Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür’den öğrendiğime göre, Metin Münir adlı biri şöyle yazmış (Sabah, 3 Mart 2016, “Generalleri özleyen aydınlar”): “Farkında değildik. Ama Türkiye’de bir tek gerçek muhalefet partisi vardı. O da ordu idi. Ordu siyasetteki hâkim pozisyonunu kaybedince Türkiye muhalefetsiz kaldı. Hadi sağ elimle sol kulağımı tutmadan söyleyeyim: Eğer ordu eski gücünde olsaydı Erdoğan çoktan devrilmiş, AKP kapatılmış, küçük dağları yaratan birçok AKP’li Can Dündar ve Erdem Gül’ün içtiği zehri tatmak üzere hapishaneleri doldurmuştu.”
Bu paragrafı aktaran Övür hemen ardından şu yorumu yapıyor: “Utanç verici bir savrulma… Daha önce de demokrat ve sosyalist olduğunu bildiğimiz bir kısım aydının darbe özlemine tanık olmuştuk ama bu kadar çirkinini ilk kez görüyoruz. Yazının sonunda ‘ben orduyu tercih etmem’ demesi ne yazık ki bu rezilliği örtmeye yetmiyor.”
Övür’ün yorumundaki püf noktası “demokrat ve sosyalist olduğunu bildiğimiz” ifadesi. Bu ifade sosyalist olmakla demokrat olmanın bağdaştığını varsayıyor. Sosyalist olmakla demokrat olmayı özdeşleştirenler de var. Bütün sosyalist örgütlerin demokrat sıfatını da isimlerinde veya ideolojik metinlerinde, programlarında, tüzüklerinde kullanması bir şekilde bu algıyı kuvvetlendiriyor.
Herkesin bildiği ama medyada neredeyse benden başka hiç kimsenin dile getirmediği bir gerçeğin altını çizeyim. Avrupa’da sosyal demokrasiyle eş anlamda kullanılan sosyalizm değil ama ortodoks hâliyle sosyalizm demokrasiyle uzlaşmaz. Bu yüzden sosyalizm ve demokrasi zıt kutuplarda yer alır. Sosyalist demokrat bir oksimorondur, yani bir araya getirilemeyecek iki kelimenin birlikte kullanılmasıdır. Faşist demokrat demekle aynı şeydir.
Sosyalizm bir sert ideoloji, demokrasi ise bir siyasî yönetim biçimi. Demokrasi bir ideoloji değil ama ideolojilerin çatısı altında barınmasına imkân veren, kendisi de özünde liberalizm ile ittifak yapmak zorunda bir teknik. Kısaca demokrasi dediğimiz rejimin asıl ve tam adı liberal demokrasi. İster millî, gerçek, ister halkçı, İslâmî gibi sıfatlar ekleyin bir şey değişmez. Demokrasi olmak isteyen her rejim liberalizme dayanmak ve saygı göstermek zorunda.
Sosyalizm özünde bir savaş ideolojisi. Bu savaş sosyalistlerin muhalefette ve iktidarda olmasına göre iki yönlü. Muhalefette savaşın İlk boyutu sosyalist olmayanlara ikinci boyutu ise sosyalist yapılanmalar içinde sosyalizme uymadığı iddia edilenlere karşıdır. Sosyalistler iktidara gelince örgüt içi savaş ülke içi savaşa tahvil edilir. Sosyalist olmayan kişiler ve toplum kesimleri tasfiye edilir.
Sosyalizm toplumda çoğulculuk değil tekillik peşindedir. Sosyalistler toplumsal çoğulluğu kabul etmez ve savunmaz.Sosyalistlere göre sosyalizm tek doğrudur ve herkesin sosyalist olması gerekir. Her şeyin bir sosyalist olanı, sosyalizme uyanı, bir de sosyalist olmayanı, sosyalizme uymayanı vardır. Aytekin Yılmaz’ın Sığınamayanlar adlı son romanında yaşanmış olaylar üzerinden anlattığı gibi, katı sosyalist örgütlerde rüyaların bile sosyalist olması istenir. Birçok sosyaliste göre, sosyalist olmayanlar ya aklî/zihnî yetersizliklerinden ya da hainliklerinden dolayı bu durumdadır. Sosyalist bir ülkede sosyalist olmayanların özellikle açık ve resmî varlığa sahip gruplar halinde yaşamalarına ve sosyalist olmayan pratiklere -meselâ üretim araçlarını mülk edinmelerine- serbest teşebbüse girişmelerine, sosyalizmi reddeden dergiler, gazeteler çıkarmalarına izin verilmez. Bunlar hep sapma olarak görülür ve ağır biçimde cezalandırılır.
M. Övür aynı gelenekten geldiği için görmüyor veya dile getirmek istemiyor olabilir. Ben söyleyeyim: Sosyalizm ve demokrasi birbirinin zıddıdır. Ortodoks sosyalist olan biri aynı zamanda demokrat olamaz. Ortodoks sosyalizmi resmen benimsemiş bir ülke de demokratik olamaz. Demokrasiye değer veren ve demokrat olmak isteyen her kişinin ve ülkenin sosyalizmden uzak durması gerekir.
Yeni Yüzyıl, 14.03.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/sosyalist-demokrat-olamaz-mi-1653