Türkiye’de insan hayatına, anayasal düzene, demokratik hukuk devletine ve ülkenin bütünlüğüne yönelik terör kampanyası devam ediyor. Son olarak Ankara’da sivillere karşı menfur bir terör eylemi daha gerçekleştirildi. Terör eyleminin amacı siyasi iradeyi kırmak, toplumsal kararlılığı bozmak, siyasi anlaşmazlıkları derinleştirmek ve çatışmayı topluma yaygınlaştırmak… Bu şekilde Türkiye’nin terör örgütünün ve onu destekleyen kimi devletlerin siyasi taleplerini kabul edeceği bir pazarlığa razı olması hedefleniyor.
Terör Örgütleri Birleşti
Türkiye’de şiddet kullanarak devrim yapmak ve sosyalist bir düzen kurmak için 12 Mart 1971 öncesinden itibaren silahlı mücadele veren silahlı örgütler, 12 Mart 2016 tarihinde PKK’nın emri altında bir ittifaka girdiler. Halkların Birleşik Devrim Hareketi adını alan ve Kuzey Irak‘ta oluşturulan hareketin amacı “AKP ve T.C egemenlik sistemine karşı silahlı mücadele de dâhil tüm alanlarda ve tüm araç ve yöntemlerle devrimi yükseltme” olarak ilan ediliyor. Özgür Gündem’de 14 Mart’ta Mehmet Reşit müstearıyla yazan PKK yöneticisine göre “Birleşik Devrim Hareketi, HDK ve HDP’nin oluşturduğu Demokrasi Blok’unun alternatifi olmuyor. Tersine açıkça belirtilmese de adeta bir tamamlayıcı niteliğinde olma özelliğini taşıyor.”
Burada bildirideki özellikle “TC’nin egemenlik sistemine karşı” ve “tüm alanlarda ve tüm araç ve yöntemlerle” ifadelerine dikkatinizi çekmek isterim. Bu ifadelerden önce de durum farklı değildi zaten ama bir kez daha altını çizmek lazım: Kendine hiçbir sınır tanımayan ve dediğimiz yapılmadıkça her şeyi yapmaya hakkımız var diyen bir terör koalisyonuyla karşı karşıyayız. Bu terör koalisyonuyla demokratik hukuk devletinin kuralları içinde mücadele etmek ve onları ağır bir şekilde mağlup etmek şart görünüyor.
Türkiye halkının ezici bir çoğunluğu, terörle mücadele konusunda hem fikir… Ancak bazı siyasi elitler terör örgütünün amaç ve ideolojisini paylaşmasa da, buradan kendilerince siyasi sonuçlar çıkarmaya teşne bir pozisyonda duruyorlar. Ahlaken ve siyaseten savunulamayacak bu pozisyon, bir takım yaklaşımların ardına gizleniyor. Teröre karşı, halktaki mutabakatın siyasette ve medyada tesis edilememesinin temel sebeplerinden biri bu.
Türkiye’nin dış politikası da, kimi ülkeler ve onlarla irtibatlı yurt içindeki bazı çevreleri teröre gizli veya açık destek vermeye veyahut da teröre karşı mutabakat içinde olmaya yol açıyor. Ne yazık ki, bu iki durumunda kolay çözümleri yok. Bu bakımdan terör örgütleri kendi dinamiklerinin ötesinde bir dış destek ve Türkiye üzerinde baskı olduğu değerlendirmesi yaptıkları için bu kadar cüretkârlar.
Teröre Karşı İttifak Şart
Bugüne kadar terör ve terörle işbirliği yapan yurt içi ve yurt dışı odaklar Türkiye’de müşterek kimliğe, demokratik yönetime ve devlet kapasitesine ciddi zararlar verdi Türkiye, bu sefer bu tuzağa düşmeden ve hatalardan kaçınarak terörle mücadeleyi yürütmelidir. Teröre karşı müşterek kimliği pekiştirmek, demokratik yönetimi muhafaza etmek ve devlet kapasitesini geliştirmek suretiyle dış politikadan ekonomiye, siyasetten sivil topluma birçok alanda bütün dünyada meşru tüm araç ve yöntemlerle mücadele etmek gerekiyor.
Türkiye’nin varoluşuna, egemenliğine ve demokratik yönetimine karşı birleşen terör kampanyasına karşı, şiddet kullanmayan bütün çevrelerin dâhil olduğu bir mücadele başlatılmalıdır. Bu mücadele salt güvenlik kuvvetleri, devlet veya siyasetle yürütülemez. Bütün Türkiye’nin resmi ve sivil bütün kurumları, sivil toplumu, aydınları, medyası ve bütün kapasitesiyle bu birleşik terör kampanyasına ve darbelere karşı, demokratik hukuk devletini savunursa mücadele bu sefer kazanılabilir.
Yeni Yüzyıl, 15.03.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/terore-karsi-demokratik-hukuk-devletini-savunalim-1671