Batı’da yeni nesil tarihçiler çalışmalarında eskiden olduğuna nispetle daha çok ve çeşitli kaynak kullanmakta. Bu kaynaklar arasında hikâye ve romanlar, şiirler, piyesler, biyografiler, günlükler, hatıralar, özel mektuplar da bulunuyor. Birçok durumda bunlar araştırmacılara akademik çalışmalar için kullanılan geleneksel kaynaklardan bazı bakımlardan daha faydalı malzemeler temin ediyor. Örneğin, rakamların soğukluğundan kurtularak yaşananları idrak etmemizi sağlıyor. Akademik çalışmalara sığdırılamayan bilgi ve yorumları bize aktarıyor. Soyut teorilerle yetinmek zorunda kalmayıp yaşayan, tecrübe eden insanların hayatına ve hissiyatına adeta dokunmamızı mümkün kılıyor.
Dünyada gittikçe yayılan bu tür tarihçilik ülkemize henüz yeterince yansımadı. Umarım çok geçmeden üniversitelerimizde karşılık bulur ve böylece tarihimize, yaşanmış olaylara başka açılardan da bakma fırsatına kavuşuruz. Eski zamanlarda kaleme alınmış yukarda söz ettiğim türden yerli kaynaklar bu tür çalışmalarda malzeme olarak kullanılmak için sabırla bekliyor.
Edebiyatçı Mahmut Makal 10 Ağustos’ta vefat etti. Makal, köy edebiyatı denen edebî akımın öncülerindendi. Merhum 1933 doğumluydu. Köy Enstitüsü’nde okudu. Ömrünün bir bölümü tek parti rejimi altında geçti. İlk eserini de tek parti yönetiminin son aylarında ve daha çocukluk çağından yeni çıkmaktayken verdi. Bu eser Burdur’un bir köyünde yaşayan insanların günlük hayatını anlatan Bizim Köy adlı romandı.
Romanın ilk baskısı Ocak 1950’de yapıldı. Roman çıktığında Türkiye 1945’te başladığı demokrasiye geçiş sürecini 14 Mayıs zaferiyle tamamlamaya ve taçlandırmaya doğru hızla ilerlemekteydi. Dolayısıyla roman tek parti yönetimi altında ülkemizdeki ortalama köy hayatını gayet gerçekçi biçimde tasvir etmekteydi. O kadar ki bu Bizim Köy bazı bakımlardan Knut Hamsun’un Açlık adlı romanı ile kıyaslanabilir. Bu roman yüzünden Makal’ın başı siyasî otoriteyle derde de girdi. Öyle ya, “kutsal” tek parti döneminde köylüler bu derece sefalet için bir hayat yaşıyor olamazdı!
Bizim Köy çeşitli açılardan incelenebilir ve bir tür belgesel muamelesine tâbi tutulabilir. Benim özellikle dikkatimi ve ilgimi çeken, tasvir edilen köydeki insanların hayat seviyesi. İnsanların yaşama seviyesi beslenme, giyinme ve barınma imkânlarıyla alakalıdır. Bunlar da insanların sağlığını, ortalama hayat süresini, nüfus artış hızını doğrudan doğruya etkiler.
Beslenme olgusu iki ana ayağa sahiptir: 1) Düzenli yiyecek tüketme imkânına sahip olup olmamak ve 2) tüketilen yiyeceklerin kalite, miktar ve çeşidi. Benzer bir şey giyinme için de söylenebilir: 1) Giysi sayısı ve 2) giysinin meselâ işe ve mevsime göre çeşitliliği. Barınma için de aynı ölçüler geçerlidir: 1) Barınılan yerin genişliği, bölüm sayısı, metrekare ölçüsü, 2) Musluk suyu, tuvalet, ısıtma, havalandırma, baskın suyundan korunma imkânları.
Mahmut Makal’ın romanına konu ettiği köyde, hayat, ne yazık ki, son derece ağır şartlar altında yaşanmaktaydı. Örneğin, ilkokul öğrencilerinin beslenme rejimi bugün en fakir olanlarımızın bile anlaması, kabullenmesi, tahammül etmesi zor olacak kadar kötüydü. Makal bunları muazzam bir sadelik ve gerçekçilikle tasvir etti. Kısaca söyleyecek olursak, diyebiliriz ki, bu roman tek parti dönemi Türkiye’sinin toplu/genel ekonomik başarısı –daha doğrusu başarısızlığı- hakkında bize doğruluğundan şüphe etmemiz için hiçbir sebep bulunmayan bilgiler vermekte.
Zaman zaman tek parti dönemi çeşitli açılardan değerlendiriliyor. Bunlar çoğu zaman soyut, ölçülmesi zor, insanların günlük hayatına yukarda ölçü olarak aldığım şeyler bakımından bir açıklık getirmeyen unsurlar üzerinden yapılıyor; çağdaşlaşma, aydınlanma, ilerleme vs. gibi. Somut duruma nadiren bakılıyor. Bakıldığında ise ne yazık ki karşımıza iyi bir manzara çıkmıyor. Bizim Köy ve başka bazı çalışmalar tek parti yönetiminin iktisadî açıdan kesinlikle başarısız olduğunu gösteriyor.
İlginç olan bir durum, bugünü değerlendirirken ekonomik kalkınma için haklı olarak insan haklarına, hukukun hâkimiyetine, ifade özgürlüğüne, mülkiyet güvenliğine, teşebbüs özgürlüğüne vurgu yapan kimilerinin iş tek parti dönemini değerlendirmeye gelince çark etmeleri. Ölçütleri hemen değiştirmeleri veya bir durum için savundukları ölçütleri başka durumlar söz konusu olunca görmezden gelmeleri. Çelişkiye düşerek bu ölçütler bakımından çok kötü durumda olan tek parti Türkiye’sinin ekonomik açıdan bir başarı destanı yazdığını ileri sürmeleri. Geçenlerde bir vesileyle bir açılış töreninde -adı lâzım değil ama- hayli popüler, medyatik bir kişinin bir konuşmasını dinledim. Tutarsız ve çelişkiler içinde yüzen pop konuşmasında tek parti dönemini yüceltip bugünü tek parti dönemi üzerinden eleştirerek sözünü ettiğim çelişkiye düştü. Şöhreti iyi ama ne yazık ki, korkarım, yanılgı ve çelişkilerini düzeltmek bir yana, onların farkına varabilmesi bile çok zor görünüyor.
Lafı hiç dolandırmaya gerek yok. Mahmut Makal’ın Bizim Köy’ü tek parti yönetiminin ekonomik bakımdan sınıfta kaldığının, yani halkın refah seviyesini yükseltemediğinin en açık delillerindendir. İyi ki yazıldı ve iyi ki tek parti dönemi en azından kâğıt üzerinde tarihe karışmadan yayımlandı. Mahmut Makal’a bu eseri için teşekkür borçluyuz. Sonraki baskılarında romanın diliyle oynandığı –daha doğrusu dili kuşdiline çevrildiği- için okuyucularıma kitabın olabildiğince eski –mümkünse ilk- baskısını bularak okumalarını tavsiye ederim. Bana hak vereceklerinden eminim.
Yeniyüzyıl, 13 Ekim 2018