olacağı anlamına gelir. Bugün kulüpler kadrolarında 10 yabancı oyuncu barındırabiliyorlar ve bunların 6 tanesini ilk 18’e alabiliyorlar. Bu da demek oluyor ki geriye kalan 12 oyuncu yerli olmak zorundadır. Peki kulüpler 12 tane yetenekli yerli oyuncuyu, piyasada yoksa nereden bulacaklar? Bu sınırlama yetenekli yerli oyuncu piyasasını yükseltecek ve çok da yetenekli olmayan yerli oyuncular sırf korumacılık uğruna hak etmedikleri kulüplerde, çok yüksek maaşlarla, çok fazla süre alacaklardır. Yani normal şartlar altında 2.ligde top koşturacak oyuncular yerli piyasasındaki bu suni yükselme sonucu haksız yere değerlerini ve maaşlarını arttıracaklardır. Bu ani sıçrayış onların rekabet ortamlarını da kötü etkileyecektir. Çünkü doğal gelişim süreçlerinde adım adım atlamaları gereken evrimsel değişimlerini bir anda büyük kulüplere transfer olarak sekteye uğratacaklardır. Sonuç olarak 75 milyonluk Türkiye yüz yılı aşan futbol tarihinde tek bir uluslararası kupayla yetinecek ve yurtdışına gönderdiği sporcu sayısı da bir elin parmaklarını geçmeyecektir.
Peki yabancı oyuncu kuralı başarılı futbol ülkelerinde ne durumdadır? Son yılların tartışmasız en başarılı futbol ülkesi İspanya’da, AB vatandaşı sporcular yabancı olarak sayılmamaktadır, aynı zamanda Fransa ve İtalya’da da öyle. Buna ek olarak kulüpler, İspanya’da 3 tane, Fransa’da 4 tane, İtalya’da ise 5 tane AB dışı yabancı oyuncu transfer edebilmektedirler. Ayrıca 5 yıl ülkelerinde ikamet eden sporcuları vatandaş yapıveriyorlar. Futbolun en zevkli ligini barındıran İngiltere’de ise sınırsız yabancı oyuncuyla sözleşme yapabiliyorsunuz. Yalnız alacağınız yabancı oyuncunun milli takımında belirli bir sayıda yer alma şartı var. Yani dünyanın en başarılı futbol ülkelerinde ya sınırlama yok ya da çok cüzi.
Yabancı sınırlamasını arzulayanların güvendikleri en büyük argüman şudur: ‘Eğer yabancı sınırlaması kalkarsa kulüpler altyapılarından oyuncu yetiştirmezler, dışarıdan hazır alırlar ve bunun sonucunda milli takımı kuracak kadar bile yerli futbolcumuz olmayabilir.’ Oysa bu düşünceyi savunanların ihmal ettiği nokta, merkezi otoritelerin düzenleme ve kısıtlama getirmemesinin piyasanın kendi içerisinde bu kuralları oluşturamayacağı anlamına gelmemesidir. Yani altyapıdan oyuncu yetiştirme gerçekten ucuz, nitelikli ve yararlı bir şeyse kulüpler bunu tecrübe edinir ve bu alana kanalize olurlar. Bunu gerçekleştiremeyen kulüpler de rekabet ortamında başarısız olur ve politika değiştirirler. Bir diğer konu, şu anda 3 büyüklerde oynayan yerli oyuncuların, yabancı sınırlaması kalktığı zaman bu kulüplerde tutunamayacak olmasıdır. Ama bu olay malum oyuncuları sonsuza dek kaybedeceğimiz anlamına da gelmez. Çünkü bu oyuncular söz konusu durumda yurtdışına çıkıp daha düşük seviyeli kulüplerde daha düşük ücretlere oynayacaklardır. Bu da onların hem kişisel gelişimine katkısı olacak hem de ülke futbolcusu uluslararası alanda daha çok tanınacaktır. Ayrıca yabancı sınırının kalkması gerçekten iyi ve yetenekli yerli oyuncuların yanına onlarla rekabet edebilecek genç yabancı futbolcuların gelmesine de sebebiyet verecektir. Bu da milli takım oyuncusu yerli oyuncuların performansını arttıracaktır. Öteki durumda bu oyuncuların yerli oynatma şartından dolayı zaten formaları garanti olduğu için kendilerini geliştirmek gibi bir hedefleri de olmayacaktır.
Olayı son olarak yabancı oyuncular açısında değerlendirirsek, sırf bu yabancı kuralı yüzünden ülkeye nitelikli yabancıların gelemediğini de görüyoruz. Çünkü kulüpler bu sınırlama yüzünden paniğe kapılıp, eğer yabancı alınacaksa illa ki en iyisini almalıyız, gibi bir düşünceye kapılıyorlar. Bu düşünce ve panik onları acele ve günü kurtarmaya yönelik transfer hamleleri yapmaya götürüyor. Oysa sınırlamanın olmadığı durumda kulüplerin tek düşüneceği şey, bu oyuncu bize yarar sağlar mı sağlamaz mı, olur. Aksi durumda kulüpler başka birçok gereksiz soru ile muhatap olurlar ve takımlarını yanlış kurarlar.
Peki tüm bu sorunların çözümü tam olarak nedir? Aslında en mükemmeli bulma arayışında değilim. Şüphesiz, insanoğlu doğru bilgiye, deneme yanılma süreçlerinden kazandığı deneyim ve tecrübe ile ulaşıyor. Bu yüzden şu andaki sistemin ülke sporuna bir yararı olmadığını, ülke futbolunu ve ülke futbolcusunu korumadığını artık anlamamız gerekiyor. Eğer amacımız, vasıfsız yerli oyuncuların yüksek ücretlerle kulüplerimizde zorla oynatılması pahasına, yabancı girişini engellemekse buyurun bu kurallarla yola devam edelim. Yok, eğer amacımız ülke sporunun gelişmesi ve uluslararası arenada başarılar elde etmekse o zaman bu işi kulüplere bırakmak, çok daha demokratik, akılcı ve yararcı bir hamle olacaktır.