Siyasi eleştiri-hukuki suçlama ayrımı

Bu ülkede terörle mücadelede başından beri eksik olan en önemli faktörlerden bir tanesi, ülkenin “ilerici-demokrat” kamuoyunun PKK şiddetine karşı takındığı “mahcup destek” tutumu oldu.

Bu hayırhah tutum yüzündendir ki, bir devletin topraklarında terör estiren bir örgütü etkisiz hale getirmek gibi çok doğal bir hakkı savunmak, sadece sağcı-milliyetçi kamuoyuna kaldı. Demokrasiyle şiddetin bir arada yürüyemeyeceğini; demokratik gelişmenin ancak şiddetin dışlandığı ortamda mümkün olabileceğini gayet iyi bilmesi gereken “ilerici-demokratik” kamuoyu, sıra PKK terörüne karşı tavır almaya geldiğinde bu gerçeği bilmezden geldi, sustu ve bu suskunlukla şiddeti cesaretlendirdi. Üstelik sadece şiddeti cesaretlendirmekle kalmadı; PKK’ya tepki duyan milliyetçi kamuoyunu da bu konuda yalnız bırakarak radikalleşmesine katkıda bulundu.

Başbakan Erdoğan’ın KCK operasyonları bağlamında aydın kamuoyuna yaptığı eleştiri bu anlamda doğruydu. Ama eleştirmediği -çünkü büyük ihtimalle paylaştığı- şey milliyetçi-muhafazakâr kamuoyunun aynı olay karşısında -ve benzer bütün olaylarda- yaptığı sistematik hataydı.

Bu kesimin bir türlü beceremediği şey, siyaseten yanlış olanla hukuken suç olanı birbirine karıştırmak; siyaseten yanlış bulduğunu hukuken de suç sanmak ya da suç olmasını istemektir.

BDP’nin siyaset akademisinde ders verme konusunda takınılan tutum bu noktada çok güzel bir örnek oluşturuyor.

Şu anda birçok muhafazakâr-milliyetçi, BDP’nin siyaset akademisinin aslında ne olduğunu, oralarda neyin eğitiminin verildiğini teşhir ederek Ersanlı’nın tutuklanmasını haklı çıkarmaya çalışıyor. Oysa bu hukuki değil, siyasi bir tutum. Bir kişi, bir aydının BDP’nin siyaset akademisi gibi, terör örgütü ile sıkı bağlar içinde olduğu besbelli bir kurumda ders vermeyi kabul etmesini siyaseten yanlış bulabilir ve bu davranışından hareket ederek o aydının siyasal tutumu konusunda bir yargıda bulunabilir; onu eleştirebilir, siyaseten çok ağır suçlamalar da yöneltebilir. Ama bu olayın hukuken suça dönüşebilmesi için, terör örgütü ile o aydın arasında örgütsel bağ olduğunun somut olarak ortaya konması gerektiğini de bilir.

Ne yazık ki, bizim milliyetçi-muhafazakâr kamuoyumuzda böyle bir hukuk bilincinden eser yok. Onlarda olmadığı gibi, birçok yargı adamımızda ve birçok yasamızda da yok.

Bunun en son örneğini Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Osman Baydemir hakkında yazdığı ve Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame oluşturuyor.

Bu iddianame ile Baydemir hakkında 28 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Peki ne gibi suçlamalar yer alıyor iddianamede?

Baydemir hakkında 28 yıl hapis cezası istenmesinin sebebi, katıldığı üç etkinlik: Bunlardan biri, çatışmada ölen bazı PKK’lıların cenaze törenine katılması. Diğeri, BDP’nin gerçekleştirdiği bir protesto yürüyüşe katılması, üçüncüsü de Öcalan’ın yakalanışının yıl dönümünde yapılan bir etkinliğe katılıp Öcalan’ın fotoğrafının önünde yürümesi…

Baydemir’in bu eylemleriyle ”terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve ”terör örgütünün propagandasını yapmak”la suçlanıyor.

İşte siyasi hükümle hukuki hükmün birbirine karıştırılışının tipik bir örneği.

Osman Baydemir’in bu eylemlerine bakan herkes, onun siyasi çizgisi konusunda bir kanaat edinebilir. Onu terör örgütüyle arasına bir sınır çizmemekle eleştirebilir. Kalben ve siyaseten PKK’ya yakın olduğuna hükmedebilir ve bu siyasetin Türkiye için çok zararlı olduğunu düşünebilir. Zaten bizim de yıllardır yaptığımız budur.

Ama bir hukukçu, bir insanı PKK’lıların cenazesine gitti, bazı protesto gösterilerine katıldı, Öcalan’a sayın dedi, onun resminin arkasında yürüdü diye “örgüt adına suç işlemekle” veya “terör örgütünün propagandasını yapmakla” suçlayamaz.

Demokratik bir ülkenin savcısı ya da yargıcı, insanların şiddet eylemlerini doğru bulmasalar bile, ölenlerin arkasından üzülme, belli insanlara sempati duyma, saygı gösterme hakkı olduğunu bilir.

Zira hukuk, üzüntüleri, sempatileri, üslupları, siyasi tutumları yargılamaya kalktı mı, ortaya çıkacak rejim demokrasi değil, başka bir şeydir.

 

Bugün, 09.11.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et