17 yaşındaki genç, yazdığı şiirleri yayınlamayı reddeden yayıncıya “Sizin için üzüldüm. Eğer şiirlerimi yayınlasaydınız, bundan sonra tüm yazdıklarımın yayın hakkını size verecektim.” der. Kısa bir süre aktif yayıncılık yapmış biri olarak, ben dahi birkaç defa muhatap oldum böyle koltuğunun altında bir dosya ile gelip şiirlerini yayınlatmak isteyen gençlerle. Tabii ben de bahsettiğim genci reddeden yayıncı gibi reddettim, fakat bahsettiğim 17 yaşındaki gencin yayıncısı olmak istemezdim, zira o genç Victor Hugo’ydu.
Kitap yayınlamak, yayınlatmak hep netameli bir iş olmuş. Bildiğimiz büyük yazarların birçoğu da ilk kitaplarını zar zor yayınlatmışlar. İki kapak arasında bir dosya çıkaran eli kalem tutan herkes, en azından “ilk kitap” konusunda aynı şeyleri yaşamış oluyor genellikle.
Yayıncıların “iyi kitap”tan anladığı varsayımı da hep şüphelidir. George Orwell’ın 1984’ünü T. S. Eliot’un yönettiği yayınevinin reddetmesi de mevzuya dair sık anlatılan hikâyelerden birisidir mesela. Yine bu tip durumlar için sık verilen örneklerden biri de, bir İngiliz’in, James Joyse’un romanlarından bazılarını ufak tefek değişikliklerle üzerine kendi adını yazıp 18 yayınevine göndermesi ve 17’sinden red cevabı almasıdır. Fakat her ne kadar yayıncılar kitaptan anlamasa da sonuç olarak yazar her zaman tek başınadır, yayıncı ise parayı koyan kişi. Yayıncılar yazarlara muhtaçtır ama ünlü bir yazar olana kadar “patron” yayıncıdır.
“Arkası Yarın” Geleneği
Kitabın basılması için yayıncıyı ikna edecek en önemli “neden” kitabın yazarıdır. Zaten bilinen, okunan bir yazarsanız şansınız daha yüksektir. Ya da yazdıklarınız çeşitli mecralarda görünmüş ve ilgi çekmişse bu da olumlu bir veridir yayıncı açısından.
“Arkası yarın” geleneği veya tefrika romanlar, kitaplar hem dünya edebiyatında hem de bizim edebiyatımızda önemli bir yer tutar. Ahmet Hamdi Tanpınar, “Beş Şehir”i Ülkü Dergisi’nde tefrika etmişti. Farklı sayılarda birkaç yazıdan oluşan seri daha sonra kitap olarak basıldı ve edebiyatımızın en önemli deneme şehir kitaplarından biri oldu ve edebiyatımıza bir kulvar açtı. Benzer şekilde bizim klasik olarak bildiğimiz birçok kitap esasında günlük gazetelerde tefrika edilip sonra kitaplaşmıştır. Yani bu durum pek yeni değil, hatta hem dünya edebiyatının hem de bizim edebiyatımızın temel kaynaklarından birisi.
Yeni Dünya: Wattpad
Wattpad bir internet sitesi ve mobil cihazlarda uygulama olarak kullanılan bir çeşit “arkası yarın” sitesi. Edebiyat ve yayıncılığın tüm formatlarını neredeyse tek platformda birleştiren enteresan bir “ahir zaman” icadı.
Wattpad’e dünyanın her yerinden neredeyse tüm dillerde hikâyeler ekleniyor kullanıcılar tarafından. Bir çeşit sosyal medya platformu. Bu platformda isteyen istediği gibi hikayelerini ekliyor, isteyen istediğini takip ediyor, yorum yapıyor ve paylaşıyor. Tabii imla denetimi ya da içerik sınırlaması gibi durumlar yok, o yüzden mesela ayrı yazılan “-de/-da”ları birleşik yazan ve imla kurallarından haberi olmayan, tüm bunlara rağmen milyonlarca okunup paylaşılan yazarlar var. Fakat aynı şekilde son derece iyi hikayeler de var.
Büşra Küçük, 17 yaşında ilk kitabı milyonlar okunan ve yüz binler satan bir genç yazar. Wattpad platformuna koyduğu hikâyeleri milyonlarca okuyucu cezbedince yayınevlerinin dikkatini çekti ve yazdıkları kitap olarak basıldı, piyasaya çıktı. Piyasa karşılığı da şaşırtıcı bir sonuç ortaya çıkardı ve müthiş bir rakamla “best seller” listelerini alt üst etti. Benzer şekilde birçok başka küçük yazar da piyasaya çok okunan olarak girdi.
Victor Hugo’nun bir iPad’i olsaydı, 17 yaşında yayıncılarla cebelleşme derdi olmayacaktı. Artık yayıncıların gazabı yüzünden kaybettiğimiz yeteneklere hayıflanmamıza gerek yok, yeteneğiniz varsa bir kullanıcı ismi ve bir e-posta adresiyle piyasaya çıkıp farkınızı yaratabilirsiniz.
Yeni Yüzyıl, 21.11.2015
http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/victor-hugonun-ipadi-169