“Tatbikat değil darbe planıdır”

Balyoz Darbe Planı’nın deşifre olduğu ilk günü hatırlıyorum. Çetin Doğan’ın ekranlarda pişkin pişkin sırıtarak, iddialarla dalga geçercesine yaptığı yalanlama, “Bu Balyoz birilerinin başına inecek” türü tehditkar sözleri bugün gibi aklımda.

Pek zavallı bir denemeydi yaptıkları… Bütün ayrıntılarıyla ortaya dökülmüş bir darbe planının “masum ve rutin bir tatbikat” olduğunu savunmak gibi imkansız bir işe giriştiler.

Ve tabii başaramadılar…

Sonunda “Balyoz’un kimin başına indiği” Yargıtay’ın kararıyla kesinleşti.

Balyoz kararının özü şu cümlelerdir:

“Balyoz bir plan tatbikatı değil, AK Parti iktidarını yıkmayı amaçlayan bir darbe planıdır. Harekete geçme öncesindeki tüm aşamalar tamamlanmıştır.”

Kararının özünü bu cümlelerle ortaya koyan Yargıtay, ayrıca dijital delillerle ilgili olarak; dijital delillerin ceza muhakemesinde ispat aracı olduğunu; bu delillerin elde edilişinin hukuka uygun olduğunu ve değiştirildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu belirterek savunmanın bu davayla ilgili olarak öne sürdüğü en temel iddia olan “düzmece” iddiasını da tamamen çökertmiş oluyor.
 
Sapla samanı ayırıyor
 
Hatırlarsanız ilk mahkeme Balyoz Davası kararlarını açıkladığı zaman, en fazla eleştiri alan nokta mahkemenin “sapla samanı ayırmada” eksik kaldığı; emri verenle emri yerine getiren arasında ayrım gözetmediği ya da gıyabında görev verilenleri de suçlu saydığı gibi noktalardı.

 Yargıtay’ın kararı, sanıkların durumlarındaki bütün farklılıkları dikkatle ayırarak mahkeme kararının bu noktadaki zaafını da gideriyor.

25 sanık için beraat kararı verirken “suç kastı olmaksızın askeri emri yerine getirmenin veya gıyabında görevlendirilmiş olmanın suç oluşturmayacağı” yargısından hareket ediyor.

Yine, 63 sanık için “Eylemlerinin darbeye teşebbüs olmayıp suç için anlaşma suçu”olduğunu hükme bağlarken de, darbeye teşebbüs eylemine bir biçimde katılmış olsa bile sonradan vazgeçmiş ya da emekli olmuş veya eylem sayılacak davranışları devam ettirmemiş olanları birinci derecede suçlulardan dikkatle ayırıyor.
 
Hakimler “AKP’nin adamı” mı?
 
Tabii bütün bu yazdıklarım, hukuk zemininde tartışmaya niyeti olanlar için bir değer ifade eder.
Başından beri darbecilerin avukatlığına soyunan muhalefetin bütün bu argümanlara itibar etmeyeceğini biliyoruz. Onlar, kestirme yoldan “Yargı zaten bütünüyle AK Parti’nin elinde, Yargıtay da hükümetin direktifleriyle karar veriyor” deyip geçiyorlar. Yarın öbür gün sanıklar tek tek Anayasa Mahkemesi’ne gittiğinde, oradan çıkan kararı da beğenmezlerse, o zaman da aynı şeyi söyler, Anayasa Mahkemesi’ni de “iktidarın mahkemesi” olarak ilan ederler.

Hatta hatta bu dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitse ve mahkeme kararı haklı bulsa, yine bir kulp takar, AİHM’in “satıldığını” filan söylerler.

Onları ikna etmenin, hatta böyle bir platformda hukuki tartışma yürütmenin mümkün olmadığı besbelli.

Ama ben yine de, kafası ön yargılarla bu kadar kilitlenmemiş olanlara, Taha Akyol’un dünkü yazısından bazı bilgiler aktararak noktalayayım:

Balyoz Davası’na bakan Yargıtay 9. Dairesi’nin Başkanı, 18 yıldır, üyelerden biri 15 yıldır, bir başkası 12 yıldır Yargıtay’da tetkik hakimi ve üye olarak çalışan yargıçlar. Yani 2010 referandumundan sonra Yargıtay’a gelmiş değiller… Diğer üyelerden biri de büyük Hizbullah Davası’nı sonuçlandıran hakim…

Ve unutmayın ki karar oy birliği ile alınıyor.
 Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et