Son birkaç aydır garip şeylerle karşılaşıyoruz. Hayırdır inşallah demekten, bekleyip gözlemekten başka elden bir şey gelmiyor. Gün ola harman ola.
Hatırlarsınız, Ekim ayında Danıştay 5 yıl aradan sonra And konusunu gündeme getirmiş ve düzenlemeyi iptal ettiğini açıklamıştı. Uzun bir süreden sonra, hiç gündemde yokken birden ısıtılarak ortaya sürülen bu konu epeyce bir gündemi işgal etmiş, bu arada da And’cılar nutuklarını atmış, kendileri gibi düşünmeyenleri Türk olmamakla yaftalamış ve hain ilan etmişti.
Kasım ayını da boş geçirmedik. Edirne’de, 10 Kasım Atatürk’ü anma programında üniversite öğrencisi olan genç bir kız, “Atatürk ilah değildir, Allah’ın kanunları var. Atatürk Batı’nın kanunlarını getirdi.” dediği için tutuklandı. Suçu da Atatürk’ün manevî hatırasına hakaret etmek. Yani artık bu kadarı bile 5816 sayılı kanunu işletmek için yeterli. Galiba yeniden bizi tutan pamuk ipliğine sıkıca sarılmaya başlamak gerekiyor.
Her neyse!
Aralık ayına geldiğimizde bu sefer de TSK’daki başörtüsü düzenlemesine yönelik bir dava gündeme geldi. Bu sefer düzenleme iptal edilmedi fakat iptal istemi esastan incelenecekmiş. Bu davada Danıştay’ın ilgili dairesindeki üyelerden birisi aksi yönde oy kullanmış. Hatta daireye görüş gönderen Danıştay savcısı da bu üye ile aynı istikamette düşünceye sahipmiş.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde bu görüşler laiklik ilkesine göndermelerle temellendiriliyor.
Daire üyesi olan hâkim “kamu görevlilerinin, din ve vicdan hürriyetinden bahisle dinsel mensubiyetlerini öne çıkarmalarına olanak sağlayacak şekilde kural getirilmesinin, Anayasanın 2. maddesinde yer alan ‘laiklik ilkesi’ varlığını korudukça, hukuken kabul edilemeyeceği“ni belirtmiş.
Buna benzer şekilde savcı ise görüşünde, “devlet memurlarının dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemesi gerektiği, bu şekildeki bir düzenlemenin, Anayasanın 2. maddesinde yer alan ‘laiklik ilkesi’ varlığını korudukça, hukuken kabul edilemeyeceği“ni öne sürmüş.
2018 böyle biterken 2019’a girdik.
Yeni yıl, yeni ümitler, yeni mutluluklar vs. derken on gün geçti geçmedi, bu sefer de Devlet Nişanı’na dair 2013 yılında yapılan bir düzenleme gündeme geldi.
Eski Nişan’da Atatürk kabartması varmış ve onun yerine ay ve yıldız yani bayrağımız kullanılmaya başlanmış. Bu konudaki itiraz üzerine de Danıştay, “Devlet Nişanı’nda yer alan Atatürk kabartmasının kaldırılması anlamını taşıyan düzenlemenin Anayasal hükümler karşısında eksik düzenleme niteliğinde olması nedeniyle hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.” gerekçesini açıklayarak 2013’teki düzenlemeyi iptal etmiş. Tabiî bu sayede de 5 yıllık bir ayıba (!) son verilmiş olunuyor.
Tüm bunlara karşı -en azından şimdilik- bir şey söylemek istemiyorum da bir sorum var sadece:
Gerçekten tehlikenin farkında değil misiniz?
11 Ocak 2019