Başbakan Erdoğan hiç beklenmedik bir icraata imza attı. 1915 olaylarında hayatını kaybeden Ermeniler için tâziye mesajı yayınladı. Dokuz dilde yayınlanan mesaj hem ülke içinde hem de özellikle dış dünyada büyük yankı yaptı. Birçok yorumcu bunun tarihî bir adım ve bir dönüm noktası teşkil ettiğini belirtti.
Birçok akademisyene göre ulus sanal bir varlık ve kimliktir. Çoğumuzun sandığının tersine uluslar devletleri değil devletler ulusları yaratmıştır. Ulusun ne olup ne olmadığıyla ve ulus devletlerin insanlığa faydaları ve zararlarıyla ilgili tartışmalar gelecekte artarak devam edecek. Muhtemeldir ki, ulus fikri ve ulus devlet uygulamaları önemli değişikliklere maruz kalacak. Yaşayanlar bunu görecek. Buna rağmen, günümüz dünyasının bir uluslar ve ulus devletler dünyası olarak görüldüğü malum. Bu yüzden, uluslararası siyasî tartışmalar genellikle ulus ve ulus devlet kavramları üzerinden yapılıyor.
Ulus ve ulus devlet yaratma süreci dünyanın her yerinde resmî tarih diyebileceğimiz tarih anlatılarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Zorunlu ve devlet kontrolündeki eğitim sistemleriyle bu tarihler yeni nesillere aşılandı. Bu tarih hikâyelerine bakarsanız her ülkenin geçmişi tertemizdir. Her devlet en yüksek değerleri temsil etmektedir. Her ulus mağdur eden olmaktan ziyade mağdur edilendir. Meselâ, ABD tarihin gördüğü en yüksek medeniyettir. Özgürlük demek Amerika demektir. Fransa ve Almanya uygarlığın beşiğidir. Hatta insanlığın velinimetidir. Tarihlerinde hiç yanlış yoktur. Bunların hepsinin birer masal olduğunu biliyoruz. Evet, ABD güçlü bir sivil toplum geleneğine ve özgürlük fikrine derin bir bağlılığa sahiptir; ama aynı zamanda yerlilerin yok edildiği, yerli topraklarının gasp edildiği, Afrikalı siyahların köle olarak kullanıldığı siyasî coğrafyadır. Fransa ve Almanya gibi ülkeler sadece kolonyal güçler olarak dünyanın uzak bölgelerinde işgal ve yağmalamaya girişmemiştir. Uygarlığı temsil ettiği düşünülen diğer Avrupalıları da yok etmekten geri kalmamıştır. Fransız Devrimi Fransızın Fransıza zulmünün adıdır aynı zamanda. Almanya neredeyse iliklerine işlemiş bir ırkçılık kültürüne sahiptir. En liberal Alman’da bile on dakikalık bir konuşmayla ırkçılığın izlerine ulaşmak mümkündür. Kısaca, hiçbir millet tertemiz bir tarihe sahip değildir. Her millet iyi şeyler yanında kötü, çok kötü şeyler de yapmıştır.
Türkiye elbette bu tespitin dışında değil. Bu toplumun tarihinde kıvanç verici hareketler yanında utanç verici davranışlar da var. Ermeni katliamı-soykırımı bunların en başta gelenidir ve en kötüsüdür. Ermeni problemi Türkiye’nin kara kutusu gibidir. Gerçeği itiraf edememe ve gerekeni yapamama bu ülkeyi içten içe çürütmektedir. Bu yüzden, bu problem en başta hesaplaşılması gereken problemdir. Ermeni problemiyle yüzleşilmesinin önünde siyasî olanlar yanında psikolojik bariyerler de var. Farklı bir şey söylemek çok zor. Bundan dolayı olsa gerek yıllarca kamu makamları, siyasî otoriteler ya hiçbir şey söylemedi ya da yalana dayalı ezberleri tekrarladı. Başbakan’ın bu tâziye mesajıyla ilk defa çizgi dışına çıkıldı.
Ermenilerin maruz bırakıldığı felaketi dine ve dindarlara atfetme eğilimi kuvvetli. Şüphe yok ki, dinler iyi şeylere de kötü şeylere de dayanak yapılacak yorumlara tâbi tutulma potansiyeline sahip. Ancak, Türkiye’de Ermenilerin başına gelenler Müslümanlıktan ziyade milliyetçiliğin ve ulus devlet anlayışının eseri. Bu yüzden, özellikle mücadele edilmesi gereken şey milliyetçilik fikri ve ulus devletin aşırılıklarıdır.
Başbakan bu tâziye için teşekkürü gerçekten hak ediyor. Ancak, bu adımın devamı mutlaka gelmeli. Tâbiri caizse, Ermeni açılımı burada bırakılmamalı. Yola devam etmenin felakete yol açacağı yollu endişeler temelsiz. Devrimci bir tavırdan uzak durup adım adım ilerlemek birçok korkuyu boşa çıkaracaktır. Neler yapılabilir? Üç şeyden söz edebilirim. İlk olarak, 1915 olaylarında hayatını kaybeden Ermenilerin torunlarına, istiyorlarsa, T. C. Vatandaşlığına geçme ve Türkiye’de yaşama imkânı verilebilir. İkinci olarak, Ermenistan ile sınır açılabilir. Sınırın açılması Ermenistan-Azerbaycan ihtilafının çözümünü zorlaştırmaz, kolaylaştırır. Ermenistan bu kapının açılmasına çok muhtaç. Ticarî ve turistik ilişkilerin gelişmesi tarafların birbirini anlamasını kolaylaştırır. Son olarak, mülkiyet hakları konusunda bazı adımlar atılabilir. Mallarının gasp edildiği ispatlanan Ermenilerin torunlarına sembolik tazminatlar ödenebilir ve toprak-mal iadesi gibi jestler yapılabilir.
Ermeni problemiyle yüzleşmek Türkiye’nin vicdanını temizleyecek, asaletini artıracak, geçmişinin bir pranga gibi ayaklarına takılı kalmasına son veren bir süreci başlatacaktır. Lütfen cesaret, cesaret, cesaret.
Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmıştır.